Mektup 3: Rapunzel

2.1K 232 80
                                    

Sevgili Ben,

Ediz köydeki tek yaşıtım değilmiş. Bir anda dan diye girdim konuya ama bak şimdi, babaannemle merkeze gittik. İlaçlarım için eczaneye gitmemiz gerekiyordu ve uzun ve sıkıcı yolculuk yaptık. Babaannem anlattı. Yani belki ben de sormuş olabilirim ama bir şeyler duydum işte.

Köyde yaşı bana yakın tek kişi o değilmiş ama babaannem bana o haylaz oğlanı söylemiş, meğer nedeni onun da hasta olmasıymış.

Onunla arkadaş olabilme fikri garip bir şekilde komik gelmişti bana, hoşuma gitmişti ama artık ilgimi çekmiyor.

Beni anlar diye düşünmüş babaannem ama ben anlanmak istemiyorum ki. Kafamdaki kızıl peruk bile belli ediyor bunu. Uyurken çıkarıyorum onu sadece. Ben hasta olduğumdan kaçıyorum o ise bana tek ortak noktamın hastalık olduğu çocuğu getiriyor.

Ondan uzak duracağım. Zaten nerede göreceğim ki? Belki yine elma almaya gelir. O zaman da çıkmam cama.

Görkem kağıdı defterinin arasına koydu. Güneş çoktan batmıştı. Birkaç sayfa bir şey okuduktan sonra uyurdu. Gün bitmişti ama yine de mektubu bitirmek istemedi. İçindeki his daha yazacak şeyleri olduğunu fısıldıyordu ona. Ne okumak ne de günü bitirmek istiyordu.

Ediz'in hasta olduğunu öğrenmek hoşuna gitmemişti. Garip bir şekilde sinirliydi ona. Hasta gibi durmuyordu ki.

Sinirlenmişti, sanki hasta olması onun suçuymuş, bilerek karşısına çıkmış gibi hissediyordu. Sanki birisi ona elma ağaçlarının ardındaki evdeki esir çocuğu anlatmıştı. O da acımış da gelip konuşmuştu. Böyle olmadığını bilse de hoşuna gitmemişti işte.

Kitabını eline alıp köşeye geçti. Sessizce oturdu. Gözleri satırda, aklı yeşil gözlerdeydi.

Ediz'i tanımlamak istese saçma derdi. Elmaları doğru ağaçtan toplayacak kafar zeki ama beyaz giyecek kadar saçma, dalga geçecek kadar konuşkan ama adını söyleyemeyecek kadar saçmaydı.

Aynı sayfayı ikinci bitirişinin ardında oflayarak kapattı kitabı. Hiçbir şey anlamıyordu zaten. Aklı düşünmese de ayakları onu yola çıkarmıştı. Evden çıkıp elma ağacının altına geldi.

Kırmızı elma sevmezdi. Yeşil ve ekşi olanları severdi. Yine de bir tane kopardı ve cebine koydu. Derin pantolon cebinde her zaman yer olurdu.

Kapıyı açıp mülkten çıkarken aklında Ediz'in sözleri vardı. Bir haziran günü ona bu kıyafetleri giydiren hastalığı yüzünden sürekli üşümesiydi.

Yamaca vardığında çöküp çimenlere oturdu. Aşağıdaki evlere dikti gözünü. Orada bir yerde yaşıyordu Ediz.

"Ediz değil diğerleri." Dedi kendini düzelterek. Köydeki herkes oradaydı. Diğerleri ile arkadaş olarak geçirecekti sıkıntısını.

"Bu bir büyü mü?" Görkem duyduğu ses ile yerinden sıçradı. Kara saçlar gecede seçilemese de parlayan yeşil gözleri ve kocaman gülüşü görebiliyordu.

İzin istemeden oturdu Görkem'in yanına.

"Endişelenmeli miyim? Cadının çırağı adımı öğrenmiş." Görkem'in sözlerini işitmişti.

Sinir bozucu olmasaydı güzel denilebilirdi gülüşüne.

Görkem yanıt vermeden oturdu yanında. Garip bir şekilde gerilmiş hissediyordu. Ne vardı bu oğlanda bilmiyordu.

En garibi de Görkem'in incelenecek bir şeyi olmadığı halde inatla bakmasıydı. Yeşil gözleri nerede dolanıyorsa oradan bir titreme geçiyordu.

Ediz'e bakmasa da kaşlarının çatıldığını gördü. Burnunu kırıştırarak etrafı kokladı esmer oğlan.

Ani bir hareketle Görkem'in boynuna yöneldi. O kadar hızlı davranmıştı ki Görkem karşı koyamamıştı bile.

"Elma kokuyorsun." Dedi olduğu yerden ayrılmadan. Görkem ilk şokunu atlattığında yana doğru kayarak uzaklaştı Ediz'den.

"Korkma seni değil, elmayı istiyorum."

"Ne?"

"Elma diyorum, elma." Gözleri Görkem'in ceplerine kaydı.

Görkem cebine koyduğu elmayı hatırlayıp çıkardı. Ediz'in gözleri parlarken Görkem inadınaymış gibi ısırdı elmayı.

İntikam alırcasına büyük, sulu ve sesli ısırıklar aldı. Neyin intikamını alıyordu? Ediz'in de kanser olmasının mı? Hata yaptığını bildiği halde ona bakmadan iştahla elmayı yemeye devam etti.

Gözleri tekrardan Ediz'e değdiğinde elindeki sigarayı gördü. Şaşkınlığı yüzünden kendini tutamadan konuştu.

"Hasta değil misin? Neden sigara içiyorsun?" Ediz ona doğru baktığında yüzünde tam seçemediği sorgulayıcı bir ifade vardı. Nereden bildiğini ya da neden sorduğunu sorguluyor olabilirdi.

Görkem o anda insanlara onu sorduğunun bilinip bilinmemesini umursamadı. Elinde sigara olması o kadar imkansız gelmişti ki.

"Cevap soruda gizli." Diye yanıt verdi Ediz. Sigara'yı dudaklarından çekerek dumanı havaya üfledi ve sözlerine devam etti. "Hasta olduğum için."

"Ne?" Nasıl bir yanıttı bu böyle?

"Bak şimdi, hastalık beni dünyadaki en özgür insan yapıyor. Diğerleri ne zaman öleceğini bilmediği için onları öldürme ihtimali olan şeylerden uzak dururlar.

Ben yılın sonunu göremeyeceğim için yani sigara içsem de adam ölürsem de hırsızlık yapsam da aynı sonuç.

İşte bu bana özgürlüğümü veriyor. Zaten öleceğim. En fazla yıl sonuna kadar öksürürüm ya da daha kötü bir şey yaparsam hapis de otururum sonra vücudum kendini yok eden mesaj gibi imha eder bedenimi ve kısa bir ceza ile ya da şanslıysam saklanmış olarak paçayı kurtarırım.

Yani kısaca ben ölüm sayesinde her şeyde özgürüm bana acıyarak bakanlar ise ellerinde kelepçeler ile oturmuş ne zaman öleceklerinden korkuyorlar ama korkma katil değilim." Kelimeler art arda döküldü dudaklarından. Aynı zamanda hem çok mantıklı hem de çok saçmaydılar.

"Ne kadar da tuhafsın?" Görkem onu her gördüğünde yüzüne oturan şaşkın ifade ile baktı Ediz'e ama bu sefer ifadesi daha genişti. Ediz sesli bir kahkaha attı.

"Seni sevdim." Dedi sigarasının dumanını Görkem'e üfleyerek. Sonra yine geçen günkü gibi ayağa kalktı ve ardına bakmadan yürümeye başladı.

*

Ama bu sefer farklı bir şey daha yaptı bana döndü ve "Yarın bu saatte burada rapunzel." Dedi. Sonra öylece gitti.

Mektubun yarısında ne yazdığımı çok iyi biliyorum ama o haklı, o çok haklı ölüyoruz ve geride uyacak bir tabu kalmadı. Yani onunla görüşmeyeceğimin sözünü veren saatler öncesi benim kurallarım özgürlüğümü kısıtlayamaz.

Yarın o saatte orada olacağım Ediz.

İnsomnia'ya bölüm atmayacağım dedim ama oraya gidiyorum dhwhjsnwns. Gecenin ikisinde bu ilham ne Lisa hanım?

Tanıştığımız GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin