1 ⊹ Düşük oktav.

142 25 23
                                    


Jimin gergindi. Karşısındaki müşteri ona bağırıyor, siparişinin yanlış olduğunu söylüyor ve alfa olduğu için üste çıkmaya çalışıyordu. Jeongguk tüm sinsiliğiyle oğlunu öğrencisi olarak kabul ettiği için endişeliydi. Tahminince şu saatlerde Dosan okuldan çıkmış ve yeni şan hocasının yanına gitmişti. Jimin ne dediğini bile bilmediği adamın önünde eğildi ve siparişini değiştireceğine dair bir şeyler söyledi.

Jimin, kazadan sonra yıllarca tam anlamıyla iyileşememiş ve sesini geri kazanamamıştı. Tamamen iyileştiğinde onunla ayrı okulda olan diğer çocuklar üniversiteyi bitirmiş, o ise okuyamamıştı. Babasından kalan sigorta parasıyla Hongdae'de minik bir kafe açmış ve her gün ağzına kadar müşteriyi ağırlayan bu şirin mekana sahip olmuştu.

Mutfağa döndüğünde kibarca çalışanı ve arkadaşı Hoseok'a durumu açıkladı ve siparişi değiştirmesini rica etti. Dalgınlıktan Hoseok'un olayı daha iyi anlamak için koluna tutunduğunu fark etmemişti.

''Sen iyi misin? Ruh gibi gözüküyorsun.''

Kaşlarını çattı Jimin. Haklı olmalıydı.

''mesai çıkışı işin yoksa yemeğe gitmek ister misin? Ben ısmarlıyorum.''

Beta onaylamış ve sevinç dansı yaparak siparişle ilgilenmeye dönmüştü. Bugün kafe diğer günlere oranla sessiz ve sakindi. Jimin devamlı müşterileri seçebiliyordu. Her gün kahvesini içerek gazete okuyan yaşlı bir adam, okul çıkışı cheescake yemek için uğrayan liseli grubu, annesi karşı dükkanda çalıştığı için çoğu zaman Jimin'e emanet edilen minik kız. Gülümseyerek işine döndüğünde telefonun hoş melodisi dükkanı doldurdu. Arayan onun biricik oğlu olmalıydı. Sıkıntılı bir nefesin ardından telefonu açtı.

''Bebeğim? Dersin bitti mi?''

Arka taraftan seçebildiği kahkahalardan birinin Jeongguk'a ait olduğunu anladığında dudaklarını birbirine bastırdı.

''Evet baba, beni alabilir misin? Otobüs kartımı evde unutmuş olmalıyım. Adresi sana gönderdim.''

Anahtarlarını aldı ve Hoseok'a geleceğini söyleyen bir işaret yaptıktan sonra kafeden çıktı.

''Çok sorumsuzsun Dosan-ah. Birazdan orada olurum.''

Omega telefonu kapattı ve minik beyaz arabasına bindi. Bu saatlerde trafik sıkışık olurdu. Gideceği yer yakında olsa en az yarım saat süreceğine emindi. Bu süreç içerisinde oğlunun Jeongguk'la yakınlaşmamasını diledi. Stresini biraz olsun azaltacağını düşündüğü için favori şarkılarından birini açtı ve arkasına yaslanarak bir sigara yaktı. Sadece vanilyalı sigara içiyordu. Kokusu rahatsız edici olmadığı gibi hem kendi feromonuna uyumluydu, hem de Jimin'i rahatlatıyordu. Kalabalık trafik yüzünden düşündüğünden biraz daha geç olsada Jeongguk'un evine vardı. Danışmaya ismini söyledi ve ziyaretçi kartı alarak büyük gökdelenin asansörüne bindi. 73. Katın düğmesine bastı ve kartı okuttu. Asansör hareket etmeye başladığında kaza olmasaydı bu asansörün evine çıkan asansör olabileceğini düşündü. Bir kez daha oğlundan sessizce özür diledi.

Birkaç dakikanın ardından asansör yavaşça durdu. Aradığı daireyi bulunca büyük kapı o daha zile basmadan açıldı. Bu evin sahibi olabilecekken hala küçük bir daireye her ay kira çıkartmaya çalışıyordu. Kendine acıdı. O sırada beline sarılan kollardan ve nane kokusundan oğlunun ona sarıldığını anladı. Kıkırdadı ve yavaşça döndü.

''Dosan-ah. Baban seni çok özledi. Dersin güzel miydi?''

Jimin oğlunun gözlerinin parladığını fark etti. Eğer bu hep böyle olacaksa sonsuza dek istemediği şeyler yapabilirdi. Oğlunun mutluluğu her şeyden önemliydi. O sırada Jeongguk kollarını birbirine bağlamış, yıllardır görmediği adamın başka birinden bir çocuğu oluğunu sanıyor ve nedenini anlamadığı bir öfkenin kurbanı oluyordu. Dosan babasının sorusunu cevapladı.

Opéra de la mort. ✞ Omegaverse.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin