} 52 {

2.2K 246 148
                                    

Like A Flowing Wind'ın girişini tanıdığında şarkıyı değiştirdi Seungmin. Congratulations başladığında ise uçuş moduna aldığı telefonunu tamamen kapattı. Daha iyi hissetmek için dinlediği Day6 bile ona yaşadıklarını anımsatıyordu.

Yapacak bir şeyi olmadığını fark ettiğinde uyumaya karar verdi. Hissettikleri ona fazlasıyla ağır geliyordu artık. Belki uyursa biraz daha iyi hissederdi.

Dış kapıda anahtar sesi duyduğunda annesinin geldiğini düşünerek yattığı yerde gözlerini kapattı. Muhtemelen onu kontrol etmek için açıldığını düşündüğü odasının kapısı gereğinden uzun bir süre kapanmayınca gözlerini hafifçe araladı ve kapıya baktı.

Yerinde doğrulurken, “Ne halt yemeye buraya geldin?” diye sordu ama kalbi hızla çarpıyordu.

“Geçen sefer beni evine almamıştın,” dedi Hyunjin.

“Mantıklı nedenlerim vardı.” Hyunjin'in kapıyı arkasından kapatmasını izledi. “Niye buradasın?”

“Mesaj atamazdım çünkü beni engelledin. Arasam açmayacaktın. Ben de evine geleyim dedim.”

“Eve nasıl girdin?”

“Jeongin'den anahtar rica ettim.”

Seungmin Jeongin'e de sinirlenirken Hyunjin Seungmin'e adımladı. Seungmin ayağa kalkıp kapıyı işaret etti.

“Dışarı çık.”

Hyunjin dediğini umursamadan Seungmin'e yaklaştı ve yatağına geri oturttu. Seungmin Hyunjin'in ellerini omuzlarından çekerek, “Eğer öpüşmeyle başlayan aptal bir barışma sahnesi yaşayacağımızı düşünüyorsan yanılıyorsun." diye kaşlarını çatarak konuştu. “Öyle bir şeye kalkışırsan seni buraya geldiğine pişman ederim.”

Hyunjin gülümsedi. “Seni öpeceğim ama şimdi değil. Önce dinle beni.” Masasının önündeki sandalyeyi yatağın önüne getirdi ve Seungmin'in karşısına oturdu.

Kısa süren sessizliğin ardından, “Seni aldatmadım.” dedi Hyunjin.

“Tamam?” diye sorarcasına konuştu Seungmin.

“Tedavi görmeye başladım ve bitene dek seni daha fazla rahatsız etmemek için senden ayrıldım.”

“Ne tedavisi?” Seungmin kaşlarını mümkünmüş gibi daha da çattı.

“Seni kıskanıp duruyordum ve bu beni çok rahatsız ediyordu Seungmin.”

“Hyunjin,” diye lafa girdi Seungmin ve daha ismini kendi sesinden duymanın bile onda nasıl bir etki oluşturduğunu fark etti. Buz kesen ellerini ısıtmak için birbirine kavuştururken devam etti. “Beni kıskandığın doğru ama çok da büyük bir şey değildi bu. Neden tedaviye ihtiyaç duydun?”

“İlk başlarda kolaydı. Ufak tefek şeylerdi ve rahatsız etmiyordu beni ama zaman geçtikçe ve seni daha fazla benimsedikçe arttı bunlar. Sana fark ettirmemeye çalışıyordum, yine de sen de moralimin bozuk olduğunu görebiliyordun. Bir noktadan sonra bunun iyice arttığını anladım ve sana da daha fazla eziyet çektirmek istemedim. Psikologla görüşmeye başladığımda sana bundan bahsetmemeye karar verdim çünkü sorunlarım olduğunu düşünmeni istemedim. Oysa kendi kendimi yiyip bitirmeye başlamıştım ben.”

Seungmin duyduklarını değerlendirirken ve ayrılmadan önce Hyunjin'e her başkasından bahsederken takındığı garip yüz ifadesini, değişen tavırlarını hatırlarken Hyunjin ne düşündüğünü anlamak için yüzüne bakıyordu. Hiçbir şey anlayamayınca konuşmasını sürdürdü. “Seanslarımın bitmesine rağmen sana yazmadım. Beni unuttuğunu düşündüm. Bir daha benimle denemek istemezdin. Ama Felix ortaya çıkınca sende bazı yaralar açtığımı öğrendim. Ben seni kötü etkilememek için senden ayrıldım. Sana zarar vermek istememiştim.”

Seungmin bir süre bakışlarını yere çevirdikten sonra tekrar Hyunjin'e yöneltti. “Yani şimdi seni affetmem mi gerekiyor? Bu kadar basit yani?”

“Beni affetmen demek arkadaşlarını da affetmen demek.”

“Hyunjin,” derken yine sinirlendiğini hissetti Seungmin. “Güvenimi o kadar kırdın ki bu anlattıkların bile yalan gibi geliyor. Uzun zamandır seni unutmaya ve hayatında başka birisi olabileceği düşüncesini kafamdan atmaya çalışıyorum. Dünyanın en aptal ayrılma sahnesinin arkasında bu mu var gerçekten? Seni nasıl affedeyim şimdi?”

“Affetmeyip de ne yapacaksın?”

Seungmin düşünür gibi yaptı. “Aşka küserim?”

Hyunjin ayıplar gibi başını iki yana salladı. “Psikoloğum bunun hiç doğru bir yol olmadığını söyledi. Bana sorarsan tekrar denemeliyiz. Hem,” Ani bir hareketle Seungmin'e eğilip bir eliyle boynunu kavrarken diğer elini saçlarına daldırdı ve dudaklarını birleştirdi. Seungmin'in gözleri kocaman olurken geri çekildi ve boynundaki elini işaret etti. “Seni öptüğümde bu kadar hızlanan bir kalbin varsa ona haksızlık etmemelisin.”

Seungmin Hyunjin'in boynundaki eline vurdu ve elini geri çekmesini sağladı. “Sana yemin ederim,” dedi Hyunjin, “Kendimi affettirebilirim. Eskisinden daha çok seveceğin bir Hyunjin'im artık. Ben senin için kendimi değiştirmişken, sen de benim yüzümden arkadaşlarınla sorun yaşıyorken ne ben sensiz yapabilirim, ne de sen bensiz yapabilirsin.”

Seungmin gözlerini devirip derin bir nefes aldı. “Senden nefret ediyorum.”

Hyunjin ise kapıyı gösterdi. “Doğru konuş yoksa giderim.”

“Yalan söylemiyorum ki gidesin.”

“Bu yanımda kal demek miydi?”

Seungmin gülümsemek üzereyken kendini tuttu ve elini havaya kaldırdı. “Bir şartım var. O son gönderini sileceksin.”

“Hangi gönderim?” diye sordu Hyunjin.

“Herkesin dudaklarına iltifat ettiği gönderin.”

Hyunjin sırıttı. “İstersen sana da bir seans ayarlayabiliriz.”

Seungmin dayanamayıp Hyunjin'e yaklaştığında, Hyunjin de bunu bekliyormuş gibi ona uzanmıştı. Ortada buluştuklarında gülümsedi Hyunjin. Seungmin'in dudaklarından ayrılıp kollarını bedenine sardı ve boynuna küçük bir öpücük bıraktı.

“Seni özledim,” diye mırıldandı sımsıkı sarılmaya devam ederken.

“Ben de,” diye cevap verdi Seungmin.

“”

50 bölümde ancak barıştılar ve pek fazla pürüz kalmadı ficte rahat olun bebişlerim

19.11
19.11

ficin en uzun bölümü

Instagram ;; Stray KidsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin