sen nietzsche'sin ama ben lou değilim

89 9 0
                                    

Crep flambé yerken, dudakların duygusuzca kıvrılıyor, katlasam kağıttan gemiler yapabileceğim ama asla avucuma konduramayacağım sahte, alaycı, kaygısız gülüşlerinden sadece bir tanesi dolanıyordu.

Elio, sokaklarında sermekeş bir troleybüs gibi geziyordum, oysa beni sana bağlayan sapsarı dişlerin, bozuk fransız aksanın ya da bakışlarında ki alaycılık falan değildi, beynin Elio, yozlaşmış bir dehanın ürününden daha daha fazlası olduğunu biliyordum ve seni keşfeden ilk kişi bendim. Bazı geceler kafam dumanlanıyor, elime aldığım jiletle kafanı ortadan iki ayırmamak için deliriyordum, Elio, beni delirtiyordun. Bu dünyada beni delirten çok az şey vardır, birincisi; sığırtmaç Polyanna ve senin ele geçirilemez dehan.

Yine sana olan aşkımın depreştiği bulutlu bir gündü ve sen Elio, uzun kadife paltonun cebinden kabzasında sedef işlemeleri olan bir tabanca çıkardın. Buz gibiydi, boyası yer yer dökülmüştü, İsa biliyor ya korkudan küçük dilimi kusmuştum, hayır Elio, beni öldürmenden değil, içindekileri öldürememenden. "Boyası akmış." Fötr şapkanı çıkartırken, boynunda savrulan atkıyı belime sardın, gözlerine bakmıyor olsaydım beni öldüreceğini düşünürdüm ama sen bana hiç zarar vermezsin, Elio belimi sıkıp ağzımdan ciğerimi almanı isterdim. Bir defalığına olsun; gözlerini yumduğun bütün yalanları daha önemli kılan Lou'nun nü tablosu gibi beni darmadağın etmeni ve ağlamanı saatlerce ağlamanı öyle çok isterdim ki Elio. Bana istersen kafayı yemiş kaltak diyebilirsin çünkü yalan değil.

Yeşil duvardaki çatlaklardan sızıp tenini yakan güneş, çizgilerine gölgeler düşürürken (güzeldin, her şeyden) namluyu açıkta kalan incecik bacaklarımda gezdiriyordun, kasıklarımdan adın dökülüyordu derin solukları sarsa sara.
"Evet biraz eski." Ağzından çıkan bütün kelimeler kemiklerinden geliyordu sanki, iliklerinden ve içten.

"Ne yapmayı düşünüyorsun bu-" dudakların ile dudaklarımı kapatırken Elio, Tanrı'nın salyasını yutuyordum, hurdalaşmış bedenimi kimse böylesine açlıkla öpemezdi, bir ağız dolusu endorfin yutsam böyle hissedemezdim, Elio etkin bambaşkaydı oysa ben Lou değildim. İçimde gezintiye çıkarken, ışıkları kapatıyordun çünkü yüzüm seni sevişmekten alıkoyabilirdi. Gözyaşlarımı öpüyordun ama gözlerini açıpta Elio, Lou olmadığımı göreceksin diye ödüm kopuyordu ama boynunu öperken kulağına fısıldamaktan kendimi alamadım, bilirsin ben hep böyleydim biraz serseri, biraz vurdumduymaz, tıpkı senin gibi.  "Ben Lou değilim, aptal."

elio, nothing will change my loveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin