Bölüm 3

2.8K 101 10
                                    

     Kapıyı açmaya gittiğimde annem çoktan açmış ve Selin de içeri girmişti. Hatta konuşmaya başlamışlardı bile. Benim gibi sadece 'yakın arkadaşlarının' yanında yabani olmaktan vazgeçip tüm konuşkanlığını ortaya koyan, fakat insan içine çıktığında yabani denilebilecek kadar az konuşan hatta insan içine çıkmayan biri ile Selin'in nasıl arkadaş olabileceğini düşünürken Selin bana doğru geliyordu. Bende "Biz benim odamdayız anne" dedim ve merdivenleri çıkmaya başladık. Merdivenleri çıkarken anlatmaya başlamıştı bile sevgili aşığımız "Ayy Miray çok teşekkür ederim gerçekten çok iyi bir arkadaşsın Emre'yi ilk defa bu kadar yakından gördüm,tokalaştığımızda umarım kalbimin atışlarını duymamıştır diye dua ettim."  
O bunları anlatırken odama gelmiştik, Selin çok mutlu görünüyordu. Onu üzmek istemiyordum ama bu çocuk öyle iyi bir insan değildi. Kabul yakışıklıydı ama ortamları,arkadaşları,hareketleri çok... Selin'le çok zıttılar. "Selin bir şey söyleyeceğim ama kızma, ve ya yanlış düşüncelere kapılma" evet bir keresinde yaşamıştık Selin'e sadece dikkatli olmasını söylemiştim ama o benim de aynı kişiyi sevdiğimi ona ihanet ettiğimle ilgili birşeyler zırvalamıştı "Tamam Emre'yi seviyorsun ama yine de onun nasıl biri olduğunu biliyorsun kızlarla en fazla üç gün takılan bir çocuk sonuçta. Sana da aynı şeyi yapmasından endişeleniyorum" dedim. Hayır yani Doğukan gibi olsa tamam ama değil ki, Doğukan evet çok güler, çok eğlencelidir ama onun içinde olanı bir tek ben biliyorum. Anlattığına göre annesi ve babası ona işin aslını bilmeden kızarlarmış. Yani yargısız infaz gibi, ve evde ikiside ona karşı siper almış durumdaymışlar. Aslında onlara gittiğimde annesi bana çok iyi davranırdı ama,Doğukan'a çok sert bir şekilde bağırdığını hatırlıyorum. Sadece iştahı olmadığı için yemek yemeyi reddetmişti ve annesi de ona 'git kimin yemeğini seviyorsan onunla kal o zaman' demişti. "Heeyy orda mısın, daldın gittin ,yine ne düşünüyordun" 
Doğukan'ı düşündüğümü söyleyemezdim.Evet artık duygularımın değiştiğine karar vermiştim ama daha anlatmayacaktım. Nedenini bilmiyorum ama yapamazdım bunu.
"Hiç,hiç bir şey." Dedim kısaca.
"İyi öyle olsun bakalım,bu arada sen düşünürken söyledim ama duymadın galiba,ben kendimden eminim bana öyle yapmasına izin vermem merak etme."  
Onu taklit ederek "İyi öyle olsun bakalım. " dedim bende.
"Anneme senden kitap alacağımı söyledim. Bir kitap verde öyle gideyim bu gece uyuyamayacağım kesin kitabı okurum en azından." Dedi muzip bir şekilde.

﹏﹏﹏﹏

"Kızıım uyan hadi. " dedi tanıdık ama bir o kadar da farklı gelen ses. Annem olmadığına emindim ama kim olduğunu görmem için gözlerimi açmam gerekecekti.
Gözlerimi en başta zorla sonra da tam tersini yaparak hızla açtım ve o şokla istemsiz olarak pörtlettim.
"Ne işin var burda, annem gelip görse kesin yanlış anlar, ama olan bana olcak sana değil." derken elini ağzıma koydu ve alaycı bir şekilde "Eğer bağırırsan annen buraya gelir." Ona vallamı bakışlarımı atarken devam etti "Ama yanlış anlamaz,tek düşündüğü şey senin aptal olduğun olur.Size kahvaltıya geldik. " dedi.  İçime su serpmişti. Banyoya gidip yüzümü yıkadıktan sonra odama geri döndüğümde Doğukan'ın elinde bir defter gördüm. Ama bir dakika bu defter, bu benim günlüğümdü. Ben hala şaşkınken yüzüme bakmadan "Hadi gidelim." Dedi ve aşağıya indi. Okumuş muydu ki?  Kesin okumuş yoksa neden böyle davransın ki bana. Esra'dan farkım kalmadı. Artık benimde yüzüme bakmayacak. Böyle düşünürken kendimi kahvaltı masasında buldum. Kahvaltıda hiç kimse konuşmadı. Artık sıkılmaya başlayınca ve belki Doğukan'ın ağzından bir iki laf alırım umuduyla "Doğukan beni bu gün gezdirsene." dedim. "İşim olmazsa,bakarız "dedi
"Şimdi söyle de işin varsa başkasına söylerim...hmmm... Mesela Anıl'a "
"Şomdo soylo do oşon vorso boşkosono soylorom." Doğukan'ın Anıl'dan nefret ettiğini biliyordum. Bu yüzden onu söylemiştim. Doğukan da hemen kabul etti. Yaşasın Kötülük!

Doğukan beni sahil kenarına getirmişti. Burası bana huzur veriyordu diyemem ama hoşuma gitmediği söylenemezdi. Banklardan birine oturduk ve Doğukan lafa başladı "O defterde yazdıkların gerçek miydi?" ne diyecektim şimdi ben en iyisi salak ayağına yatmak " Ne defteri, ne yazmışım ben ?"  en azından biraz zaman kazanmıştım. "Salak ayağına yatma Miray, günlüğüne yazdığın şeyden bahsediyorum." bunu ciddi bir şekilde söylemişti. Ama benim elimde hala koz vardı "Biliyor musun kızması gereken kişi sen değilsin benim, bir kızın günlüğünü niye karıştırırsın ki. Belki de sana söyleyemediğini oraya yazarak rahatlıyordur." Sonlara doğru sesimin çıktığından ben bile emin değildim.
"Kabul ediyorsun yani." dedi. Bunu söylerken keyfi yerine geldi."Ne o hoşuna mı gitti." dedim sinirli bir şekilde. Cevap vermeyince tekrar ben konuştum " Doğukan, bundan sonra benden nefret mi edeceksin?"  sesimdeki tedirginlik çok açıkça belli oluyordu. Ne olurdu bende şu duygularını saklayabilen insanlardan olabilsem? Tekrar cevap vermedi. "Anladım benden nefret edeceksin ama şunu bilmeni isterim ki sana isteyerek aşık olmadım." Doğukan kahkaha atmaya başlamıştı. Acaba özür diler gibi çıkan sesimden dolayı mı yoksa söylediklerimden dolayı mı anlamadım ama kahkahasını devam ettirdikçe sinirlerim bozuluyordu. O hala gülerken hiç bir şey söylemeden kalktım ve yürümeye başladım. Banktan bayağı uzaklaşmıştım , sonunda rahatladım derken ayaklarım yerden kesildi.Çığlık atmaya başladım ama gözlerim kapalıydı, acaba kaçırılıyor muydum? Gözyaşlarım yanaklarımı fethetmeye başlamıştı. Sonra hemen yere indirildim.Ve yine aynı kahkaha.
"Seni lanet olası pislik! Ödüm patladı ! Beyin özürlü demek isterdim ama ortada hitap edilecek bir beynin bile yok!...." Ve bana sarıldı.Bir iki çırpındım işe
yaramadığını görünce öküz beyinlime sarıldım bende.
 

ODUN HATUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin