Ruhum öyle yorgun ki.Çabalarımın karşılığını göremeden eriyip gittiğimi hissediyorum.Sanki tüm bu insanlar kendine bir amaç bulmuşken bana kalmamış,ben kendime bir hakikat bulamamamışım.Düşününce öyle benzer,öyle sıradan ve gereksiziz ki.Birbirinin aynısı hayaller,duygular,hayatlar...
Fakat bunların hepsini ütopik dünyamda bıraktım,gerçek dünyada varoluş sancısına yer yoktu nitekim.İnsanlar bir hayvanmışcasına sadece yaşam ideallerine odaklanmış durumda,tam olarak ait olmadıkları yerde tam olarak sevip sevmediklerini bilmedikleri şeyler yapıyor ve bunun farkına bile varmadan ölüp gidiyorlar.Bu bahsettiğim,derin bir varoluş,öz arayışı ve bunun sonucunda gözüken iki yol:
1.kendini akışa bırakıp yaşayacaksın
2.Gerçeklik sorgulayarak sahte insanlar ve duygulardan tiksinecek ve bunu hayatının bir noktasına bulaştırıp işleri berbat edeceksin
Böyle bir takım zırvalıklar işte...
Neyin ne olduğunu bilmekle beraber artık üstünde durmak istemiyorum hiçbir şeyin.
Bunları kafamda oturttum ve kişinin ancak gündelik uğraş bulması, uzun vadeli olarak da idealleri için yaşaması sonucu unutulabilir bir durum,karmaşa.
Bu dünyada realist insan olmak...Kendini dünyanın en önemli varlığı sanan,hiçbir şeyi merak etmeyen ve etse de çok bir şey değişmeyecek olan; çevresine sadece parazitlik yaparak gün geçiren,faydasız bir aptal olarak gelmekten belki daha iyidir.Bilemiyorum.İnsan olmanın zor ve meşakkatli olduğunu söyleyerek kestirme yolu tercih ediyorum.
İnsan ve hayat.İki kelime olsa bile içlerinde çok anlam taşıyorlar,bir yaşam mücadelesi,birbirinden farklı kaderler,kötü sonlar iyi sonlar,bambaşka düşünceler ve haraketler,bir arayış,bazen bir bulamayış veya bulma hikayesi.
Herkes birbirinden farklıdır.Bu zırvalığı çok duyduk ama şuan itibariyle anlamını bulmuş bir şekilde telaffuz ediyorum.Kaderin bize getirdiği sevimsiz hediyeleri açmak aslında hayat,bazen ona biz de alıyoruz.Aile,doğduğun bölge,yakınlığın olduğu insanlar,hayatın karşına çıkarttığı insanlar...Hepsi seni oluşturuyor akabinde,kaderinde olan her şeyi yaşıyorsun,kader yok diyen yanılır;çünkü aslında kader sadece seni oluşturan öğelerdir,aile ve sana bir erginliğe kadar tuttuğu atmosferde yaşadığın iyi veya kötü her şey bir kader unsurudur,sana tüm onları yaşayarak yolunu seçme sınavı verilmiştir.Mutsuzluğun ortasına doğduysan senden ona rağmen mutlu olabilme fırsatı verilmiştir,kendine oluşturacağım hayat ise tam anlamıyla seçimin olacaktır.Ne olmak istiyorsun,ne yaparak geçirmek istiyorsun bu ömrü? Bunun yanıtlarını vereceğin kışıma kader demek bana gerçekci gelmiyor.Ama çocukluğundan itibaren çevreyle şekillenen kafa yapısına sahip olacağın için alacağın kararlarda bunların kırıntıları görmek olası.Kadere dokunan kısmı ancak bu olabilir.İnsan kendini oluşturur,tıpkı filizlenen bir bitki gibi her şeyi baştan kurma şansı vardır.
NEFRET
Konuşurken yüzünün sırasıyla aldığı ifadeleri izliyorum.Ağzından çıkan,asla duymak istemediğim tüm cümleleri duyarken beni bu kadarı da olurmuş diye düşündürüyorsun.Sanki kaderin bana bir cezası gibi,yanıbaşımda mütemadiyen kanımı emmeye yemin etmişsin gibi.Konuştuğun her dakika yüzünde o hiç sevmediğim sırıtma oluşuyor ve yine kendini tatmin etmeye çalıştığını görüyorum mantıklı bir şeyler zırvaladığını sanarak,üzgünüm.Asla mantıklı biri olmayacaksın,konuştuğumuz her şeyde algılarının söylediklerimi ne kadar algılamadığını gösteiryorsun bana.Hiçbir söylediğim yaşadığın o bambaşka dünyaya kadar ulaşamıyor,bana geri sekip batıveriyor ruhuma.
Kaderimde senin,
önemli ve asla kurtulamayağım bir kişi olarak,olman aslında benim en büyük savaşım.Kendimle.Yaşamla.
Neden böyle olur ki bir insan diye sormaya başladım seninle.İğrenmeyi tattım.Seni sevmem gerekirken böylesine bir nefret barındırdığım için üzgünüm,hiçbir beklentimi karşılamamakla birlikte dikkate alınacak hiçbir şey yapmıyorsun.Bomboş yaşayıp meşgul ediyorsun yalnızca zihinleri hayal dünyanla.
Sevgisizlik, belki de nefret daha realist olursam,insanın en iğrenç yanını ortaya çıkarıyor.Dünyaya en zarar veren şeyler hep bu duygudan çıksa da bu duyguyu durdurmak mümkün değil.Milyonlarca insan kendini bu kadar değerli sanarken,hepsinin bir beklentisi varken,hepsi kendini en önemli sanarak avuturken nasıl saygı duyabilirim?Günden güne hastalıklı beyinler tanırken,kendi sağlığımı bile zor koruyabilirim. Bitmeyen tatavalar,bir öncekisinin aynısı günler,bardağın son noktasını milim milim dolduran insan ilişkileri..
Gittikçe işler zorlaşıyor.Denge çok dengesiz olmasıyla meşhur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşam üzerine denemeler
EspiritualUmutlarınızı saklayın,biraz karaya bulanıp güneşe çıkacağız...