9. BOLUM:VEDANIN KOLLARINDA

34 3 0
                                    

Vedanın kollarında ben, kaybolmaktan korkan küçük bir kız çocuğuydum. Böyle hissetmiştim, annem bunu sezmiş, sonunda birbirimizin kollarında kaybolur gibi ağlamıştık. Demiştim ki ona, “Ölüm nedir biraz öğreneyim diye, senden ayrılıyorum.” Elini ağzıma kapamıştı, ağlarken gülümsemeye çalışarak. Hiçbir yüz ağlarken gülümseyen annemin yüzü kadar güzel, hiçbir yürek onun hafif yüreği kadar âşık olunmaya layık olamazdı.            Sonunda gitti, ölerek ve öldürerek beni.            Canan bütün gün bana gül yağı aramış. Ben o vedanın ardından gamlı bir hazan gibi içime gömülürken, o, bir teselli bulmak adına belki de, benim en sevdiğim renk olan koyu buhurumeryem tonunda gülyağı aramış. Gül şeklinde bir şişede buhurumeryem renginde gülyağı… Bir dost tarafından teselli edilmekten, içtenlikle verilen sevgiden daha büyük hediye ne olsun? Öyle sıkı kucaklamıştım ki onu, annemin kollarında kaybolur gibi, ağlarken, o da benim için benim gibi nasıl da ağlamıştı.            Derken Isparta’ya veda vakti de geliverdi. İstanbul’u ilk defa görecektim. Ama İstanbul’a dair ne merak, ne hayret, ne de yâranlık taşıyacak takati yoktu kalbimin. Bir ömre bedel aşkların toprağı olan İstanbul’a karşı beslenecek böyle bir gaflet olamazdı; ama ben mazurdum; ailemden ayrılmıştım, şimdi Mevhibe teyzeden ve bütün sevgili hatıraların şehrinden ayrılıyordum.

KIRIK AYNALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin