3. Bölüm: İlk Akşam Yemeği

442 83 16
                                    

Tuz Kral, Şeker Prens'in yanından ayrıldıktan sonra emir verdi ama akşam yemeğine bir saat kalana kadar haberdar olamadı Prens.

Karanlık zindanda otururken aklı sorular ile doluydu. Kendince bir plan yapmıştı. Emin olduğu tek şey buradan tek başına kaçmasının imkansız oluşuydu. Birileri yardıma gelene kadar ölmemeye çalışacaktı. Kral'ı oyalayacak bir şeyler düşünmeye çalıştı. Bir şeyler biliyormuş gibi davranabilirdi. Ölmek için fazla değerli olduğunu göstermesi gerekiyordu. Prens olmasının bir öneminin olmadığı oturduğu karanlık zindandan belliydi.

Kapılar tekrar açıldığında iki asker hücrenin önünde durdu. Şeker Prens kocaman açılmış gözleriyle baktı onlara.

Öldürüleceğine emindi. Askerler onu öldürmeye gelmişti. Hızla ayağa kalktı ve gözleri kendini savunacak bir şeyler için bakındı ama hücre boştu ve kendi üzerindeki tüm silahlar alınmıştı. Elleri yumruk şeklini aldığında kolay teslim olmayı düşünmüyordu.

"Çık hadi!" Dedi askerlerden biri.

"Beni nereye götürüyorsunuz?" Birkaç saniye önce çıkmak için delireceği hücreye zincirlenmek istedi o an.

"Kral seni istiyor."

*

Şeker Prens askerlerin peşinden yürürken sarayı inceleme fırsatı buldu. Daha önce şeker krallığından ayrılmamıştı ama araştırmayı severdi ve kitaplarda her krallığı, her sarayı görmüştü ama burası oldukça yabancıydı. O kadar soğuk ve sessizdi ki içi ürperdi. Askerler de saray gibiydi. Her şey zamanda donmuş gibiydi. Ruhsuz ve cansızdı. Şeker Prens burada gülmenin yasak olduğunu düşündü. Ya yasaktı ya da saray onları keder ile büyülemişti.

Kendisine ayrılan sandalyeye oturdu. Karşısında uzun masanın sonunda bir sandalye daha vardı. Kral geldi aklına. Nerenin, neyin Kral'ıydı? Bilmiyordu.

Kral kapıda göründüğünde tüm askerler saygı ile selamladı onu. Şeker Prens ayağa kalktı ama eğilmedi. Korkudan değil, karşısındaki kim olursa olsun saygıdandı bu hareketi. Askerlerinin aksine Kral'da korkulacak bir yan göremedi Şeker Prens. Duruşu ve bakışları daha sıcak olsa normal biri gibi olabilirdi.

Gözleri kesiştiğinde nefesi kesildi Prens'in. Nasıl bir yeteneği vardı bilmiyordu ama Kral'ın kalbindeki soğukluk metreleri aşıp onun içini dondurdu. Görüşünü korkutucu olmaya bilirdi ama kalbinin izlerini taşıyan gözleri dehşete düşürdü Prens'i.

"Otur." Bu, Tuz Kral'ın ona söylediği ilk kelimeydi. Oysaki aklında geçen ilk kelime bir emir değildi. Onu zindanda gördüğü ilk anda Güzel diye düşünmüştü. Güzel gözlü Prens başka bir zamanda, başka biri olarak tanışsa sadece gözleri için yanında tutardı onu.

Hizmetçiler masayı yemekler ile donatırken Şeker Prens'in gözleri Tuz Kral'da, Tuz Kral'ın da gözleri ondaydı. Prens yıpranmış görüntüsünü değişen kıyafetleri ile atmış. Beyazlar içinde sakin, sade ve asil görünüyordu. Kumaşların ötesinde bir asilliği vardı. Soylu kanından değildi bu asillik. Kral soylu insanlarda göremezdi bu asilliği. Düşmanı için saygı ile ayağa kalkmasındaydı asilliği.

"Kimsiniz ve neden alıkoyuluyorum?" Dedi Prens. Sesi sakin, yüzü ifadesizdi ama cümlesinin ardından gelen yutkunması gerginliğini ele verdi.

"İsmimin bir önemi yok Prens, bilecek kadar uzun yaşamayacaksın." Elleri çatalına uzandı.

"Ne kadar talihsiz, Kral'la yemek yiyecek, onunla konuşacak hatta ölecek kadar uzun bir yaşam ama ona acıyan ve ölmeden önce en azından azralini tanıması için fırsat veren yok."

Tuz Kral şaşkın gözlerini ona döndürdü. Sözlerinde korkudan çok alay vardı. Oysaki korkmasını beklemişti.

"Çıkarım yapayım, bildiğim hiçbir yerin Kral'ı değilsin, bu durumda seçeneklerim azalıyor."

"Bilinmeyen daha geniştir." Dedi Tuz Kral. "Geniş ve korkunç derecede sonsuz." Gözleri Şeker Prens'te dolandı. Cesareti için iyilik yapacaktı ona, sadece bir tane.

"Seni bundan kurtarayım Prens, bilginin ışığına gel. Ben Tuz Kral'ım." Ellerini açarak sarayı işaret etti. "Burası da Gözyaşı Sarayı. Senin gözyaşların da buraya dökülecek."
Bu sözlerin ardından Şeker Prens sessizliğe gömülüp duyduklarını sindirdi.

Birkaç dakikanın ardından çatalını alırken son yemeğinin tadını çıkarmak istiyordu.

"Belki haklı çıkarsınız ve ölürüm ama şunu bilin ki gözyaşım asla bu saraya dökülmez. İstesem bile akmaz. Ben ağlayamam."

"Biliyorum." Dedi Kral. Büyülenmeden ağlayamazdı. Su şeker halkı için ölümdü. Onları eritir, hiç var olmamışcasına yok ederdi.

"Söyle bakalım Prens, krallıkta neler değişti?" Birkaç yüzyıl olmuştu Tuz Kral bu saraya hapis olalı.

"En son ne zaman gördünüz?" Şeker Prens bilgi vermeden önce almaya kararlıydı.

"O topraklara en son adım attığımda kurak ve boşlardı ne şeker ne de getirdiği şen vardı." Tuz Kral kestiği et parçasını ağzına götürürken Şeker Prens donup kaldı. Gencecik duruyordu Kral, söylediği kadar yaşlıysa daha dikkatli olmalıydı Şeker Prens.

"Beni ölmüş bir ruh sayın, kıymetsiz ve işe yaramaz. Ona göre söyleyin bana, tüm kelimelerinizi bir duvara söylemişsiniz gibi ya da hiç ağzınızı açmamışsınız gibi kimse tarafından bilinmeyecek çünkü ben yarına bile sağ çıkamayabilirim. Sözleriniz benden kime gider ki?"

"Sor." Dedi Kral. Onu bu kadar tatlı konuşturan soruyu merak etti.

"Tesadüf müydü, planlı mı?" Yakalanmasından bahsediyordu.

"Denk geldi ama güzel bir denk gelişti." Yalan söylüyordu ama Şeker Prens'in de dediği gibi yarına çıkamayacak bir ruhtu o. Gerçeğe ihtiyacı yoktu.

"Son isteğim geceyi bir daha görmek. Güzel geceyi ve ayı..." Daha çok erkendi son dileği için. Tuz Kral kafasını yana doğru hafifçe yatırdı. Mavi saçları yana doğru kayarken bu erken ve garip isteği düşünüyordu. Ne güzel, ne garipti Şeker Prens.

Tuz Kral buraya gelirken geçtiği balkonu düşündü. Bu gece ay vardı. Prens arzusuna hemen şimdi kavuşabilirdi.

Bölüm ismini kendimce son akşam yemeği ile kelime oyunu yaparak yarattım. Hem ilk yemekleri hem de Tuz Kral öldürmek istiyor falan

Bu saçmalığı anlayan birileri olur umarım çünkü yaparken çok zekice gelmişti dhendkem

Şeker Prens Tuz Kral- Masal Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin