6

115 10 15
                                    

"Yuta hyung kapıyı açar mısın lütfen?" Mark titreyen sesiyle Yuta'nın kapısını yumrukladığında umudu neredeyse tükenmek üzereydi. İçeriden tek bir sesin gelmemesi ise bunun doğruluğunu kanıtlar nitelikteydi.

Hyungunun içeride ne yaptığını, nasıl olduğunu bilmediği için fazlasıyla endişeleniyordu Mark. Şirkette yaşanan olaydan sonra apar topar yurtlarına dönmüşlerdi. Geldiklerinden beri de Yuta kendisini odasına kilitlemiş, tek bir kelime bile etmemişti.

"Hyung bak yalvarırım aç kapıyı. Endişeleniyorum." ağlamaklı sesiyle konuştuğunda yine bir cevap alamamıştı. Tuttuğu kapı kulbunu bırakıp yere oturdu ve sırtını kapıya yasladı Mark.

Yuta Winwin ile karşı karşıya geldiğinde bir süre neler olduğunu algılayamayarak ona bakakalmıştı. Mark olayları fark ettiğinde ise iş işten geçmişti bile. Yuta hışımla oturduğu yerden kalkmış, Mark'a tek bir bakış atmadan çantasına alarak odayı daha sonra da şirketi terk etmişti koşar adımlarla.

Yuta o kadar hızlı davranmıştı ki bu Mark'ın bir an afallamasını sağlamıştı.Mark onun peşinden gitmeden önce Winwin hyungunun Yuta'nın arkasından dolu gözleriyle baktığını fark etmişti. O an kalbinde hissettiği sızıyı yeniden hissettiğinde derin bir nefes aldı Mark.

Korkuyordu. Sevdiği adam eskisi gibi acı çeker diye çok korkuyordu. Onu yeniden mahvolmuş bir şekilde görmekten, bir ölüden farksız gibi etrafta dolaşmasından çok korkuyordu. Yeniden onu hayata bağlayamayacağından çok korkuyordu.

"Biliyor muydun?" kapının arkasından gelen cılız ses ile kafasını kaldırdı Mark. Dolu gözleri duyduğu cılız ses ile gözyaşlarının akmasına izin verirken dudağını dişledi. Verebilecek bir cevabı yoktu. Daha doğrusu vereceği cevaptan sonra Yuta'nın tepkisinden korktuğu için bir cevap veremiyordu.

"Biliyor muydun Mark?" Yuta sorusunu yinelediğinde onun göremeyeceğini bilmesine rağmen kafasını salladı Mark.

"B-ben...biliyordum." Mark sonunda konuştuğunda yere inen bir yumruk sesi duyduğunda gözlerini sıkıca kapattı. Gözyaşları yanaklarını ıslatırken Yuta'nın öfkeli sesiyle ağlaması hızlanmıştı.

"Lanet olsun!"

"H-hyung ben...ben de yeni öğrendim yemin ederim." dedi söylediklerinin pek bir etkisi olacağını düşünmesede Mark.

"Biliyordun ve bana söylemedin Mark!" Yuta yükselen sesiyle konuştuğunda Mark ağzından bir hıçkırık kaçırdı.

"Özür dilerim hyung." hıçkırıklarına engel olamazken sarsılarak ağlamaya başlamıştı. Hyungunun güvenini sarsmak bu hayattaki en son isteyeceği şey bile değilken şu an olan şey tam olarak da buydu. Mark nefesinin kesildiğini hissederken kalbi sızlıyordu.

"Kapının önünden çekil." Yuta'nın daha deminkinin aksine sakin çıkan sesiyle Mark hızla kafasını olumsuz anlamda sallamıştı.

"H-hyung ben cidden..."

"Çekil kapının önünden dedim." Yuta yeniden sertçe konuştuğunda Mark yerinden kalkmak zorunda kalmıştı.

"Kalktın mı?"

"K-kalktım."Mark cılız sesiyle konuştuğunda kapının kilit sesi duyulmuştu. Mark gözyaşlarına engel olamazken hyungunun bunu görmemesi için kafasını eğmişti.

Yuta'nın kapıyı yavaşça açmasının ardından Mark'ın ağlayan halini görmesiyle bütün siniri uçup gitmişti. Kendini sakinleştirmek için derin bir nefes aldı ve annesinden azar yemeyi bekler gibi boynunu eğmiş Mark'a doğru yürüdü.

Mark'ın çenesine koyduğu eliyle onun kendisine bakmasını sağladı Yuta. Mark'ın ağlamaktan kızarmış gözlerini gördüğünde ise kendisini suçlu hissetmişti.

"Sana birdaha hiçbir şey için ağlamaman gerektiğini söylememiş miydim ben?" azarlarcasına konuştuğunda Mark akan burnunu çekmekten başka bir şey yapamamıştı. Hyungunun karşısında kendisini suçlu hissediyordu. Onun kırılmış olduğu düşüncesi kalbini sızlatıyordu.

Yuta karşısında sessizce gözyaşlarını akıtan Mark'a bakıp derince iç çekti. Ardından onun gözyaşlarını silerken kendisine bakmasını sağlamak için hafifçe eğilerek bakışlarını birleştirdi.

"Suçlu olan sen değilsin aptal." onun bu sözleri Mark'ın kendisini daha kötü hissetmesini sağlamıştı. Hyungu kızarmış gözlerine rağmen onu suçlamıyorken Mark nasıl böyle bir şeyi ondan saklamıştı ki?

"İ-ilk öğrendiğimde s-sana söylemeliydim hyung." Mark hıçkırıklarının arasından konuştuğunda Yuta onun bu masum haliyle derin bir nefes aldı ve Mark'ı kendisine çekerek onu kolları arasına aldı. Mark'ı sakinleştirmek için yumuşak saçlarını hafifçe okşamaya başladı.

"Sorun değil Mark. Benim kötülüğümü istemeyeceğini biliyorum. Sorun değil." bir yandan onu sakinleştirmek için çabalarken bir yandan gözlerinden akmak için biriken gözyaşlarına engel olmaya çalışıyordu. Küçüğüne ağlamaması gerektiğini söylerken kendisi ağlamamalıydı.

"Ağlama artık Mark. Ağlamaman gerekiyor. Yoksa hyungun da üzülür ve küçüğü ağladığı için o da ağlar." Yuta titreyen sesine engel olamazken Mark hafifçe kafasını kaldırıp bakışlarını birleştirdi. Hyungunun kızarmış gözlerinde gezdirdi bakışlarını ve burnunu çekerek konuşmaya başladı.

"Benim hyungum çok güçlü ki o ağlamaz."

"Eğer küçüğü ağlamaya devam ederse ağlar ama." Yuta hafif çattığı kaşlarıyla konuştuğunda derin bir nefes aldı Mark.

"Tamam. Ağlamayacağım. Yeter ki sen üzülme hyung." diyerek gözyaşlarını sildi. Yuta onun bu haline tebessüm ederek gözyaşlarını silmesini izledi Mark'ın. Mark'ın belindeki ellerini sıkılaştırdığında Mark şaşkınca ona bakmıştı.

"Yanımda olduğun sürece güçlü bir hyung olacağım." dedi yüzündeki tebessümle Yuta.

"Yanımda olduğun sürece ağlamayacağım." diyerek onu yanıtladı Mark. Ardından yüzünde oluşan gülümsemeyle hyunguna baktı.

Bir süre sadece birbirlerine baktı ikili. Tek bir söz söylenmeden konuştular gözleriyle. O gözlerde milyonlarca anlam buldular. Korkularını, öfkelerini, üzüntülerini, endişelerini gördüler birbirlerinin.

O uzun aradan sonra ağzını ilk açan kişi Yuta olmuştu. Mark'ın ona endişeyle bakan kızarmış gözlerine bakarak konuştu onu bir nebze de olsa rahatlatma umuduyla.

"Kaçmayacağım Mark. Bu sefer kaçmayacağım. Bir köşeye geçip saklanmayacağım. Üzüntüden depresyona girip kendimi hayattan soyutlamayacağım. Söz veriyorum sana." Onun bu sözleri ile gülümsedi Mark. Sanki yıllarca duymak istediği bu sözlermiş gibi mutlu olmuştu. Sonunda hyungunun gerçekten güçlü olduğunu hissetmişti. Gerçekten iyileştiğini görmüştü.

"Sana yardım edeceğim hyung." dedi yüzündeki gülümsemeyle. Mutlu olduğu için gülümsüyordu ama aslında gergindi de. Biraz sonra söyleyeceklerinden sonra hyungunun ne gibi bir tepki vereceğini bilmiyordu ve bu onu fazlasıyla geriyordu.

Her şeye rağmen cesur olmak istedi Mark. Yıllarca hyungunda gördüğü ve imrendiği cesareti bir kereliğine de olsa kendisi göstermek istedi. Risk almak istedi ilk defa. Sonucu ne olursa olsun...katlanmaya hazırdı artık.

"Benim yanımda olarak en büyük yardımı yapıyorsun zaten Mark." hyungu konuştuğunda ise kafasını iki yana salladı. Bir adım gerileyerek hyungunun kollarından sıyrıldı ve onun önünde durdu.

"Öyle değil hyung."

"Nasıl o zaman? Bana nasıl yardım edeceksin?" Yuta merakla Mark'ın vereceği cevabı beklerken Mark hyungunun ellerinden tutarak bakışlarını birleştirdi. Kalbi delicesine atarken ellerinin terlememesi için tanrıya dua ediyordu şu an. Fazlasıyla gergin ve heyecanlıydı. Daha fazla ortamı germeden söylemesi gerekenleri dile getirdi Mark.

"Ben...erkek arkadaşın olacağım."

comeback▪︎yuwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin