Sonunda o gün geldi. Ahhhhh... çok heyecenlıyım!!! Biricik internet arkadaşım (küçücük hoşlandığım) needle ile tanışabileceğim. SONUNDAAA!!! Ayhh çok mutluyum!
O kadar iyi kalpli şevkatli ve düzenli ki bana bekliyeceğim restoranttaki masa numarasını bile söyledi. Rezarvasyon yaptırmış. Üşümemi istememiş. Ayh çok nazik ya *blush blush* bi saniye ya bana ne oluyor böyle! Ciddiliğimi korumalıyım derken kurduğum alarmlı zil çalınca kulağımdaki yastığı fırlatıp dışarı koştum. 3 saat erkenden hazırlanmıştım.
Çantamı alıp dışarı koştum. Odakyuusen trenine tam zamanında yetiştim. Bindikten sonra her 5 dakikada bir saate bakıyordum. Tren durunca hızla restoranta koştum. Ve 4 numaralı masada beklemeye başladım. Biraz bekledikten sonra arkamdan gelen sese doğru döndüm
" Se-sen purikyuu musun? ( Yui'nin kullanıcı ismi.)" YOK ARTIK!!! PRENS TAKEUCHİ!!
"HAAAA?! KURBAĞA PRENS OLAMAZ!!" diye ciyakladım. O da benimle aynı durumdaydı. Sadece ciyaklamıyordu. Öylece kocaman açılmış gözlerle bana bakarken konuştu
"Ama purikyuu çok nazik, tatlı ve sevecendi. Sen ise... sevimsizsin." dediğinde ona pis pis baktım ve
"Sanki sen benim beklediğim gibisin! Needle çok canayakın, şevkatli, iyi yürekli ve mükemmeldi. Sen ise kızları ağlatmayı seven... kubağa prensin tekisin. Boşver o zaman her şey bitti bir daha iletişime geçmeyiz. Baybayyyy." Diyip gidiyordum ki, bileğimden tuttu.
"Peki ya birlikte yazdığımız kitap?!!" Meraklı gözlerle bana bakıyordu. Kitabı bırakamazdım daha çok az yazdığımız halde... okuyucu sayısı 20 milyonlaraydı.
"Kitap bitene kadar." Dedim ve çekip gittim. O ise arkamdan gülümsedi. Ben de dil çıkartıp eve gitim.
Kapıyı açtığımda ev bomboştu. Sanırım annem yine kursa gitmiş olmalıydı. Mutfağa oturdum ve yemeğimi yiyip direkt uyudum. bu gün biligisayar ya da telefon yok! ya da biligisayardan ona mail mi göndersem? 'anlaşma yattı. bir daha beni rahatsız etme.' gibi mesela.
Bilgisayarın başına koştum ve açılmasını bekledim. açılınca ilk iş mail göndermekti ama Skype'ı açık bıraktığımdan dolayı hemen çağrı gönderdi. kabul ettim ve
''Ne var?'' dedim hızlıca.
''Biraz kaba oldu.'' dedi.
''Sana nazik olacak halim yok. Böcek.'' dedim nankör bir sesle.
''Ben de sana çok meraklı değilim zaten suratsız. sadece yeni bölüm hakkında konuşmak istedim.'' dedi ve derin bir nefes verdi.
''Ha?! seninle anlaşmamız yattı. hikayeden istifa ediyorum. o lanet suratını da bir daha gösterme.'' dediğimde
''Bana bak küçük sürtük. bu kitabı buraya getirmek için o kadar emek sarf ettim. bunların hepsi senin yüzünden yok olursa... seni cehennemin 7 kat dibibne gönderirim. duydun mu?'' dedi ciddi bir sesle. karşımda olmasa bile korkmuştum.
''Pekala. o zaman bir anlaşma yapalım. sadece bilgisayarda ve telefonda yakınız. okulda ve dışarda benimle konuşma.'' der demez
''Anlaştık. o zaman hemen şu yeni bölümü halledelim.'' dedi. ben de
''Bence yeni karakter eklememiz lazım ve olayı aşk üçgeni haline getirmeliyiz. dediğim gibi... kız çocuktan hoşlanır, çocuk kızı reddedince en yakın arkadaşı devreye geçer ve çocukla kızın en yakın arkadaşının aşkı başlar. bence bu şekilde olmalı.'' dedim. o da güldü.
''Neden güldün Takeuchi-kun?'' dedim.
''Sadece bu biraz şimdiki durumu hatırlattı. sen ben ve arkadaşını.'' dedi ve kahkaha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ilkbahar karı
RomanceNesi yalnış? her şeyin iyi tarafını değil de kötü tarafını görüp bana zarar verecek şeyleri yapmamanın nesi yalnış? her zaman karanlık olmanın yalnış bir yanı yok. hem misao yanımda. o karanlık değil. o bir ışık o yüzden benim de ışık olmama gerek y...