Yatağımız sıcaktı ama Elio senin bedenin kutuplardan bile, kalbinden bile, Elio sen hiç anladın mı? Beni. Bir kere olsun. Seni sevmiyorum derken iki kere titreyen sesini dinledim, yağın bile bir gururu vardı ama sen de gurur denilen şey bir otobüsün herkese açılan dandik kapıları gibi gıcır gıcır.
Seni seviyordum ve Fransızlar bile artık altı kere öpüşmüyordu.
Dolunay penceremin pervazına yansırken, "Bonjour." diyordun, ağzını sikmek istedim, defalarca, benden çaldığın pervasızlığım için, boşalana kadar, bu bir orgazm meselesi, bunu da mı anlamadın? Bozuk aksanınla Fransız olduğuna soytarılar bile gülerdi, gülerlerdi hem de o küçük sevimli kıçları yırtılana kadar. Oysa ki benim ülkemde cumhuriyeti ilan ediyordun, oy kullanmak için koşuyordu eritrositlerim, bir damardan diğer damara, Elio kanım bile seni başkan seçerken, beni ittin, pencereden asfalta düşmem için. "Meleksen yeryüzünde ne işin var aptal." Sana melek olduğumu hiç idda etmemişken, sanrıların ile beni nasıl suçlayabildin? Elio-Elio sağır olmadığın halde, kulaklarını kesmediğin halde, beni duyman neden bu kadar imkansız?
Ağzımda ki dudakların değil.
Kurşun, Elio. Dilim ve dişlerim yok. Gülümsüyorum. Dilim ve dişim yok. Seni seviyorum. Kurşun ağzımda yedi parça. Beni öpüyorsun, benim ağzım bile yok Elio. Kafatasıma kadar çatlağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elio, nothing will change my love
Non-FictionSeni seviyordum ve Fransızlar bile artık altı kere öpüşmüyordu.