Evet, dilenci kılıklı adam okul kapısının önündeydi. Durmadan saatine bakıyor, beş dakikadır orada bekliyordu.
Ders zili çalmıştı, birkaç dakika sonra öğretmen gelecekti. Aslı bıkkın bıkkın camdan dışarıya bakıyordu. İşte o an dilenci kılıklı adamı gördü. Grubu bir araya topladı ve bahçeye koştu. Ders zili çaldığından bahçe bomboştu. Nöbetçi öğretmen çoktan gitmişti.
Çocuklar bahçe kapısına geldiklerinde dilenci kılıklı adamın arka yoldan gittiğini gördüler. Bu fırsat kaçmazdı. Bir şey yapmalılardı. Belki de bu adam onları Damla'ya götürecekti.
Güvenlik görevlisi onlardan biraz uzaktaydı. Yine de onları görebilirdi. Bunun için bir plan yaptılar. Dilenci kılıklı adam gözden kaybolmak üzereydi.
Bulut güvenlik görevlisinin yanına gitti, onu oyalamaya başladı.
-Oğlum, ders başlayalı on beş dakika oldu. Niye hala buradasın?
-Şeyy, ben de bu yüzden gelmiştim. Bu okula yeni geldim de... Sınıfımı bulamıyorum. Bana yardımcı olur musunuz?
-Kaçıncı sınıfa gidiyorsun sen?
-Altıncı sınıfa gidiyorum (küçük görünmek için uğraşıyordu).
-Altıncı sınıflar en üst katta... Ama bayağı karışık bir yerde. Hiç mi bilmiyorsun oğlum?
-Maalesef efendim, siz bana biraz gösterin yeter.
-Peki artık ne yapalım?
Güvenlik görevlisi kapıyı kitleyecekken onu durdurdu.
-Efendim zâten geç kaldım, iki dakika kapı açık kalsa ne olur? Zaten etrafta kime yok! Kaç yıldır bir şey olmamış, şu iki dakikada mı olacak?
-Haklısın aslında...
Güvenlik görevlisi Anahtarı kapıda bıraktı ve Bulut'la merdivenlere yöneldi. O sırada Dedektif No: 007 grubu güvenlik kulübesine doğru koşmaya başladı. İlk ulaşan Gamze idi. Anahtarı Levent'e attı. Levent de kapıyı açtı ve anahtarı Gamze'ye geri attı. Gamze güvenlik kulübesine koştu ve anahtarı bıraktı. Grup üyeleri de dilenci kılıklı adamı aramaya başladılar.
Ne yazık ki adam çoktan gitmişti. Tahmin yürüterek ilerliyorlardı. Birden adamı gördüler ve takibe başladılar. Adam onları farketmemişti, tıpkı onların başta adamı takip etmedikleri gibi. Bir fabrikaya doğru yürüdüler.
Dilenci, fabrikanın biraz içerisinde ateş yaktı. Öğrenciler de adamı izlemeye başladılar. Yemek pişirdikten sonra merdivenle yukarı çıktı ve orada bağlı olan kızın -Damla'nın- önüne yemek koydu.
-Bana sormak istediğin şeyler olduğunu söylemiştin, seni dinliyorum dedi dilenci kılıklı adam.
-Öncelikle şunu merak ediyorum: Erhan Bey'le ne alakan var? Makbule Hoca'yla okulda görmüştüm sizi ama olayın derinine inince... Asıl olayın Makbule Hoca'nın eşiyle ilgili olduğunu öğrendim.
-Sana güvenebilir miyim bilmiyorum.
-Beni kaçıran sensin, hala soruyor musun?
-Ben seni, seninle konuşmak için kaçırdım. Kötü bir amacım yoktu. Yine de haklısın, kötü birine benzemiyorsun.
-Söyle o zaman hadi...
-Tamam, açıklıyorum. Adım Mert, soyadım Diyar.
-Makbule Hoca'nın soy-soyadı da Diyar?
-Bu bir tesadüf değil elbette. Ben Makbule'nin kardeşiyim.
-Bilmiyordum...
-Makbule evlendiğinde o adamın iyi biri olmadığını anlamıştım zaten. O zamanlar böyle değildim tabi. Güzel bir evim, param, düzgün bir işim vardı. Ne zaman o adam geldi hayatım mahvoldu.
-Biraz daha açıklar mısın?
-Erhan burada yabancı bir bankanın müdürüydü. Başta işleri çok iyiydi, daha doğrusu biz öyle sanıyorduk. O çok paragöz biridir, bu olayda da öyle olduğunu kanıtladı kendisi. Şirketten para çalmış alçak. Sonra da Makbule'yi falan bırakıp yurtdışına kaçmış. Şirket polise gitmemiş çünkü zaten şirketin sahiplerinin birçok suçu varmış, senin anlayacağın polisle arası kötüymüş. Şirketin eşkiya sahipleri de parayı Makbule'den ve benden istedi. Bizde para falan yok ama. Makbule'yi öldürmekle tehdit edince elimdeki tüm parayı verdim, evimi sattım, arabamı sattım. O durumda işe de gidemedim, işsiz kaldım. Şimdiyse bu haldeyim.
-Her şeyi anladım da, ya mektup?
-Mektup... Pek bir şey bilmiyorum bu konuda. Bir mektup varmış ki bu bayağı gizemli bir mektupmuş sanırım... Kaybolmuş ve mektubu Erhan'ın aldığını düşünüyorlar. Bize mektubu bulmamızı söylediler ama bizde mektup ne gezer! Erhan Bey' e zaten ulaşamıyoruz.
-Eve giren kimdi peki?
-Biraz yavaşla, sorguda gibi hissettim kendimi... Eve girenler mektubu bulmak için girdiler ve şirketin adamlarıydı. Makbule, kendisine zarar verileceğini anladığı anda (bir önceki gece) özel eşyalarını toplayıp gitmişti zaten. Geride elinde kalan son paraları da bıraktı. Gerçi başta her şeyini vermişti de... Yani ailesinden gelenleri diyeyim. Görülen o ki şirketin adamları parayı almamış.
Damla öğrendikleri hakkında mutluydu. Sonunda amacına ulaşmış dilenci kılıklı adamla konuşmuştu. Şimdi ise hedefinde daha önemli bir şey vardı:
"MEKTUBUN GİZEMİNİ ÇÖZMEK..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEKTUBUN GİZEMİ
Phiêu lưuSıradan, normal bir ortaokulda yedinci sınıflara ders veren Türkçe öğretmeninin evine giren; ancak amacı para çalmak olmayan, gizemli bir mektubu arayan bir hırsız... Aynı okulda okuyan, kendilerini büyük ve tehlikeli bir maceranın içine atan öğrenc...