Hikaye

13 0 0
                                    

Yaklaşık iki satir öylece saç tellerine bakıyorum. Kendimi bundan alıkoymam çok uzun zaman aldı ama yine bir yanım orda öyle günlerce oturmamı söylüyor. Ellerimi havaya kaldırıp hafif bir genleştim, parmaklarımı saçlarımın arasında gezindirdim. Ayağa kalmam gerekiyor çünkü bu şekilde daha fazla oturursam ayaklarıma uzun süredir kan gitmediği için felç kalabilirim. Duvara yaslanarak ayağa kalktım. Aklıma bir anda işe gitmediğim gelsede yüzümdeki sahici olmayan bir gülümsemeyle

“Sanki bundan önceki günler gidiyordun aptal herif. Bir de kendini kandırıyor” diye mırıldandım. Evet, bayadır işe gitmiyorum. Para sıkıntısı çektiğimde doğru ama adım atmaya bile üşeniyorum bazen, zaten dışarıya çıktığımda uzay boşluğunda yapayalnız ve oksijensiz kalmışım gibi hissediyorum. Herkes bana bakıp acıyormuş ve beni parmaklarıyla gösterip,

“Aaa adama bak ne kadar da acınası, çok kötü durumda olmalı.” diyormuş gibi kendimi bir anda yere atıp cenin pozisyonuna dönmek, öylece kalmak istiyorum.

Aslına bakarsanız size konuyu en başından anlatmalıyım. Çünkü bu şekilde acımı size tam olarak anlatamayacağım kesin.

¨¨¨¨¨¨¨¨¨

20 Kasım. Her şey bu tarihte başlamış ama o zaman pek haberdar değildim olanlardan.  Bu tarih Ankara için oldukça ayaz bir tarih. Çok fazla dışarıda takılmak istemezsiniz. Zaten evinizde üçlü koltukta mandalina yemek varken bunu yapmak pek mantıklı değil.  Neyse bizde böyle düşündük –biz diye bahsettiğim Aslı ve ben. Kızılay Karanfilden metroya yürürken aldığı kitaplardan bahsediyordu Aslı’m.

“Aslında diğer kitaplara da bakmalıydık. Kışta geldi sürekli gelemiyoruz ne vardı sürükleyecek?”

“Can tanem önce evdekileri bitir söz ben sana yenilerini alacağım. Zaten yorgunum biliyorsun seninle alışveriş kolay değil.” Yüzüme baktı. Taa gözlerimin içine. İşte o an bakışları içime sıcacık bir mutluluk kaynağı oldu. Hızlı hızlı yürümeye devam ettik. Elimizde onca mağaza poşetiyle metroya bindik. Aslı’m hala homurdanıp bir şeylerden şikâyet ediyordu. Eğilip kulağına

“Yine ne var huysuz?” dedim.

“Çok kalabalık ya. İş çıkışları hiç çekilmiyor şu metro.” dedi. Suratına ne bekliyordun ki ifadesiyle baktım. Omuzlarını kaldırdı. En sevdiğim tavrıydı bu. Omuzlarını kaldırınca ufak masum bir çocuğa dönüşüyordu gözümde. Belinden tutup kendime çektim ve kafsına uzunca bir öpücük kondurdum.

Haa bu arada bizi öyle yaşını başını almış, aralarında aş bitmiş ama aralarında saygı süren çiftlerden sanmayın. Ben daha 23, Aslı’msa sadece 19 unun son günlerinde. Gerçek aşka inanır mısınız bilmiyorum ama ben gerçek aşkı gözlerimle görmüş insanım. Aslı’mı ilk gördüğümde lise üçüncü sınıftaydım. Okula zar zor gidiyordum. Hatta bazen okula girmemek için saatlerce orda burada gezip hasta oluyordum. Ailem normaldi. Ama ben değildim. Hiç normal olamadım. Hep içimde doktor olma isteği vardı. Ama büyüdükçe anladım ki bendeki doktorluğa olan değil kana olan sevgi vardı. Hayır satanist değilim. Zaten o zaman bunun ne demek olduğunu bile bilmiyordum.

13-14 yaşlarında dışarıda kavga edip yere düşmüştüm. Önceleri pasif olduğumdan insanlara pek karşılık vermezdim, genelde içine kapanık bir çocuktum. Yere düşünce elimi yere sürtmüştüm galiba ya da ona benzer bir olaydan elim kanamaya başladı. Ağlamadım ya da kavgaya devam etmedim. Elime bakarak yürüdüm. Bir apartmanın bahçesine oturup elimden çıkan kana baktım ama müdahale etmedim, öylece bomboş baktım. Bir süre sonra kan üst üste yığılıp kurudu ve durdu. Oysa ben öylece aksın istemiştim. Zararsız bir çocuktum ki hala öyleyim. Tek zararım kendimeydi ama böyleyken bile insanların gözüne battım. Benden uzaklaşabildikleri kadar uzaklaştılar, ebeveynler çocuklarına “Bak. Bak da sakın onun gibi olma.” dediler. Oysa ben öylesine mutluydum ki.

Yaşım büyüdükçe, aklım bir şeylere erdikçe mazoşist olduğumu anladım. Ama bunu kabullenmek kolay olmadı tabi. Her babam tarafından azar yediğimde dışarı çıkıp derin derin nefes alır sonra damarlarıma çizikler atıp onlara da nefes aldırırdım. Bu yaklaşık 1-2 yıl kadar böyle sürdü. Eğer bu eylemi sık sık gerçekleştiriyorsanız geçen süre çizik izleriniz için kalıcı etkiler bırakabilir. Bende de öyle oldu, kollarımda kokoreç ezgileriyle hayatımda her şey norma gidiyordu.

 İnsanlar benden kaçıyordu, oysa benim onları yakalamak için ne isteğim ne gücüm vardı.

Gel MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin