Uyudum,uyandım.Karşımda bambaşka bir dünya vardı.Bazı günler ait olmadığım,karamsar,kafa karıştırıcı.Bazı günlerse bulduğum tablo sürekli içinde uyanmak isteyeceğim türdendi;bembeyaz,tüm kirlerden uzak,beni çağıran.Aklım her daim uyanık,hiç dinlenmiyor.Onu uyutmak,uyutarak durdurmak istesem de; uyanıncaya kadar mütemadiyen beni yormayı seviyor.Bunu dinlerken kendimi pamuk gibi hissediyorum,her şeyi bir anlık boşluğa bırakıyorum,yapmamam gerektiği
düşündüğüm her şeyi kendimden iterek dalgalara veriyorum,sadece,kendim için,biraz olsun mutlu hissedebilmek için.Hiçbir şeye karşı bir şey hissetmiyorum.Tüm duygular,etkisine almamakla beraber bana tiksinti veriyor.Hatalarım,gölgeme yapışmış durumda.Kendimi içten güldüğüm kadar yalandan gülerken de buluyorum.Ne istediğini bilmeyen,bilse de yapmayan kaybolmuş bi insana dönüşüyorum.
Kendimi, kaybettiğimi düşünüyorum.
Aklımı, ve de ona dair sağlığı.
Sevmeyi,sevilmeyi unutmaya başlıyorum;
onarmak istemeyerek.
Kendime on binlerce soru biriktiriyorum,
çözmeye cevap aramak sonrasında da kesip atmak için.
Anlıyorum ki insan ruhunu ve aklını kendi eliyle öldürmek öldürüyor veyahut istiyorsa,bunu ancak yanlış tercihler veya tam tersi mecburi yaşadığı kader ile yapabilir.Sonrasındaysa düzeltmek için
çok geç olur.
Zaten, her şey için,artık çok geç...
Kendim için en doğrusu olduğunu düşündüğüm şeyi gerçekleştirdim,geriye sadece buna alışmak ve de sonuçlarına katlanmak kaldı.Kendimi tanımaya çalışıyorum tıpkı bir çocuğu yetiştirmeye çalışır gibi de iyi gelmeye çalışıyorum kendime.İyi şeyler olmuyor.Kafama bir çivi batmış gibi,sürekli bir ağrım var.Bunlar benim düşüncelerim, hiç huzurlu olmama izin vermeyen türden...
Gecenin geç saatinden sıcak bir güneşin doğuşuna kadar süren uyku, genellikle nadir hissedilen huzurlu sabahlarda alınmış olur, yeterlidir ve hep yeni bir başlangıç olmuştur.Tüm bedenim zindeydi ve sanki bana her şeyi geride bırakmamı söylüyordu.Alışıldık hisler,düşünceler ve takıntılar;evet şuana kadar çok doğru şeyler hissettiğimi düşünmüyorum ve bunları takıntı diye isimlendirebilirim.
İnsan gençliğinde hayatı anlama,hatalar yaparak kişileri analiz etme evresinde,tanık olduğu veya yaşadığı her olayı yanlış isimlendirebiliyor ya da alakasız sebeplere bağlayabiliyor.Sistemi bilmeyen bir çalışandan işini bir anda çözmesini istemek gibi bir şey gençlik.Bilmeden yaşamak,öğrene öğrene...
Uzun bir süreçten sonra varoluşu bir kenara bırakıp hayat amacımı niyahet oturttum,yani eğer aklım yine beni kandırmıyorsa bu sefer tüm düşünce yapımın oturduğunu düşünüyorum.Bu kolay olmadı,anlamlandırma sürecim çok uzun sürdü çünkü etrafımda anlamlı ve sistemli olması gereken her şey olabildiğince dağınık ve karışıktı.Kader denilen bilmece çözülebilirdi,ve çözümü sadece önüne gelen her harfi birleştirip sana çıkan kelimeyi yaşamak zorunda olmandı.İkinci bilmeceyi ise sen yaratıyor ve çözümünü buluyordun çünkü onun doğduğun coğrafya veyahut aileyle bir ilgisi yoktu.Atacağımız adımlar hangi yöne doğruysa ordan devam edeceğiz hayata.Bir erginliğe ulaştığın yaşta sola gittiğin için bunu kadere bağlayamazsın,ama doğduğun yollarda biri seni sola götürdüyse veya tam tersine sen zaten solda doğmuşsan erginliğe ulaştığın anda sağa gitmeye kendin çalışacaksın.
Bu aptal sorgulamalarım,kendi halimde çırpınışlarım ve sadece bir kaç kişinin anlayabileceği bir bağıntı.İnsan kendinde eksik olan şeyi gördüğü anda tamamlar,ama herhangi bir sızıya sahip olmayan kişi böyle eksiklikleri anlamayacaktır.
Hayat gerçekten güzel,güzel olduğu kadar zor ama her iki seçenekte de yaşayabiliyorsak çabalamalıyız en iyi konumda olabilmek için.Bu bir hırs eseri değil,en iyi konum kişiye göre değişebilir.Kimisi için iyiden kasıt rahat ve huzurlu olabildiği anken kimisi için en başarılı olduğu yer olabilir.Burda devreye algı farklılığı girer.Benim seçimim,tamamiyle kendim yarattığım bir hayat,kendi seçimlerim ve bunun sonucunda huzur.Yıpranarak bir yerlere geleceğiz,nasıl olduğunun bir önemi de yok zaten.Kendime çok soruyorum,onca insan hayatına devam edebilirken neden sürekli yarıladığın yolun ucuna bakıp pişmanlıklar yaratıyorsun kendine? Bak hayat çok kolay,yaşaması çok kolay.Bir nefes aldığın sürece ne yaparsan yap yaşıyorsun.Kendinle bitmeyen kavgan ne zaman bitecek.Kendinle barışmayı,başına gelen her şeyi kabullenmeyi, her şeye rağmen kendini çamurdan çekip çıkarmayı ne zaman başaracaksın?Bazı insanlar yapamaz.Düzgün bir kafa yapısına sahip olamaz,psikolojisi düzgün değildir,problemleri vardır iç dünyasında.Böyle olmadığını da biliyorum.Yüksek algı,bilinç,her şeyin farkında olmak bu sonuçları doğuruyor.Fakat ya kendimden sıkıldıysam?Sevgi taşları eksik bir insan olmak zor iş.Hayata geldiği an bir insanın önünde iyi yol vardır; ya çocukluğunu hayatı boyunca sancılı bir şekilde sırtında taşıyacaktır, yada kalbinde,tüm güzel hatıralarıyla anımsayacaktır.Durumun daha fazla izaha ihtiyacı gereğimce yok,güzel hatıralarım yok. Kendi duygularımı yönetememek,aklımın esiri olmak bir hayli yorucuydu.Aklımdan geçen şeyler,sinir harbindeki o bağırışın tüm vücutta yarattığı o güçlü etki;ve bir insanın sabredemediği noktadaki o nefreti.
Bir şeye zarar verebilecek,belki birinin üstüne atacağı bir şişe belki de kendine kalıcı yoldan zarar vermesine sebep olabilecek o nefret,öfke.
İnsanlar dışardan gözüktüğü gibi değildir.En sakin ve sevecen insan hayatındaki kaoslar sonucunda içindeki öfkeyi atamayan mental çöküşte biri olabilir.
Anlıyorum ki,bazen sabretmek,en zor şey.
Ve buna ithafen de söylemek isterim ki,
Dayanılan hiçbir şey,çalınan zamanı geri vermeyecek.
Her şey bir sınav,damardaki kanı sonuna kadar emen,ardında kupkuru bir kan pıhtısını bırakan.
Yorucu insanlar,ve de geri verilmeyecek zaman.
Hayat hiç acımadan kırıp döküyor.
Sızı bırakarak,göz doldurarak.
Nefret ise kabarıyor,tüm bedene,hırslanarak...
Bütün bu kötülüğün ortasında kalp,hala berrak.
Kir tutmaz,öylece bekler.
Ümidi aşılarken bir yandan da gücü yok artık tüm vücudu beslemeye,kanı yok,kurutuluyor.
İnişli çıkışlı anlar hala sürmekte.Aklım ve ruhumun birbirlerine olan hırçınlığını hala yok etmiş değilim.Hayatın ne yaparsak yapalım asla durmayacak akışına kapıldığım bu sürede artık fikirlerini oturtmuş ve gün geçtikçe akıllanan birisi olmaya başlasam da kafamın karışıklığını engelleyemiyorum,bu benim için çok mühim bir mesele değil ama.Dünyada bulunduğum bu cani ve yıpratıcı zamanı anlamlandırmakla zaman kaybetmek istemiyorum.Öyle ya da böyle buradaysam konu tartışılmaya değmez diyemesem de en azından benden öncekilerin tartışınca sadece delirdiğini ve bu hergelenin kimseye depresiflikten başka bir şey katmadığını anlıyorum.Olan olaylar beni çok etkiledi ve sürekli ahir zaman kavramı aklımı kurcalıyor.Bu kadar sınırsız tüketimin sonucunda doğanın yok oluşu kaçınılmazdı fakat dinsel kıyamet alametlerini fiilen görüyor ve yaşıyoruz.Depremler,toplu ölümler,yer kabuğunun yer değiştirme çabası,inançsızlık ve yalancılık,acımasızlık,dünyayı tek bir şeyin ele geçirmesi(para)...
Uzun bir yolculuğun son virajlarındayız.Belki biz bu yolculuğun ara duraklarından birinde bindik fakat hep sona yaklaşmış haldeydik.Bu tarihten sonrasında Dünya artık hayal edilen pembelikten tamamiyle çıkmış olacak.Şöyle bir düşününce öylesine sahipleniyoruz ve zaman kavramının içinde köleleşiyoruz ki asıl görmemiz gerekenlere gözümüzü farketmeden kapatıyoruz.
Zaman çok değerli ve bu çağa rağmen yaşamı benimsemeliyiz.Günler bitmesini istemememizle geçiyor ama bilmiyoruz ki bu fanilik bile çok güzel.Hayat yaşamaya değer çünkü gençken avare,sonrasında bir şeyleri elde etmiş yolunu bulmuş biri oluyorsun.
Kendimle ilgili neler olacağını gerçekten merak ediyorum.Sanırım bu yolculuğun yarısını anlamdıramadıklarımı kabullenmek ve sevmeye çalışmakla geçecek.
•••
Uzun süredir gözlem yapıyorum.Gözlemin içeriği tam olarak hayatım,bakalım neler oluyor,hangi şey hangi sebeple oluyor gibisinden bir sil baştan görmek istediğim her şeyi.Bunu kasten yapmadım aslında,kendimi bunu yaparken buldum.
Bir zamanlar ait olmadığımı düşündüğüm şeye aslında öyle bir aitmişim ki.Dönüp dolaşıp aynı noktada buluyordum kendimi,fakat hiç neden hep bu noktayı seçiyorum diye düşünmemişim,hep yanlış anlamışım,hep kendimi kandırmışım,kendimi her şeyden bilerek uzaklaştırmışım;hiç denemeden.
Etrafımdaki herkesi muallakta bırakmışım,dengemi bir türlü...Sezen Aksu küçüğüm dinlerken başladım sorgulamaya kendimi sanırım.O an gözlerim dolmuştu.
Hayatımda eksi artı ne varsa iyi ki olmuş dedim kendime,bunlar olmuş ki ben kendime yeni bir yol çizmişim.Bir de bu aralar başıma çok manevi şey geldi,çok terslik yaşadım günlük hayatta,hastanelik oldum falan filan derken hep duygusaldım,ağlaktım güçsüzlükten.Sabahın köründe başıma gelen saçma sapan aksilikler, hata yaptığımı bilerek yanımda tuttuğum şeyin diğerleri düşmeden kaybolması.Bunlar ilginç şeyler.Kendime sürekli olarak,maneviyatı bir kenara atmıştın,sana bunu söylemek istiyor evren diyorum.Ruhu sadece dünyevi işlerle yormuşum,hiç yönelmemişim duaya,şüküre.
Sonuç olarak olanlar,hisler,geçmiş,düşünceler kendimi daha da tanımama yardımcı oldu ve oluyor.Artık ne istediğimi ve ne düşündüğümü biliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşam üzerine denemeler
SpiritualUmutlarınızı saklayın,biraz karaya bulanıp güneşe çıkacağız...