The Beginning.

632 51 12
                                    

Hafif yağmurlu, sisli yolda arabasını süren Draco Malfoy iyiden iyiye kaybolduğunu düşünmeye başlamıştı. Sanki saatlerdir aynı çemberin içinde dönüp duruyordu. Sinirle elini saçlarından geçirip düşünmeye başladı. Telefonu burada çekmiyordu ve arabasında ki navigasyon cihazı sihirli bir şekilde (?) bozulmuştu. Radyo bile çalışmıyordu, 1700'lü yılların Londra'sı gibiydi burası. Düştüğü yere lanet ederek gaza bastı, sinirle mırıldanarak yoluna devam etti. Tek istediği tek başına bir tatildi ve evren ona bunu bile çok görmüştü. 

Bir yaşam belirtisi gördüğünde, tahminine göre 2 saat daha geçmişti. Belki de sadece 5 dakika geçmişti. Hızla arabasından inerek bir kaç adım uzağında ki ışığı yanan küçük hana -Buna bar ya da kafe diyemezdiniz, fazla dökük ve...eskiydi.- doğru yürümeye başladı.

Nemden hafif küflenmiş kapıyı iterek içeriye girdi, gözleri loş ışıktan ilk kamaşsa da, görüşü düzelttiğinde içeride bulunan herkesin kendisine baktığını fark etti. Dik duruşunu bozmadan, yüksek masaya doğru yürüdü.

Barmen, topallayarak yanına gelirken kendisi duvarda asılı duran resmi incelemek ile meşgüldü. Yuvarlak gözlüklerinin altında zümrüt yeşili gözlere sahip olan, ve simsiyah karmaşık saçlara sahip birisiydi. Kendisi ile aynı yaşta olabileceğini düşündü. 

''Bir şey ister misiniz?'' diye kendisine seslenen homurtu ile hemen önüne baktı. Yaşlı barmen, kaşlarını çatmış kendisine bakıyordu. Kirli beyaz bir sakalı ile saçları vardı. Ama yüzünde ki sima ona birisini hatırlatıyordu. 

''Sadece su lüfen.'' dedi dalgın bir şekilde. Zihninde buradan kurtulma planları yapıyordu. Aniden ''Hey, bakar mısınız! Bay-...'' 

''Abe. Herkes öyle seslenir.'' 

''Pekala, acaba şu resimde ki adam, o tam olarak kim?''  diye sordu, portreyi işaret ederek. Oldukça önemli birisiymiş gibi bir his bırakmıştı onda. 

Yaşlı adamın göz bebekleri şaşkınlıkla büyüdü. Şimdi tekrardan herkes ona bakıyordu, ama bu sefer yüzlerinde ki ifade anlatılamaz bir biçimde garipti. Etraftan fısıltılar duymaya başlamıştı.

''Ona herkes saygı duyar, ama kimse konuşmaz. Ondan asla bahsetmeyiz.'' dedi sanki çok gizli bir sır veriyormuş gibi. Arkadan birileri ''Asla!'' diye bağırarak güldü.

Pekala, şimdi şarkı söylemeye mi başlayacaklardı? Teşekkür ederek ayağa kalktı. Arkasından ters ters bakan barmeni umursamayarak yürümeye başladı. 

Tekrar dışarı çıktığında, yağmur bitmişti ama sis hala duruyordu. Arabasına binerek ıssız yolda tek başına ilerlemeye başladı, en azından önünde ki kocaman şatoyu görünceye dek.

Püffff-ta taa-duum!! Kısa bir bölüm ama orada kesmem gerekti yoksa heyecanı kalmazdı. O portrede ki genç adamı hepiniz tanımışsınızdır. Peki şu an nerede sizce? Peki bu şatoda neyin nesi? Sihirli günler:3

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 24, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Cause darling I'm a nightmare dressed like a daydream.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin