Dedektif No:007 grubunun arasında dilenci kılıklı fakir adamı en iyi tanıyan kişi Damla'ydı. Dilenci okula geldiğinde hareketlerini gözlemlemiş, onu baştan aşağı süzmüştü.
Kaç gündür dilencinin okula gelmesini bekliyorlardı. Gelmeme durumu da vardı gerçi ancak böyle bir durumu ağızlarına bile almıyorlardı. Bunun düşünülmesi durumunda grubun büyük kısmı umutlarını kaybedecekti.
Dilenci, okula Makbule Hanım'ı görmek için gelirdi. Öğretmenleri okulda olmadığına göre dilenci niye gelecekti ki? Bir anlığına dilenciyi beklemenin boş bir iş olduğunu düşündü Damla. Ardından hemen bu düşünceyi kafasından attı, umutlarıyla yaşamayı tercih etti.
Okul Damla'nın evine yakındı. Bu yüzden Damla aşırı (anormal) derecede soğuk olmayan günlerde okula yürüyerek giderdi. Bu da öyle günlerden biriydi.
Damla, annesine ve babasına veda ettikten sonra okula doğru ilerlemeye başladı. Her gün önünden geçtiği manava, kırtasiyeye "günaydın" dedi. Okula gelmesine yaklaşık 15 dakika kalmıştı.
Yürürken hep hayal kurardı. O gün okulda yapacaklarını, sınav varsa çıkabilecek soruları, çalışması gereken konuları, yaptığı ödevleri, unuttuğu kitabı ya da kitapları, eğer geç kaldıysa öğretmeninden nasıl özür dileyeceğini düşünürdü. Bazen o kadar dalgın olurdu ki önündeki kocaman taşa basıp tökezlerdi ancak yaralanmazdı. Annesi her zaman ona "Yürürken önüne bakmalısın, aksi taktirde düşüp yaralanırsın, birkaç düşünce için kendini yaralamana gerek yok. Düşünmeyince bir şey kaybetmiyorsun zaten." derdi. Ancak Damla bu konuda annesi gibi düşünmüyordu. Düşünmek ve hayal kurmak onun için gerekliydi, ihtiyaçtı.
Bugün tüm yedinci sınıfların olacağı bir deneme sınavı vardı. Damla için böyle sınavlar çok önemliydi ve bu tarz sınavlara çok özen gösterirdi. Dün gece bu sınav için çalışmış ve çok geç yatmıştı. Bu Yüzden yürürken aynı zamanda da uyukluyordu. Kafasında sınav hakkında onlarca soru vardı:
-Ya sorular bilemezsem?
-Ya çalışmam yeterli değilse?
-Ya kötü not alırsam ve annem, babam çok kızarsa?
-Kötü not alırsam ve öğretmenim bana herkesin içinde bağırırsa?
-Ya da, ya okula geç kalırsam?
Evet, Damla'nın sınav konusundaki en büyük korkularından biri de okula geç kalmaktı. Sınav günleri aşırı hızlı yürürdü okula yetişmek için ve evden erken çıkardı.
Ancak bugün öyle bir şey söz konusu değildi. Evden tam zamanında çıkmıştı. Normal hızda yürüyordu, hatta sonlara doğru yavaşlamıştı. Bunun nedenini Damla da bilmiyordu.
Ardından yolun ortasında durdu, okula gelmesine beş dakika kalmıştı. Tabi ya, dedi. Sınav öncesi, evden çıkarken çikolata yemeyi unuttum. Hemen geri döndü (yanında harçlığı olmadığı için) eve geri gidip okula dönmek için yeterli zamanı vardı.
Eve doğru gidiyordu, hatta koşuyordu. Sırtındaki ağır çanta onu yavaşlatıyordu. Bu Yüzden çantasını manava bıraktı. Yoluna devam etti.
İki buçuk saat geçti, Damla'nın evinin kapısı çalındı. Annesi kapıyı açtı ve karşısında manavı görünce şaşırdı:
-Buyrun?
-Damla yaklaşık iki-iki buçuk saat önce evde bir şeyini unuttuğunu söyledi. Çantasını taşımakta zorlandığı için çantasını bana bıraktı ama gelip almadı. Çantayı verecektim de...
-Nasıl olur Damla okula gitti, eve hiç uğramadı!
-Bilmiyorum ki ben de?
-Bir dakika lütfen.
Damla'nın annesi öğretmenini aradı ve Damla'nın okula hiç gelmediğini öğrendi. Babasıyla birlikte koşa koşa dışarı çıktılar ve okul yolunda Damla'nın kırık telefonunu buldular. O sırada Damla'nın ailesinin endişeleri gerçekleşmiş, annesi gözyaşlarına boğulmuştu. Çünkü Damla büyük bir ihtimalle kaçırılmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEKTUBUN GİZEMİ
AdventureSıradan, normal bir ortaokulda yedinci sınıflara ders veren Türkçe öğretmeninin evine giren; ancak amacı para çalmak olmayan, gizemli bir mektubu arayan bir hırsız... Aynı okulda okuyan, kendilerini büyük ve tehlikeli bir maceranın içine atan öğrenc...