Berrak gözlerini araladığında kendini odasındaki masada bulmuştu. Anlaşılan kolunu yastık olarak kullanıp masada uyumuştu yine. Eli ağrıyan boynuna gidip hafif bir baskı uyguladı. Koyu kahve uzun saçları etrafında salınıyordu. Genç kız ağır hareketlerle ayağa kalktığında düşük belli kotunu yukarı çekip boş boş etrafına bakındı.
Mat mavi gözleri sonuna kadar açık balkon kapısına kaydığında o tarafa yürüdü. Kapıyı kapatmadan önce sert rüzgar beline uzanan saçlarını dalgalandırmıştı. Uyuşuk adımları onu banyoya sürüklediğinde kısa bir duş aldı ve saçlarını kurutmadan ya da taramadan üzerine klasik kıyafeti olan kot ve kazağını giydi. Hava oldukça soğuk olsa da üzerine başka bir şey almadan evden çıktı.
Ayakkabıları çakıl taşlarının üzerinde ilerlerken hoş bir ses oluşturuyordu. Islak saçları ve ince kıyafetleri yüzünden üşüyordu ama çok da umursadığı söylenemezdi. Hedefine ulaşmak için zayıf adımlarla ilerliyordu. Geçtiği yollardaki insanlar bazen ona bakıyor, kimi kızın neden her gün bu yollardan geçtiğini düşünürken, kimi saçlarının neden ıslak olduğunu merak ediyordu belki de.
Hedeflediği yeri ezbere bilen ayakları onu getirdiğinde, Berrak yıllardır rutin haline getirdiği şeyi yaparken hala neden bu kadar zorlandığını merak etti. Bir mezarlığın kapısından içeri girmek neden bu kadar zor ve ağırdı?
Usanç barındıran gözlerini gökyüzüne dikip bir süre hareket eden bulutları izledi ve sonra içeri girdi. Büyük mezarlığın sonlarına doğru yürürken mezar taşlarında yazan isimleri okuyordu. Anne ve babasının yattığı, yan yana mezarları gördüğünde dudaklarına sahte bir gülümsemenin sahip olmasına izin verdi. Mezarın yanına oturup mezar taşlarında yazan yazılarda gezindirdi gözlerini. Erdem ve Betül Güney.
"Anneciğim, babacığım. Bu gün nasılsınız? Gördüğünüz gibi ben yine çok iyiyim(!) Gün geçtikçe toparlıyorum ve üzerime yıktığınız devasa acıyla birlikte büyümeye çalışıyorum."
Berrak bu kelimeleri her gün kullanıyordu. Annesi ve babası onu duyuyor mu bilmiyordu ama duyuyorlarsa onlar vicdan azabı çeksin diye böyle söylüyordu. Doğrusu toparladığı falan yoktu. Sekiz yıl geçmişti. Toparlayacak olsa toparlardı. Gerçi toparlamak istediğini sanmıyordu.
Doğru, ölümlerinin üzerinden sekiz yıl geçmişti ama Berrak bunca zaman hiç farklı bir şey yapmamıştı. Sadece sabah kaçta uyanırsa mezarlığa gidiyor ve bir saat oturup eve dönüyor bir daha dışarı adımını atmıyordu.
Rüzgar hala ıslak olan saçlarını savururken mavi gözleri etrafı gözetliyordu. Daha dün geldiğinde boş olan alanda şimdi bulunan mezar dikkatini çektiğinde kenarında oturan adamı da görmüştü. Adamın başında bir bere vardı ve kum rengi saçları kenarlardan çıkıyordu. Yüzünü göremiyordu ama elinde tuttuğu bir şeyi mezara bırakması dikkatinden kaçmamıştı.
Adam yerden destek alarak kalkarken Berrak iyice meraklanmıştı. Mezar ziyareti için gelen birinin yüzünü görmeyi neden istediğini bile bilmiyordu ama bazen çok meraklı oluyordu işte...
Adam pantolonundaki tozu silkip arkasını döndüğünde bakışları mavi gözlere çarptı. Berrak onun yüzünü gördüğünde içinden kendini alkışladı. Tahmin ettiği gibi yakışıklıydı. Bere takıp çok tatlı görünen erkeklerdendi işte. Klasik.
Mavi gözlerini adamdan çekip ince parmaklarına çevirdi. Parmaklarıyla oyalanırken kendi kendine mırıldanıyordu. Kulağına kuru yaprak hışırtıları dolarken birinin ona doğru geldiğini anlamıştı. Görüş alanına siyah spor ayakkabılar girdiğinde başını kaldırıp tepesinde dikilen adama baktı. gözleri ilk o zaman dikkatini çekmişti. Çok açık bir kahveydi. Berrak için belki o an hissettiği saçmalıktı ama ilk kez bir çift gözün bu kadar çok şeyi barındırdığını düşündü ki barındırdığı şeylerin birazını bile anlamıyordu.
Saçmaladığını düşünerek göz analizinden vazgeçti ve çatlayan kısık sesiyle sordu. "Bir sorun mu var?"
Adam dudağı hafifçe kıvrılırken omuz silkti. Elini başına götürüp beresini çıkardı ve eğilip aynı hizaya geldiğinde bereyi yavaşça kızın ıslak saçları üzerine geçirdi. Yeniden ayağa kalktığında elleri ceplerinde mezarlığın çıkışına yürüdü. Arkasından kocaman olmuş mavi gözler bırakarak.
Bereden yayılan erkeksi koku Berrak'ın burnuna sinsice süzülürken kızın uzun kirpikleri titreşti.
"Ha?"
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİL
RandomGenç kız sırtını kirli, rengi solmuş küvete dayamış bacaklarını da kendine çekmiş oturuyordu. İki parmağının arasında duran sigara boş boş yanıyor ve kendi kendini bitiyordu. Etrafında titreşen soğuk suyun içinde mürekkebi dağılmış kağıtlar yüzüyord...