Yaz Şarabı

1.4K 189 85
                                    

"Nerede üşüttün bu kadar?" Yaşlı kadın kaşığı çorbaya daldırırken bir yandan da söyleniyordu.

El yapımı tavuk çorbası cennetten gelen su gibi şifalı geliyordu Görkem'e. Kaşıktaki çorbayı içtikten sonra öksürdü, hemen ardından da peçeteye uzanıp burnunu sildi. Nefret ettiği bütün semptomları gösteriyordu.

Denize girdikleri gün dudaklar tarafından ısıtılmıştı ama Ediz'den ayrıldığı anda hissetmişti yediği soğuğu. Onu düşününce istemsizce sırıttığı için kızamıyordu da.

Hala rüya gibi geliyordu olanlar. Gerçekliğini gösteren tişörte kaçamak bir bakış attı. Ediz'in beyaz tişörtlerinden biriydi bu da. Görkem'in tişörtü ıslandığı için kendi kıyafetini ona giydirmişti. Bu seferkinin yakasına iplik ile E harfi işlenmişti.

Görkem bu tişörtü saklamak istiyordu. İzin istememişti, öyle bir niyeti de yoktu. Eğer sorarsa Ediz'i kendi silahı, cümleler ile vururdu. Zaten ne kadar uzun ben de kalabilir ki? Derdi.

Gülümsemesi bu düşünceyle birlikte soldu. Doktorunun annesine dediği kelimeleri düştü aklına.

"Bu son yazı olabilir, iyi geçirmesini sağlayın." Dudaklarını birbirine bastırarak göz yaşlarını yutmuştu o gün ama bugün göz yaşı yoktu. Bir kış bile olsa daha uzun yaşayacağını biliyordu, içten içe hissediyordu bunu. Hayatta göreceği onlarca şey vardı. Dünya onu beklerken gidemezdi.

Büyük şehirdeyken hiç böyle düşünmemişti. Onu bekleyen dünyaya orada şahit oluyordu ama düşünceleri depresifti. Şimdi dünyadan izole bu küçük köyde dünyanın tamamını görüyormuş gibi hissediyordu.

Babaannesi çorba bittiğinde dizlerini tutarak ayağa kalktı. Yavaş adımlarla odadan çıkarken ona bakan Görkem kendini suçlu hissetti. Yaşlı kadını yoruyor olmak hoşuna gitmiyordu ama kolunu kaldıracak enerjisi yoktu.

Babaannesi geri döndüğünde elinde üç tane ıslak bez vardı. Görkem biraz enerjisi olsa karşı koyardı. Üstündeki battaniyeye sıkıca sarıldı. Bezlerin soğukluğunu istemiyordu. Anlına değen ilk bezle ile titredi. Koltuk altına konulanlar ise inlemesine neden oldu.

Babaannesi çıktıktan sonra uyumak için gözlerini yumdu ama uykusu gelmedikçe aralanan gözleri istemsizce penceresine kayıyordu. Gözleri onun için cama gelecek serçeyi arıyordu. Sanki görse kendine gelebilecek, bütün enerjisini toparlayabilecekmiş gibi hissediyordu.

Bekleyişi yanıt bulmadıkça umutsuzluğa kapıldı ve gözlerini yumdu. Anice göreceği beyaz kağıttan bir uçak ya da duyacağı cama vuruş sesi yoktu.

O uyurken Ediz ilk defa düzgünce bir yola başvurdu. Kocaman gülümsemesi ile kapıda belirdiğinde kendi deyimiyle yaşlı cadı dediği kadın onu beklemiyordu. Ediz'i severdi, çok kez yardımcı olmuştu esmer oğlan ama yine de elma hırsızıydı ve kapısında görmek yerine ağaç tepesinde görmeye alışıktı.

Onu içeri alırken çekinmedi. Görkem'in her gün hevesle dışarı çıkmasının nedeniydi elma hırsızı.

Ediz kapının girişine yaslanarak baktı kahvelerin ağırlıkta olduğu odaya. İlk defa bu açıdan görüyordu. Her zaman pencerenin dışında olmuştu. Gözleri birkaç saniyenin oyalandı odada. Aradığı ateş saçlar yorganın altında görünüyordu.

Uyurken bile peruğu çıkarmıyordu Görkem. Şimdi biraz kaymıştı ama hala aynı güzellikte görünüyordu. Ediz'in onu bu konuda zorlamak gibi bir niyeti yoktu ama gerçek güzelliğini görmek isterdi. Kendisini açabilmesini isterdi.

İçeri doğru bir adım attığında tahta zemin çatırdadı. Uykusu tüy kadar hafif olduğu için sıçrayarak uyandı Görkem. Gözleri hala yumuluydu ama bedeni ateşinin etkisiyle daha da toparlandı ve ısıyı tutmaya çalıştı.

Tanıştığımız GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin