SAKLAMBAÇ

14 2 0
                                    

    Yavaşça arkamı döndüm ve o yaralı adam "Yakında görüşeceğiz Gizem" dedi. daha sonra önümden "Havvanur iyi misin?" diye bir ses duydum. Çoktan okula gelmiştim. Halime nur 'a kafamı sallayıp hemen arkama baktım. Adam yoktu ...

                                                ********************

  Aybüke, havalı birisi. Okulda sözü geçer. Havalı olduğu kadar kibirlidir de. Ondan nefret ediyorum. E tabi o da benden nefret ediyor. Sürekli beni küçük düşürme derdindedir.

  Okul bitmişti veıma mükemmel giyim tarzıyla çıkıp sert bir şekilde konuşmaya başladı:

  - Bak sen, ezik Havvanur hanım da buradaymış

  -Bırak peşimi, diye mırıldandım.

  -Öyle kolay gitmek yok. Bana hesap vereceksin.

  -Ne hesabından bahsediyorsun sen ya!

  -Hocalara "Aybüke kopya çekiyor" diye ispiyonlamışsın beni. 

  -Ben senin kopya çekip çekmediğini bilmiyorum ben. Artık peşimi bırak yoksa hocalara seni söylerim.

  - Bir şartla. 

  -Ne?

  -Saklambaç oynayacağız. Saat kanalı çeşmenin oraya gel, diyerek yoldan geçip gitti. Gerçekten de bu mu? Saklambaç mı oynayacağız. Ağır bir şeyler yemiş olmalı. Aman neyse. Zaten küçükken saklambaçta da çok iyiydim.


  Saat 5 olmuştu. Hazırlanıp çeşmeye doğru giderken aklıma o adam geldi. Ve yine korkmaya başladım. Onun yerden çıkabilirmiş gibi geliyordu. 

  Çeşmenin oraya geldiğimde Aybüke çoktan gelmiş gibi duruyordu. Direkt:

  -İlk önce sen ebesin. Sonra ben ebe olacağım.

  Tamam dememe vermeden söylemedi gereken yeri gösterdi. Bir ağaçtı ama yaşlı ve baya büyüktü. Vakit kaybetmeden saymaya başladım. 1, 2, 3, 4, 5 ... Ve 50 'ye kadar saydım. Aramaya başladım. Kamyonun arkasına, çöpün arkasına, masanın altına yani kısacası yere baktım. Ama hiçbir yerde yoktu. tam bankın arkasına bakmaya yeltendim ki "Sobeee!" diye bir ses duydum. Bu maalesef Aybüke'nin sesiydi. Hemen saymaya başladı. Bu sefer benim kazanmam gerekiyordu. Aklımda bir yer vardı. Tüm yeni binaların arasında çok eskimiş ve terk edilmiş bir ev vardı. Kapısı açıktı ve yavaşça içeri girdim. Evde 5 tane oda vardı. Odaları gezmeye başladım.  Çocuk odası olduğunu düşündüğüm yerde bir beşik vardı. Beşiğin içinde de çok yıpranmış bir oyuncak ayı vardı. Salonu fark ettim ve yavaş adımlarla oraya doğru yürüdüm. Yerde çerçeveletilmiş ve camı kırılmış bir fotoğraf vardı. Ne tesadüf ki güneş sadece onun olduğu yeri aydınlatıyordu. Yerdeki çerçeveyi aldım ve dikkatlice fotoğrafa baktım. Fotoğrafta aile düşündüğüm üç kişi vardı. Bir kadın vardı. Sanırım anneydi. Annenin kucağında da en fazla 1 yaşında olan kız çocuğu vardı. Ve yanında da bir adam vardı. Adam çok tanıdık geliyordu. Asıl bana tanıdık gelen gülümsemesiydi. 

  O adamı birine benzetmeye başlamıştım: GÜLÜMSEYEN ADAM! Hayır, olamaz. Ne yapacağım? Çocuk odasından adım sesleri duydum. Ağır ağır oraya doğru yürümeye başladım. Beşikteki oyuncak ayı yoktu. Kapı yüksek bir sesle kapandı ve hemen kapının olduğu tarafa döndüm. Oydu. Gülen adam karşımda duruyordu. "Görüşeceğiz demiştim." diyerek kayboldu. Ben de hızlıca evden çıkıp kendi evime doğru koşmaya başladım. Eve geldiğimde kimsenin sorusuna cevap vermeden odama girip kapımı kilitledim. Telefonuma WhatsApp'tan bir mesaj gelmişti. Aybüke'den geldiği için hiç bakmadım. Çok korkuyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Aniden kapım çaldı. "Müsait değilim!" diye bağırsam da hala çalınmaya devam ediyordu. 

  Öfkeli bir şekilde yerimden kalktım ve kapımı açtım. Kimse yoktu. "Anne! Baba!" diye seslenmeme rağmen kimseden cevap gelmedi. Teker teker evi gezdikten sonra mutfağa girdim. Saklandığım evdeki oyuncak ayı kafası kopartılmış bir yerde duruyordu. Hemen mutfaktan çıkıp montumu giydim. Evden dışarı çıkacaktım ki kapıyı açamıyordum. Açılmıyordu pislik kapı. Camlara vurup "Kimse yok mu! Yardım edin!" Diye bağırıyordum. Kimseden ses yoktu. Ensemde bir nefes hissettim. Ve bir anda elektrikler kesildi. Simdi daha hızlı vuruyordum camlara. Daha çok bağırıyordum. Boğazlarım acıyordu. Sonunda pes edip yere oturdum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Şimdi de ağlayarak "Benden ne istiyorsun!" diyerek bağırıyordum. 

  Ağlayarak uzandım. Yaklaşık 5 dakika boyunca gözlerim kapalı bir şekilde yerdeydim. Sonunda omzuma bir elin dokunduğunu hissettim. Hemen ayağa kalktım ve evi deli gibi gezindim. 5. kez salona geldiğimde onu ilk ne gibi kanlar içerisindeydi. Koltukta oturuyordu. Yanına yaklaşmaya korkuyordum.

  -Benden ne istiyorsun? dedim. O da çok nazik bir şekilde cevap verdi:

 -Seni ilk gördüğümde daha cesur görünüyordun. Ama şimdi o kadar ürkek duruyorsun ki değsem yere devrileceksin. Pardon, cevabını daha alamadın. Senden ne mi istiyorum? Öncelikle sen onu şeye burnunu sokmasaydın hiçbiri yaşanmayacaktı. Sen her şeyi mahvettin. Simdi sıra bende. Ben sadece senin hayatını değil, seni de mahvedeceğim. İstediğim tek şey bu: SENİ ÖLDÜRMEK! 


𝔾ü𝕝𝕖𝕟 𝔸𝕕𝕒𝕞Where stories live. Discover now