Dosan babasının karşısına dikildi.
''Neden klasik opera sanatçısı olmama izin vermiyorsun?''
Jimin düşündü. Aklından anılar bir film şeridi gibi yavaşça ayaklarının ucuna döküldü. Neden izin vermiyordu? Neden kendi başaramadığı hayallerin arkasından oğlunu gönderemiyordu? Korkuyordu. Delicesine korkuyordu. Onun da tıpkı kendi gibi olacağını düşünüyordu. Jimin köklü bir aileden gelmiyordu. O Jeongguk gibi değildi. Jeongguk önce kalbini, sonra ruhunu ve en sonunda hayallerini elinden çekip almış, yetmezmiş gibi karnında yavru bir kurtla onu yalnız bırakmıştı.
━━━━━━━━━━━━━━━━━━
Mayıs,2005
Omega kimliği yeni oturan Jimin, beyaz takımın içinde adeta parlıyor, cebine iliştirdiği yasemin çiçeği ve sallantılı inci küpeleriyle adının yazdığı kulis odasında bekliyordu. Hayallerine açılacak olan kapının eşiğindeydi. Her şey bu yarışmaya bağlıydı. Kazanan, Seul Ulusal Üniversitesine altın giriş bileti olan ödülü alacaktı. Adını duydu ve hep olmak istediği yere, sahneye çıktı. Dolgun dudaklarını araladı ve L'Olimpiade tüm salona doldu. Solan çiçekler açtı, ağlayan bulutlar sustu, saklanan güneş ortaya çıkıverdi. Jimin parçayı hiç hata yapmadan yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bitirdi. Sahneden indiğinde ise onu gördü. Bir zamanlar aşık olduğu adamı.
Jeongguk'u.
Gülümsemesi solarken, Jeongguk'un adı söylendi. Lacivert ve her yönden pahalı duran takımını düzeltti ve bir kez dahi Jimin'e bakmadan sahneye ilerledi.
Jeongguk burada olmak istemiyordu. Hiç istememişti. O ailesi bunu yapmasını istediği için yapıyordu. Bu gereksiz ilgiden kesinlikle memnundu. O varlıklı bir ailenin ikinci planıydı. Carmen'i söylüyordu bu akşam. Kendine benzetirdi. Jimin'in aksine o masum bir aşk hikayesini değil, cazibesiyle erkekleri baştan çıkaran Carmen'in hikayesini anlatıyordu. Birkaç hata ve gereksiz yükselişlerle parçayı bitirsede umursamadı. Jüride büyükbabası vardı. Jimin'le karşılaştırılamazdı bile.
Kimse yanılmadı. Jimin yüzündeki kocaman gülümsemeyle kazanacağına emindi. Jeongguk sonucu çoktan bildiğinden umursamadı. Jimin güzel gülüyordu. O hep güzel gülerdi. Sonra, kazananın adı okundu.
Jeon Jeongguk.
Salon büyük bir alkışla sallandı. Büyükbabası kanatlı bir meleğe benzeyen büyük ödülü Jeongguk'un kollarına bıraktı ve kocaman sarıldı. Gücün verdiği mutluluk iyi hissettiriyordu. O sırada Jimin, sonu gelmeyen bir üzüntüye boğuldu. Onun hakkıydı. Burada olan herkes ödülün Jimin'e ait olduğunu biliyordu. Kurdu salondaki herkesin üstüne atılmamak için zor duruyordu. Jeon'dan gelen mutluluk feramonları olmayan moralini daha çok kırıyordu. Jeongguk'u tuttuğu gibi kolundan boş bir kulise çekti ve kapıyı kilitledi.
Sinirli bir şekilde hırladı.
''ödülün benim hakkım olduğunu çok iyi biliyordun. Onu bana ver.''
Jeongguk güldü. Ne kadar acınasıydı.
''ödülü yetenekli olana verdiler Jimin. Senin gibi 2. Sınıf birine değil''
Jimin olabilecekmiş gibi daha da sinirlendi. Jeon'un elindeki ödülü almak istedi. Bu da bir boğuşmayı beraberinde getirdi. Olmaması gereken bir şey, bununla beraber geldi. Meleğin keskin kanatlarından biri Jimin'in boynunu kesti. Altın ödülün ucundan kan damlaları damlıyordu. Jimin boğazını tutarak yere çöktü. Bu sırada kilitli kapıyı Jeogguk'un ailesi telaşla açtı. Elleri kan içinde olan oğulları gördüklerinde hemen yanına gittiler fakat onun aklı Jimindeydi. Kimse dönüp ona bakmadı. Beyaz takımı kan kırmızısına boyanırken kimse Jimin'i fark etmedi. Jeongguk onu işaret etmek istedi. Edemedi. Jimin'in arkadaşı onu bulana kadar Jimin orada, hayallerini meleğin keskin kanadında bıraktı. Kurdu endişeden kıvrandı.
Jimin bir daha asla opera söyleyemedi.
━━━━━━━━━━━━━━━━━━
Jimin bekar bir baba olarak büyüttüğü oğluna babası yüzünden olamayacağını söyleyemedi. Onun yerine oğluna sımsıkı sarıldı. Dosan onu tüm gücüyle itti ve koşarak evden çıktı. Gittiği yer belliydi.
Jeon Jeongguk. Ülkenin en ünlü klasik opera sanatçısı, en iyi ses eğitmeni.
Çokta uzak olmayan bir mesafeden sonra büyük gökdelenin önünde durdu. Arabasını yeni park etmiş olan Jeon Jeongguk'u hemen tanıdı. Nefesini toparladı ve Jimin'in o gün söylediği parçayı söylemeye başladı. Jeon'un adımları bir anda durdu. Bu ses.. bu sesi tanıyordu. Arkasına dönmeye cesaret edemedi. Adım seslerinden çocuğun kendisine yaklaştığını anlayamadı. Kendisine çok benzeyen çocuk buraya koşarak geldiğinden olsa gerek dizlerine tutunarak birkaç saniye nefeslendi.
''Monsieur Jeon! Lütfen bana ders veriniz. Size yemin ederim ki, sizi gururlandıracağım.''
ikinci hikayem ve hala çok acemiyim.. umarım opéra de la mort'u çoookça seversiniz. keyifli okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opéra de la mort. ✞ Omegaverse.
Roman d'amourYetenekli opera sanatçısı omega Jimin, hayalini yaşayan alfa Jeongguka aşık olur. beklenmeyen bir bebek tüm dengeleri altüst eder. Yıllar sonra babasının izinden gitmek isteyen oğulları, o güne kadar hiç görmediği Jeongguk'un öğrencisi olur.