Takvimin karşısına geçtim ve okulun ilk günü, düne bir çarpı attım. Dün garip ve saçma geçmişti. Gardolap kapağını açtım ve kafamı dolabın içine soktum. Göz gezdirdikten sonra siyah streç pantolon, siyah vücut atleti ve üstüne de koyu bordo ve siyah kareli bol gömleği geçirdim, önümü kapamadım ve boynuma ucunda oltu taşı olan gümüş küçük bir kolye taktım. Babamın bana aldığı ilk ve son hediye idi. Manevi değeri kadar kolye de mükemmeldi. Aynanın karşısına geçtim, saçımı açtım ve buklelerini serbest bıraktım. Maskara ve soluk renk gül kurusu bir dudak kalemi kullandım. Botlarımı geçirip hızlıca çıktım.
***
"Efsun'u gördün mü dün?"
"Hayır. Ne oldu ki?"
"Neden konuşmuyorsunuz anlatsana."
"Halim yok, uykum var, başım ağrıyor, yemek yemeye çalışıyorum. Rahat bırak beni Burak."
Sandiviçi büyük bir iştahla ısırırken kantinden içeri Efsun girdi. İştahım kaçmış ve lokmam ağzımda kalmış, boğazımda oturmuştu. O sözlerden sonra affedemezdim, gururum izin vermezdi her şeyden önce.
"Kendisine sor." dedim ve yanından hızla geçip sınıfa çıktım. Sınıf dolmuştu ve dün benim oturduğum yerde saçları kulak hizasında turuncu saçlı bir kız vardı. Arkasını dönmüş gülerek Utku ile konuşuyordu. Dibine gittim ve çantamı sıranın üstüne attım. O sesle bana doğru döndü.
"Yerimde oturuyorsun ?"
"Burası senin yerinmiymiş, aaa bak artık benim yerim."
Yapmacık bir gülümseme yerleşti suratına. Bir elimi masaya diğer elimi Utku'nun masasına koyup kızın suratına yaklaştım ve dibine girdim. Aramızda 3 yada 4 parmak vardır..
"Kalkmassan, sana and içerim o gülüşünü bozmak için dişlerini tek tek sökerim." ve kulağına eğildim, "Haberin olsun daha önce sabıkam var."
Gülümsemesi söndü ve ayağa kalktı sonrada bozuntuya vermeden başka yere geçti. Sandalyeye oturdum.
"O kıza ne söyledin?"
"Benim aslında 3harflilerin arkadaşı olduğumu, kalkmassa ona musallat olacaklarını söyledim. O da korkup kalktı."
Gülüşü tüm yüzüne eşit miktarda dağıldı, dibimdeyken inceleme fırsatını daha çok bulabiliyordum ama kendisi dışında her şeyi bulanıklaştırma gibi bir etkisi vardı. Kaşları seyrek ve düzgündü, gözlerinin altı çökük ve morarmıştı, Elmacık ve çene kemikleri bir hayli belirgindi, Dudakları nefes kesecek kadar dolgundu. Gülünce gözleri kısılıyordu ve çizgiler beliriyordu, aynı çizgiler çenesinden yanaklarına doğru da beliriyordu. Gözünün alt kısmında küçücük bir çökük, gamze vardı. Saçları gece gibi karanlıktı ve darmadağın duruyordu, alnını dalgalarla kapamıştı. Gözleri evrendeki en mükemmel renkti, emindim. Farklı bir yapısı vardı. Belki de yoktu, sadece ben öyle hissediyordum. Ama yoğun bir histi. Fazla yoğun ve fazla ürkütücü.
"Beni neden inceliyorsun?"
"İleride bana bir şey yaparsan eşkalini polislere daha iyi veririm."
"Peki ben seni neden inceliyorum biliyor musun?"
"İleride bana bir şey yaparsan başkasıyla karıştırmamak için mi?"
Dalgaya vurmuştum ama beni incelediğini kabul etmişti, benimde onu incelediğimi anlamıştı. Garip hissetmeme neden olmuştu.
"Hayır."
"Neden o zaman?"
"Çünkü ..."
Hocanın içeri dalması ile Utku'nun sözünü kesmesi bir oldu. Ders işlemiyorduk, konuşabilirdik ama yine de konuşma kesilmişti, hem de en heyecanlı yerinde. Serbest bıraktığını söylediğinde arkama geri döndüm.