11 Şubat 2013 Yer: Diyarbakır/Lice Saat:8.10

499 8 4
                                    

Karakol komutanı Astsubay Metin Yıldız 243 kişilik taburu içtima için ön bahçede toplamıştı.Sıradan bir kış günüydü hava soğuk ve askerler kalın parkalarına sarılarak iliklerine kadar işleyen soğuktan kurtulmaya çalışıyorlar ve hazır ol vaziyette bekliyorlardı. O gün sıradan olmayan tek şey dağların ve karakolun karşısındaki küçük 120 haneli köyün her zamankinden sessiz olmasıydı. Uzun zamandır bu karakolda görev yapan Uzman Jandarma Gökhan ise bu sessizliğin hayra alamet olmadığını sezmişti.İçtima sona erdi ve karakol komutanı gözü pek çelik bakışlı genç olmasına rağmen sert görünen Astsubay Metin Gökhan'ın bu halini farkett ve Gökhan'ın yanına Atatürk büstünün önüne çöktü.

-Hayırdır Gökhan bir sorun mu var?

-Astsubay'ım bu sessizlik pek hayra alamet değil ve içimden bir ses yakında kokusu çıkar diyor.

Metin Astsubay Gökhan'ın dediklerini anlamamış gibi suratına baktı ve "Ne olabilir ki ?" diye sordu

-Bilmiyorum Astsubayım ama karşı köy her zamankinden daha sessiz ve hareketsiz. Bence etrafı kolaçan etmeliyiz.

-Tamam Gökhan'ım nasıl istersen senin tecrübelerine sonuna dek güvenirim bilirsin. Nöbetçi erlere söylerim daha sık devriye gezerler.Nöbetçi erler soğuğun verdiği uyuşukluk ile yarı uykulu yarı uyanıktılar. Karakol komutanı Astsubay Metin askerlerin bu halini görünce sinirlendi ve çelik gibi sesiyle karşı ki dağları inleterek öfkeyle bağırdı.Sesi dört bir yandan yankılanıp geri duyuluyordu. Askerler yedikleri fırçanın etkisiyle kendilerine geldiler ve gözlerini dört açtılar.Karakolun içinde de vaziyet farklı değildi askerlerden birkaçı ranzalarına uzanmış dinleniyordu. Hasan ve Anıl da dışarı çıkıp birer sigara yaktılar. Bir yandan sigaralarını içerken bir yandan da analarını memleket hasretlerini anlatıyorlardı birbirlerine. Hasan Malatya'dan gelmişti kahverengi kocaman ve herzaman masumca bakan gözleri ve biraz da tombulluğu vardı. Anıl ise Batman'dan geliyordu tam bir vatan sevdalısı. Sarı saçları ufacık bir ağzı ve derin bakan yeşil gözleri vardı. Anıl annesini çok özlüyordu ve Hasan'a dönüp şöyle dedi:

-Lan Hasan şu askerlik bi bitsin varya ilk işim annenin kuru fasulyesinden bir kazan yemek olacak.

-Valla Anıl surda teskereye tam tamına 32 gün kaldı hele bitsin neler yaparız neler. Dedi ve gülüşmeye başladılar. Tam o sırada ıslık sesine benzer bir ses duyuldu herşey çok hızlı bir biçimde gelişti ve Hasan kanlar içinde yer yığıldı.Anıl ne olduğunu anlayamadı ama az önce şakalaştığı devresi kanlar içinde yer yığılmıştı.Bir süre sonra o ıslığa benzer ses yeniden duyuldu ama Anıl'ı az farkla ıska geçti Anıl hemen toparlanıp kanlar içinde yatan arkadaşını sürüyerek karakol içine soktu. Bağırdı var gücüyle "Baskın.! Baskın yedik.!" Herkes olayın şokunu atıp silahına davrandı ve mevzilere geçtiler. Karakolun karşısındaki köyden bir jeep ve arkasında uçak savar bulunan bir kamyonet etrafa ateş açarak karakola doğru hızla ilerliyordu. Ve arkasında 20 kişiye yakın tam donanımlı silahlı adamlar. Astsubay Metin telsizi eline aldı ve konuştu "Lice Jandarma Karakol Komutanı Astsubay Metin Yıldız baskına uğradık acil destek istiyoruz." Dedi ve gelecek olumlu cevabı bekledi fakat telsiz cızırtılarla kesildi..

DİRİLİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin