7. Bölüm

350 17 0
                                    

Medyada Thea.

İYİ OKUMALAR.

*

Koridorda benden başka kimse yoktu. Ayın beyaz ışığı sarayın penceresinden içeri süzülüp gideceğim yolu aydınlatıyordu. Ses çıkarmamaya özen göstererek parmak uçlarımla koridorda ilerlemeye başladım. Şans kader ne dersiniz bilmiyorum ama yok boyunca önüme kimse çıkmadı. Belki bu birazdan yapacak olduğum şeyin Ormanın Tanrı’sı tarafından onaylandığının bir işaretiydi.

Her ne kadar yol boyunca önüme kimse çıkmasa da Richard’ın odasının önünde iki tane muhafız vardı ve onlarla dövüşerek içeri girmem imkânsızdı. Koridorda kimse yoktu bu yüzden geldiğim yolun bir kısmına kadar geriye koştum ve tüm gücüm ile bir çığlık attım ve daha sonra muhafızların yanına doğru koşarak gittim. Onlarda sesimi duydukları için yanıma doğru koşmaya başlamışlardı. Yüzüme korkmuş olduğumu belli eden bir ifade oturturdum.

“Leydim ne oldu?”diye sordu diğerine göre daha kısa olanı.

“Kral’ın Azraili geldi.”dedim ve aynı anda iki adamında kalbine hançerleri soktum. İşim kısa sürede bitecek olduğu için onları başka bir yere taşıma zahmetine girmedim ve Kral’ın odasına doğru ilerledim. Kapının önüne geldiğimde kapıyı sessizce açtım ve yine sessiz adımlar ile yatağında uyuyan Kral’a doğru yaklaştım.  İçeri birileri gelebilirdi. Bu yüzden elimden geldiğince sesiz bir şekilde kapının yanında ki dolabı kapıya dayadım. Bunu normal bir kadın yapamazdı ama ben zaten normal bir kadın değildim ki?

Babam bir seferinde bana “Uykuda ölen veya uykusunda öldürülen insanlar masum kabul edilir. Çünkü kendilerini savunma şansı verilmez onlara.”demişti. Richard masum bir şekilde ölmeyi hak etmeyen bir insandı bu yüzden yanı başında duran suyu aldım ve yüzüne döktüm. Küfrederek uyandı. İlk başta şaşkınlığını atamadı. Fakat elimde kanlı bir hançerle beni görünce daha büyük bir şaşkınlığa kapıldığı yüzünden açık bir şekilde belli oluyordu.

“Thea?”dedi. Sesi leş gibi korku kokuyordu.

“Richard Turner. Kral insanlarının hükümdarı ben kimim biliyor musun?”diye sordum. Şaşkınlığından dili tutulmuştu. Hançeri belimde ki kemere soktum ve masanın üstünde duran okla yayı aldım. Oku atmaya hazır hale getirdim ve tekrardan “Ben kimim?”diye bağırdım.

Cevap vermeyince kolunu hedef alarak oku yaydan fırlattım. Acı bir ses çıktı dudaklarının arasından. Bu mavisi gözlerini bana öfke ile dikti .“Seni öldüreceğim ama hemen değil.”dedi yere doğru çökerken. “Önce acıların en büyüğünü çektireceğim sana.”dedi ve kolundaki oku çıkarmaya çalıştı.

Ona alayla gülerek baktım. “Sen bana ben sana zarar vermeden önce en büyük acıyı yaşattın zaten.”dedim ve diğer koluna da bir ok fırlattım.

İki oku da kollarından çıkarttı ama bu çok daha kötü olmuştu. Üzerinde ki beyaz kıyafetinin kolları kıpkırmızı olmuştu. Oysa ondan siyah kan akmalıydı. Şeytanın kanı gibi…

İki basit oktan ölmesine izin veremezdim bu yüzden yay ve geri kalan okları bir kenara bıraktım ve hançerleri kınından çıkarttım.

“Beni öldürsen bile buradan sağa çıkamazsın.”dedi basit bir tehdit savurarak. Bu mavisi gözlerinin içine baktı ve orada barınan korkuyu avucumun içine aldım. “Sağ çıkmak istediğimi kim söyledi?”dedim.

“Ben Thea Tyrell. Gerçi senin için senin Azraillinim. Yabanıl Reis’inin kızı. Öldürdüğün insanlarımın intikamlarını alacak olan kişiyim.”dedim ve ona yaklaşamaya başladım. Yanına gittiğimde ise hançeri boğazının tam altına dayadım “Adlarını söyle!”diye kükredim. “Hepsinin tek tek adlarını say!”dedim. “James, babam, Leos, Liley, Prella…”benimle birlikte isimleri tekrar etmeye başladı. Bir süre daha isim saydıktan sonra kulağına eğilip “Ölüm senin için bir kurtuluş değil Ricky.”dedim ve bıçağı hareket ettirecekken arkadan başka bir bıçak benim boğazıma dayandı.  “Benim Theam.”dedi James’in sesi ve soğuk hançer boğazımı kesti. James ölmüştü. Burada olması imkânsızdı. Tıplı babam ve diğerleri gibi o da ölmüştü. Kral’ın önüne yere devrildim. Yer kanım ile ıslanmıştı. Siyah kan ile…

♔KRALİÇE♔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin