Aynı parkta bir ileri bir geri yürürken, terleyen avuç içlerini pantolonuna sildi Chan. Felix'in onu neden buraya çağırdığını biliyordu. Az sonra yaşanacakları hayal etmek nefes alıp vermesini zorlaştırıyordu.
Felix'in olduğunu bildiği ayak seslerini duyduğunda parkın girişine baktı. Geçen gelişlerindeki gibiydi her şey, yine kimse yoktu ve yine kalbi hızla atıyordu.
“Sorun ne, Felix?” diye sordu nihayet yan yana gelebildiklerinde.
“Chan hyu-” diyecekken duraksayarak kendi lafını kesti Felix. “Chan. Konuşmamız gereken şeyler var.”
Chan onun gerginliğine gülümsemek istediyse de kendini tuttu.
“Geçen sefer burada bana söylediğin şeyler...” Felix Chan'ın ellerini kavradı ve gözlerine baktı. “Elimi tutmuştun ve bana senin için ne kadar önemli olduğumdan bahsetmiştin. Benim senin her şeyin olduğumu söylemiştin.”
Chan kendi buz kesmiş ellerini saklamak isterken Felix'in ellerinin kendisinden de soğuk olduğunu fark ederek onun ellerini büsbütün kavradı. Başını sallayarak az önceki söylediklerini onayladı.
“Seni buraya çağırdım çünkü kendi hissettiklerimi sana aynı şekilde söylemek istiyordum.” Derin bir nefes aldı. “Changbin'den ayrıldım çünkü onu değil, seni sevdiğimi fark ettim. Sana bu parkta onunla hâlâ beraber olduğumu söylerken benim canım yanmıştı. Bir süre bunun sevdiğim bir arkadaşımı üzmekten mi, yoksa başka bir şeyden mi olduğunu düşündüm. Bu esnada seni Jisung'la dip dibe görmek bana pek yardımcı olmuyordu. Ben kendime seninle arkadaş olduğumu söylerken senin onunla yan yana olduğunu bilmek beni kötü hissettiriyordu. Belki de Seungmin ve Jeongin'le çok yakın olduğumuz için onları görmüyor, direkt Jisung'a yükleniyordum ve bunlar olurken seni daha fazla kırdım.”
Devam etmeden önce biraz durdu. Ne söyleyeceğini kafasında toparlamaya çalıştı.
“Ben seni seviyorum, Chan. Bunun Changbin'e ya da başka birine hissettiğim şeylerden daha farklı olduğunu biliyorum. Seni çok geç fark ettim ve ben bütün bu günleri telafi etmek istiyorum. Bu parktan geçen seferki gibi ayrı ayrı değil, birlikte çıkalım istiyorum. Bana bir şans verecek misin?”
Chan ne diyeceğini bilemeyerek Felix'e baktı. Birkaç saniyenin ardından dudaklarını araladı.
“Bir şans için yeterli zaman yok çünkü ben gidiyorum, Felix.”
Felix şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. “Ne?”
“Seul'den taşınıyorum. Hem gitmesem bile yapamazdım, Felix. Ben Jisung'tan hoşlanıyorum.”
Felix başka bir darbeyle burnunun sızladığını hissetti. “Jisung'ın sevgilisi var ama.”
Chan gülümsedi. “Senin de vardı.”
Felix Chan'dan birkaç adım uzaklaştı. “Peki şimdi ne olacak?” diye sordu. “Beni seviyordun, ben seni severken ise başkasını seviyorsun ve o başkası ise bambaşka birini seviyor. Ayrıca başka bir şehre gidiyorsun. Biz şimdi arkadaş mı kalacağız?”
“Başka birinden hoşlanırken seninle sevgili olmam sana haksızlık olmaz mı?”
“Özür dilerim,” dedi Felix dolan gözleriyle. “Bu kadar geç kalmamam gerekirdi.”
Chan yine onun ağlamak üzere olduğunu fark ederek birkaç adımda yanına geldi ve kollarını kendisinden küçük bedenine doladı. Felix de ona sarıldığında derin bir nefes aldı ve kısık sesle konuştu.
“Geç kalmadın çünkü ben hâlâ seni seviyorum.”
Felix duyduğu şeyle ne zaman kapattığını bilmediği gözlerini açtı. “Ne?”
“Bir yere gittiğim de yok. Sen hayatımdayken ne taşınmam ne de başka birinden hoşlanmam mümkün olur.”
“Ama Jisung'ı sevdiğini söyledin.”
Chan gülümseyerek gözlerini kapattı. “Herkese çektirdiğin o kadar karın ağrısının bir bedeli olmalıydı.”
Felix dayanamayarak kendini gözyaşlarına bırakırken Chan'a daha sıkı sarıldı. Chan uzun zamandır beklediği bu anı doyasıya yaşarken tekrar konuştu. “Amaburada fazla kalamayız, ceketine rağmen buz kesmişsin.”
İstemeye istemeye Felix'ten ayrıldı. “Derhal eve gidiyorsun. Önümüzde daha çok gün var.”
Felix gülümseyerek burnunu çekti ve Chan'a baktı. “Dikkat et kendine,” diyen Chan'a, “Sen de,” diyerek cevap verdikten sonra parkın çıkışına yöneldi.
Chan ise içindeki son ses haykırma dürtüsüne engel olarak kendi evine doğru yola koyuldu.
felixe o kadar sövdük birinin acısını çıkarması gerekiyordu
chan sen kralsın kral
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
şu kısma dikkat çekmek istedim minho renklerini saklamak derken aslında jisungı saklamaktan bahsediyor ve jisungla fotoğraf attığından renklerini (yani jisungı) ortaya çıkarıyor
birkaç kişi minhonun kendini siyah değil de bu sefer bembeyaz paylaşarak yine renklerini gösteremediğini falan söylemiş de asıl olay jisung yani
