agliophobia.

40 3 10
                                    

Gecenin karanlığı yerini tan vaktine bırakmıştı.
Günün ilk ışıkları karanlık olan odayı biraz da olsa seçici kılıyordu. Yoongi gözlerini aralayıp etrafına bakındığında aniden paniğe kapıldı, gece olanlar zihninde canlandı. Birden hareket edip oturur pozisyona geçtiğinden başı döndü ve gözleri karardı. Yoongi için nerede olduğunu anlamak çok da zor değildi. Endişe etmesinin sebebi de buydu. Ya tekrar yaparsa? Aklından geçen ilk şey bu olmuştu. Ürkek gözlerle odayı taradı, ancak ona bunları yapan vampire ait herhangi bir iz yoktu. Onun odasındaydı, yoksa kendisini adeta bir kan bankası olarak mı görüyor? Bu yüzden mi buraya getirmişti? Tekrar kullanmak için. Boynu hâlâ dehşet düzeyde acıyordu. Elini boynunda gezdirdiğinde bir çift morluğun üzerinde durdu. Gerçekten, çok acıyordu. Acıyla yerinden kalktığında aniden gördüğü şeyle duraksadı. Kan birikintisi ve birikintiye bulaşmış ipler. Hızlıca kendini kontrol etti, kanın kendisine ait olmadığını anlayınca biraz da olsa rahatladı. Her şeyi bir kenara bırakıp buradan gitmek istiyordu. Usul adımlarla, çıkışa doğru gittiğini varsayarak ilerledi. Sessiz adımlarla merdiven basamaklarından iniyordu. İşte, oradaydı. Dün gece gördüğü, boynundaki morlukların sebebi olan vampiri bulmuştu. O gece olanlara rağmen, oldukça masum duruyordu. Her neyse, sonuçta bunları düşünerek vakit kaybedemezdi. Kapıya doğru sakince ilerledi. Elini usulca kapı koluna yerleştirdi, sonunda. Defoluyorum buradan. Kapı... kilitliydi.
"Bir yere mi gidiyorsun?"

Omzunun üzerinden vampire baktığında, sorgulayıcı bakışlarını tüm hücrelerinde hissetmişti. Tüyleri diken diken oldu, gözle görülür bir şekilde korkuyordu. Taehyung Yoongi'nin yoğun  aurasını çok net hissediyordu. "Kendini nasıl hissediyorsun?" Cidden...merak mı ediyordu?  Ona cevap vermek istemiyorum. Taehyung birkaç saniye müsaade etti Yoongi'ye. Cevap gelmeyince, biraz yaklaştı. "Cevap vermeyecek misin?" Hâlâ kendi suskunluğunu koruyordu. Taehyung'un canını sıkmaya başlamıştı artık. Yoongi henüz göz teması bile kurmuyordu. Çok can sıkıcıydı. "Bana bak." Refleksleri üzerine kısa bir anlığına gözlerini kendinden uzun olan vampire çevirdiğinde, gördüğü manzara karşısında istemsizce kapıya doğru adımladı, bu hareketi yüzünden artık gidecek bir yeri kalmadı. "Benden korkma." İmkansız, senden korkuyorum. Bana zarar vereceksin. Ben... acı çekmekten korkuyorum. "Neden... buradayım?" Sesi titriyordu, artık kendini sıkmaktan harap olmuştu. Yorgun bedeni kendini taşımakta güçlük çekiyordu. "Tasalanma, bir sorun yok." Yok mu? Gerçekten mi? Bir çocuk gibi, aptal yerine mi koyuyor beni? Derdin ne... Elini kapı koluna iliştirdiğinde zaten kilitli olduğunu anımsadı. "Lütfen... gidebilir miyim?" Çaresizim. Dün gece ormanda beni o hale getiren adam, kendisi değil miydi?  Nasıl olur da böylesine umursamaz ya da daha doğrusu, rahat davranabiliyordu. "Gitmek mi?" Duymamış mıydı, cidden mi? Gerçekten beni bir aptal mı sanıyordu bu herif. Evet, başımı onaylarcasına salladım. İstiyorum, ben gitmek istiyorum. Annemi görmek istiyorum, eminim bana ihtiyacı vardır. Benim için artık endişelenmesini istemiyorum. Zaten... yeterince yalnız.

-

"Baba! İyi misin, ne oldu sana böyle?!" Gözlerinden akan yaşlarla babasına sorduğu bu soru, canının daha çok yanmasına neden oldu. Babası, kanlar içindeydi. Yüzü neredeyse tanınmayacak kadar kötü duruyordu. Yoongi geçirdiği şoktan dolayı, tek kelime edemiyor, adeta konuşmakta zorlanıyordu. Kötü şeyler duyacaktı, bunu istemiyordu. Babasını kaybetmek istemiyordu. Tek dileği bu görüntünün bir rüya olarak kalmasıydı. Gözlerini açıp esnemek istiyordu. Bunlar... gerçek olamazdı. Kucağında babasının kanlar içindeki yüzü duruyordu. Birileri, dünyada en çok değer verdiği adamı öldüresiye dövmüştü. "Neden..." Babasının günahı neydi... o aslında çok iyi bir adamdır, neden ona böyle bir şey yaptılar? Sırf eğlenmek için miydi. Bir elf olduğu için miydi. Aptal, ırkçı insanlar. Babam... bunları hak etmemişti. Gözyaşları içindeydi, babasını kaybetmek istemiyordu. Bırakıp gitmesine asla dayanamazdı. Lütfen, geri gel.

-

Dönmedi. Annem, o evde yalnız ve beni bekliyor. "Neden? Gitmeni istemiyorum, dinlenmen gerekiyor." Histerik bir gülüş attı. Bu, vampire karşı çıkarak yaptığı ilk hareketti. O kim ki, buna karar verebiliyor?  "Gideceğim, kapıyı aç." Taehyung emrivaki cümlelerden nefret ederdi. Tıpkı şu an ki gibi gözleri her zaman ateş rengine bürünürdü. Elfe ateş saçan gözleriyle baktığında, onun artan korkusunu görebiliyordu. "Gitmene izin vermiyorum."  İşte yoongi o an endişesini dile getirmek istedi. Kendini kullanmak mı istiyordu? Yapsın, kullansın. Ama annesi, eminim çok korkmuştur. Ona bir şey olmasını istemiyordu. Tekrar terk edilmek istemiyordu. "Annem, eminim şu an çok korkuyordur. En azından gidip onu görmeme izin ver. Ben... geri döneceğim. Lütfen... annemi görmek istiyorum." Taehyung'un gözleri bu cümlelerden sonra tekrar eski haline döndüğünde, karşısındaki elfin ne kadar acı çektiğini anlamaya çalışıyordu. Gözlerini kısarak Yoongi'yi inceliyordu. Kendisine nazaran o küçük bedeniyle, nasıl durumları kabullenmek zorunda kalmıştı?  Gözlerindeki hüznü görmemek imkansızdı. "Ben de geleceğim." Yoongi sözlerini tutan biriydi. Ama sanırım emin olmak için kendisiyle gelmek istiyordu. Taehyung aslında bundan endişe etmiyordu, onu her türlü bulup geri getirebilirdi. Elfin yaşadığı yeri görmek, belki acılarını çözmesine yardım edebilirdi. Yoongi başıyla onayladı vampiri. Taehyung'un kapıyı açtıktan sonra, Yoongi'yi arkasından takip etmeye başladı. Bu arada yanlarından geçen insanların kendileri hakkında konuştuklarını duydular. "Baksana, çok güzel gözüküyorlar!" , "Tıpkı bir çift gibiler!" , "Taehyung, sonunda kendisine arkadaş edinmiş." Gibi birçok cümleler, havada uçuşuyordu.  Yoongi vampirin adını öğrenmişti, Taehyung. Güzel bir isim.  Ormana doğru ilerlediler. Taehyung etrafı incelerken, dün gece olanlar aklına geldi. O ağaç, işte oradaydı. Hayatında İlk kez o denli haz almıştı. Dik bir yokuşu tırmanmak Yoongi için oldukça zordu. Her seferinde burayı tırmanıyordu, ama şimdi nedense daha fazla zorlanıyordu. Birdenbire ne oldu bana? Düşünceleri arasında boğuşurken üzerine durduk yere bir halsizlik çöktü. Bedenini taşıyamıyordu. Geriye doğru düşecekti, rüzgâr bunu istiyordu. Gözleri karardı ve artık bilincini de kaybetti. Taehyung'un kolları arasında kaldı. İşte bu yüzden izin vermemişti. Bunların olacağını biliyordu. Dün gece çok aşırıya kaçmıştı, sonunda olacağı buydu. Kolları arasındaki beden yumuşacık ve minikti. Çok sevimli gözüküyordu. Taehyung onu kucağına alıp tepeyi tırmanmaya devam etti. Sonunda yukarıya ulaştığında uyanmasını beklemek için bir ağacın dibinde oturdu. Hafif sivri olan kulakları, çok sevimliydi. Yarım saat geçtikten sonra Yoongi gözlerini aralayıp etrafına bakındı.

Her şey bir rüya mıydı? Taehyung, o da mı bir rüyaydı? Ormanda olduğunu yeni idrak ettiğinde, Taehyung'un kucağında uyuya kaldığını fark etmişti. Ah, rüya değilmiş. Gözlerini Taehyung'un gözlerine çıkardığında, kendisini incelediğini gördü. Birden kalbi değişik şekillerde atmaya başladı. Korkudan, ya da heyecandan? O uyuduğu sırada hep bu şekilde mi izliyordu? Ürkütücü. "Rahat mı?" Ne? Dalga mı geçiyor? Yoksa fırsattan mı yararlanıyor? "Neyden bahsediyorsun?" Masum bir soruydu. Taehyung ister istemez gülümsedi. Güzel. "Diyorum ki, hoşuna gitti mi? Kucağımda uyumak.Evet, gerçekten çok güzeldi. Hızlıca ayaklandı, başı döndü ve bu biraz afallamasına neden oldu. Taehyung tekrar düşeceğini sandı ve kolundan tuttu. "İyiyim, teşekkürler." Eve vardıklarında akşam saatleriydi. Taehyung eve göz attı, içeride garip bir koku vardı. "Anne, ben geldim!" Ses yoktu. Taehyung, Yoongi'yle beraber odaları geziyordu. "Hoşgeldin oğlum, nerelerdeydin?" içeride duran kadın Yoongi'ye seslendi. Bir an, annesi öldü sanmıştı. Başına ağrılar girmişti bile. "Anne, ben birkaç günlüğüne bir arkadaşımda kalacağım, olur değil mi?" Annesi başta biraz afalladı, oğlunun bir arkadaşı mı vardı? Etrafı biraz daha incelediğinde Taehyung'u fark etti. "Ah, tabii ki. Bu yakışıklı mı senin arkadaşın Yoon?" Hayır, hayır, hayır. Ne? Yakışıklı mı? Omzumun üzerinden Taehyung'a baktığımda, muzip bir şekilde sırıtıyordu. Hoşuna mı gitti? "Evet anne." Gülümsediğini gördüğümde bir an duraksadım. "Yani, arkadaşım" Çok bilmiş tavırları vardı Taehyung'un. Bu yüzden yakışıklı kelimesini ona karşı asla kullanmayacağım. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 26, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝔂𝓾𝓪𝓷𝓯𝓮𝓷' 𝓽𝓪𝓮𝓰𝓲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin