Son kumaş parçasını yavaşça üzerimden sıyırıp yere bıraktım. Şimdi tam anlamıyla savunmasız kalmış hissediyordum bu yüzden tüm kan yanaklarımda pompalanıyordu deli gibi. Yirmi öğrencinin, iki çemberden oluşturduğu alanın tam ortasında çırılçıplak kalmak, kaçacak deliğin olmaması ve tüm gözlerin odağı olmak... bir an düşündüm kalbime bu kadar eziyet ettirmeye değer miydi?
Sanırım cevabım önemsizdi, tek ihtiyacım olan şey para ve onun için her şeyi yapacak durumdayım. Bedenimi sergilemekte dahil.
Ben üstümde ki kumaşı sıyırdığım an Yachi, tülden incecik beyaz bir kumaşı tek omzumdan sarkıttı. Neyse ki sonunda malum yerim kapanmıştı ama maalesef popom hala açıktaydı. O kadarda olacak Shoyo sabret.
Özellikle durmam gereken bir poz yoktu bu yüzden içimden geldiği gibi rahatça! oturdum. Zamanı doldurabildiğim kadar kısa bir süre yeri seyrettim ve başlanması gerektiği söylendiğinde mecbur yüzümü yukarı kaldırdım.
Gördüğüm ilk şey lacivert koyu kürelerdi. Sanki görünmez bir elektrik şoku yüzünden beynimden vurulmuşa döndüm aniden. Az önce bana bakması için yalvardığım gözlerle doğrudan karşı karşıya gelmek nefesimi kesti. Kalbimin daha da hızlandığını belkide çıplak vücuduma bakan biri dahi anlayabilirdi. Yutkundum, o an kızaran yanaklarımı ellerimle kapamayı öylesine istemiştim ki fakat kıpırdamamam gerekti. Ellerim kollarım bağlı pozumu bozmadan sadece onu izlemeye başladım.
O da beni izliyordu fakat ne düşündüğünü yüzünden anlamam mümkün değildi. O kısa an dışında bir daha göz göze gelmedi benimle. Tahminimce şu an bir taslak oluşturuyordu o yüzden gözleri belli bir nokta da sabit değildi. Her yerimde hissediyordum bakışlarını. Saçımda, yüzümde, omuzlarımda, belimde, kalçamda, bacaklarımda...
Şu an gerçekten kalkıp koşmak istiyordum her heyecanlandığımda olduğu gibi. Ondan gözlerimi alamıyordum. İnce uzun parmaklarında tuttuğu kalemle önünde ki tuvale bir şeyler karalıyordu. Kendimi bu seferde ellerini takip ederken buldum. Onlar tanrı vergisi miydi gerçekten?
İnce, benbeyaz ve uzunlardı sanki sımsıkı tutulmak için yaratılmıştı. Bir de üstelik parmaklarının arasına dolanan kalemi aksesuar gibi ışıldıyordu.
Bakışlarımı yeniden yüzüne çıkardım. Bir mimik dahi kıpırdamıyordu. Gerçekten cansız manken gibi hissediyordum şu an. Hiç mi etkilenmiyordu benden? Gerçi bu sorunun cevabını yine en iyi ben biliyordum. Böyle bir bedenden ve bu kadar sıradan bir yüzden kim etkilenirdi ki?
Yarım saat geçmişti sanırım. Korkum her dakika biraz biraz eksilmiş ve şimdi neredeyse hiç utanmıyordum. Tabi Kageyama Tobio'ya bakmadığım sürece.
Taslağını bitirdiğini belirli noktalarda daha fazla vakit geçirmeye başladığında anladım. Mesela şu an gözleri dağınık turuncu saçlarımdaydı. Tuvalini görmesemde her bir tutam için oldukta emek harcadığı belliydi. Bu bölümün birinci olmasını -Kenma sabah laf arasında sıkıştırmıştı, şimdi daha iyi anlıyordum. O kadar odaklanmıştı ki.
Kalbimin bir tek ona heyecanlanmasını çok çekici olmasına bağlıyordum. Öyle bir aura yayıyordu ki çevresine bundan kim olsa etkilenirdi o yüzden duygularımı yanlış yerlere çekmiyordum. İçim rahattı kısacası.
Gözlerini yeniden yüzümde hissedince başta hissettiğim duygu yeniden tüm içimi doldurdu. Fakat heyecanım bir balon gibi söndürüldü. Sürenin dolduğunu belli eden alarma küfrettim içimden defalarca, gerçekten şimdi sırası mıydı? Ağlamak istiyorum cidden.
Herkes birbir toplanmaya başlayıp teşekkürlerini sunarak odadan çıkıyordu. Yachi benim için yerde ki sabahlığı alıp uzattı. Ona minnettar bir gülüş yollayıp teşekkür ettikten sonra hocayla beraber odadan çıkışını seyrettim. Aslında onunla bir şeyler içmeyi teklif etmek istiyordum yardımları için. Bir daha ki sefer artık.
Oda da sadece o ve ben kalmıştık. Elim ayağım birbirine dolanmıştı. Elimdekini beceriksizce üstüme geçirip ayağa kalktım. Az önce ki tülü de katlayıp taburenin üstüne bıraktım ve çıkışa doğru onun da arkamdan geldiğini bilmenin içimde bıraktığı benzersiz hisle yürüdüm.
Belki de kahveyi ona teklif etmeliyim. Başka işim de yok. İyi hoşta benimle gelmesi için hiçbir sebep yok ortada, öylece kalıp rezil de olabilirim. Ama kaybedecek hiçbir şey yok ki sadece benimle bir şeyler içip içmeyeceğini soracağım. Of bu kadar popüler biri elbette hergün böyle onlarca teklif alıyordur ama hep yanlız olduğuna göre hepsini geri çeviriyor kesin. Ben de şansımı denerim o zaman.
Kapı kolunu kendime doğru çekmeden önce hızla arkamı dönüp başımı havaya kaldırdım. Çüş bir de bu kadar uzun muydu bu çocuk? Kesinlikle özel olarak üretilmişti. Bir kusurun olsun be adam. Her şeyden önemlisi nasıl söylecektim? Ah Hinata ah aklına tüküreyim.
Tek kaşını havaya kaldırıp ne söyleyeceksen söyle der gibi bakmaya başladı. Kendimi alıp kapıya çarpmak istiyordum. Kahretsin! Üstüm bile giyinik değil bir de beni mi bekleyecek?
"Ş-şey diyecektim."kekeledim... Eve gidince Kenma'ya bilerek kendimi tırmalatacağım kesin oldu.
"Evet?"ellerini cebine sokup sıkılmış bir ifadeyle beklemeye başladı. Bu daha da elimi ayağıma dolaştırdı.
"Benimle bir şeyler içmek ister misin? Tabi beni giyinirken falan beklemek zorunda değilsin. Hatta kabul de etmek zorunda da değilsin." Ne diyorum ben? Bir insan her şekilde nasıl mal olunur ben bunun kanıtı için mi dünyada varım biri bana açıklasın?
Yüzüme ifadesizce bakmaya devam etti bir süre ardından bir elini cebinden çıkarıp saate baktı ve tekrar bana döndü. "Bir saat boşluğum var çabuk giyinsen iyi olur." Bunu söylerken beni baştan aşağı süzmüştü yine ifadesizce.
Yanaklarım istemsizce kızarırken kabul etmesine ayrı bir şok geçiriyordum. Bu kadar kolya mıydı cidden?
Ona hafifçe gülümseyip "beş dakikaya hazırım."diyip yan odaya geçtim. Nasıl giyindiğimi ne ara aynada saçımı düzelttiğimi anlamadan hemen geri yanına döndüm. Yüzümde ki aptal gülümsemeyi de hemen sildim tabi. İlk günden beni deli sanıp kaçmasın yoksa çocuk.
"Yol üstünde bir kahveci görmüştüm ona gidebiliriz ya da istediğin başka bir yer varsa oraya gidelim."
Şöyle bir göz ucuyla bana bakıp ellerini cebinden çıkarmadan yürümeye başladı. Hemen yanına varıp hızlı adımlarına ayak uydurmaya çalıştım bende.
"Fark etmez, en yakını hangisiyse oraya otururuz."sesi ne mesafeli ne de çok samimiydi, ilgisiz olduğu her şekilde anlaşılıyordu. Bir an önce çekip gitmek istiyor gibi bir havası vardı.
Kırıldığımj belli etmedim ama onu zorla getirmiyordum ki kendi kabul etmişti üstelik ben gayet içten davrandığımı düşünüyorum. Yüzüm asıldı.
Yol boyu bir daha konuşmadım belki o konu açar diye ama elime geçen koca bir sessizliklikti.
<3<3<3<3<3
Asi boy kageyama<3
![](https://img.wattpad.com/cover/248274576-288-k232957.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nü model [kagehina]
FanfictionÜzerimi zar zor örten ince bir bez parçasıyla uzun tabureye oturmuş, güneşin değil o koyu bakışların çıplak tenimdeki sıcaklığıyla sarhoş oluyordum.