Chord Overstreet - Hold On
Heyecan.
Hayatımda ilk defa heyecandan öleceğimi düşünüyordum. Henüz 13 yaşındayım gerçi ama yinede neredeyse heyecandan ölecektim."Hoseok," diye bağırmıştım bahçede oynayan Hoseok'a doğru koşarken. Bu heyecanı biriyle paylaşmam gerekiyordu. Yoksa gerçekten ölebilirdim. "Hoseok," demiştim tekrar yanına vardığımda. Nefes nefese kalmıştım ve soluklanmadan anlatmak istiyordum. "Yoongi ne oluyor?" Diye sorduğunda yüzümde kocaman bir gülümseme olmuştu. "Hoseok," demiştim tekrar ve tam yanına oturarak heyecanla yüzüne bakmıştım. "Dün sen dışarı çıkamayanca bende Sehun'un evine gittim. O da evde değilmiş meğer bende boş kalınca sitenin diğer tarafından eve yürüyordum. Sonra ağlayan biri gördüm,"
Nefes nefese kaldığımdan soluklandım bir süre. Heyecanımda iyice nefessiz bırakıyordu beni. "Elma ağacı var ya orda parkın ilerisinde orda oturmuş ağlıyordu,"
"Naptın gittin sümüklü diye dalga mı geçtin?" Bunu söylerken yüzünden alaylı bir gülümseme vardı. Beni ciddi almıyordu. "Hayır aşık oldum," demiştim.
Hoseok bir süre yüzüme bakmış ve umursamaz bir şekilde bacıklarını bağlamaya başlamıştı. "Bende bişe sandım. Hadi çocukları toplayalım da sahaya gidelim, top oynarız,"
"Hoseok," demiştim öfkeyle "Beni dinlemedin bile,"
"Aşık olmuşsun işte dinlencecek ne var bunda,"
"Ama o çok güzel. Kocaman gözleri var tavşana benziyor,"
Hoseok kıkırdamıştı. "Sende kediye benziyorsun ne var yani?"
"Hoseok. Kötüsün sen,"
"Hadi Yoongi. Gidelim,"
"Gidelim," demiş ve oturduğum yerden kalkmıştım. Hoseok ciddiye almasada ben kendimden emindim. Aşık olmuştum. Kayıp çocuğa aşık olmuştum.
**
Aşk garip bir duyguydu. Üstüne şiirler, kitaplar yazılan uğuruna savaşlar başlatılan aşk aslında gerçek anlamda çok garip bir duyguydu. Kimi zaman güzeldi, kimi zaman köyü. Bazen hüzünlü bazen sevinç dolu ama çoğunlukla hüzünlü. Herkese farklı ama özünde aynı bir duyguydu. Bir çok tanıma uyuyor farklı kalıplara giriyordu ama özünde tekti.
Aşk aşktı. Acı veya mutluluk getirsede aşk aşktı. Önünde engel yoktu ve her zaman var olacaktı. İyi veya köyü, mutlu veya mutsuz aşk her zaman var olacaktı.
Lisenin üçüncü yılındaydım ve bahçede oturmuş bu yıl liseye yeni başlayan Kayıp Çocuğa bakarken düşüncelerim bunlardı.
Hava serindi. Sonbaharın iç ürperten serinliği vardı ve buna rağmen orada öylece oturmuş kitap okuyordu. Okul başlayalı 2 ay olmasına rağmen çokça arkadaş edinmişti. O öyleydi. Herkes tarafından sevilir ve çabuk arkadaş edinirdi.
O günün üzerinden 4 yıl geçmişti. Annesini kaybettiği için elma ağacına yaslanmış ağlayan o kayıp çocuk büyümüştü. Sevgimde öyle.
İlk görüşte aşk belki herkesin kaderinde olan bir şey değildi ama ben daha aşkın ne olduğunu bile bilmezken aşık olmuştum ona. Henüz 13 yaşında hayata dair bildiğim tek şey aptal bilgisayar oyunları ve dışarda orda burda koşturmakken görmüştüm onu ve öğrendiğim en iyi şey ona aşık olmuş olmamdı.
Aşkı onunla tanışmıştım ve onunla devam etmek istiyordum. Ama demiştim ya aşk bazen kötüydü. Belkide çoğunlukla kötü.
Hakkında bir çok şey öğrenmiştim bu yıllarda. İsmi Jungkook'tu. Jeon Jungkook. Tüm yaşantımda duyduğum en güzel isim. İsmine bile aşık olmuştum. Aşık olmadığım tek bir detayı bile yoktu. 15 yaşına daha yeni girmişti ve kitap okumayı severdi. Aslında sevdiği bir çok şey vardı. Sosyal bir kişilikti ve eğlenmesini çok iyi biliyordu. Daha kendinin farkında olmamasına rağmen bir çok ortama girmişti. 15 yaşın getirdiği ortamlara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Child|AppleTree2
FanfictionO annesini kaybetmişti ve ben onu bulmuştum. AppleTree Yoongi'nin ağzından.