Her cumartesi sabahı rutini olarak Sunay'ın evine yürürken içimde hem büyük bir endişe, hem de hafif bir mutluluk ve rahatlama vardı.
Cumartesileri seviyordum, çünkü Sunay'ın kocası erkenden evden çıkıyordu ve gece olmadan geri dönmüyordu. Böylelikle ikimiz baş başa kalıyorduk ve Sunay'ı istediğim kadar izliyordum.
Endişenin kaynağı ise çok belliydi. Yarın beni istemeye geleceklerdi ve neyin ne olacağını kestiremiyordum. Olur da birisiyle evlendirilirsem, Sunay hikayesi bitecekti. Çünkü onun evliliğiyle Sunayın ve onun gücünün sayesinde baş edebiliyordum ama kendiminkine gücüm yetmezdi.
Bazen uzun uzun düşündüğüm zaman, bana kör kütük aşık olmasa bile, boş olmadığını da fark ediyordum. Normal değildi çünkü. Aramızda geçen ufak olaylar, bana gösterdiği yakınlık sıradan öğretmenler ve öğrenciler arasında yaşanılan şeyler değildi.
Kapılarının önüne gelip zili çaldığımda Sunay'ı özlediğimi farkettim. Teni tenime değdiği zaman kalbimin daha hızlı atmasını, kasıklarımdaki sızıyı özlemiştim. Ders bittikten sonra eve gittiğim zaman masum dokunuşlarının hiç de masum olmayan devamını kafamda kurarak daha farklı sızılara yol açmayı da özlemiştim.
Bu sefer kapı açıldığı zaman karşılaştığım manzara diğerlerinden daha farklıydı. Sunay'ın üzerinde -tahmin ettiğimce- sadece bir sabahlık, kırmızı gözlerinde şişlik be gözyaşları, yüzünde ve göğsünde ise morluklar vardı.
"S-sunay?"
Afallamış olduğumun o da farkındaydı ve buna karşılık "Burada bir şey sorma lütfen, içeri geç, Hilal." dediği zaman daha fazla bir şey demeden hızla içeri girdim ve kapıyı kapattım.
Sunay ise olduğu yerde hala duruyordu ve ellerinin tersiyle gözlerini silmeye devam ediyordu.
Sert olmamaya özen göstererek, kolundan çekip salona getirdiğimde karşına geçtim ve elimle çenesinden tutarak aşağı eğilmiş yüzünü kaldırdım.
"Kocan mı yaptı?" Sesimi sakin tutmaya çalışıyordum ama ağlamama ramak kalmıştı. Hayallerimde bile Sunay'a nazik davranıyordum ben, şiddetten uzak, yavaş yavaş seviyordum. Hayvan herifin teli ise kızın pestilini çıkarmıştı.
Kafasını salladığı zaman morluklarını inceledim. Yüzündekiler, göğüs ve kollarındakilere göre daha hafifti. Elimle sabahlığının yakasını hafif araladığımda hiçbir tepki vermedi. O bu haldeyken farklı bir amaçla bunu yapmayacağımı biliyordu çünkü.
Sol memesinin üzerinde büyük bir morluk vardı ve kan toplamıştı. Parmağımı üzerinde çok hafifçe gezdirdiğimde çenem titredi. Çok zor tutuyordum kendimi ağlamamak için.
"B-bir şey sürdün mü?" Sesimin titremesine engel olamıyordum. Bu manzara karşısında zaten hiçkimse soğukkanlılığını koruyamazdı.
Bu sefer kafasını hayır anlamında sağa sola salladı. "Bekle burada." dedikten sonra salondaki dolapların birine doğru yürüdüm. İlk yardım çantasının ve ilaçların olduğu çekmeceyi biliyordum, bir keresinde elimi kestiğimde Sunay yara bandı getirdiği zaman görmüştüm.
İşime yarayacağını bildiğim kremi alarak çekmeceyi kapattım ve Sunay'ın yanına döndüm.
Sabahlığını kendim mi çıkarsaydım, yoksa ondan mı rica etseydim, bilemiyordum. Onu tüm çıplaklığıyla görmeye hazır mıydım, bundan bile emin değildim. Ne olursa olsun ben daha 18 yaşında bir ergendim ve hormonlarımı idare etmek elimde değildi.
Yine de tüm cesaretimi toplayarak sabahlığının kemerini çözdüğümde bakışlarımı yüzünden çekmemeye çalışıyordum. Ama zordu, çok zordu.
Sabahlığının önü açıldıktan sonra elimde tuttum kremi Sunay'ın eline bıraktım. Şimdi üzerindekini de çıkarmam gerekiyordu.
Omuzlarından arkaya doğru çektiğimde sabahlık kayarak üzerinden düşmüştü. Ve ben hala Sunay'ın yüzüne bakıyordum.
Morluklarını görmek için gözlerim istemsizce vücuduna kaydığına rahat bir nefes verdim. Üzerinde ince bir kilot vardı. Aynı zamanda hem sevinmiştim ama biraz da üzülmüştüm. Yani, sanırım.
Ama vücudunun geri kalanı çırılçıplak karşımdaydı. Kolları, omuzları, göğüsleri, karnı ve bacakları. Daha önce gördüğüm hiçbir bedene benzemiyordu. Hepsinden daha farklı, hepsinden daha güzeldi. Daha özeldi.
Morluklar ve kızarıklıklar kasıklarına kadar gidiyordu. Orospu çocuğu, zevk alarak dövmüştü resmen.
"Neden yaptı sana bunu?" diye sordum kremin kapağını açıp parmağımın ucuna sıkarken. Kapatmadan kapağı avucuna geri bıraktıktan sonra sağ elimin işaret parmağıyla kremi boynundaki morluğa sürmeye başladım.
"Yatakta vücudumdan tepki alamadığı için." Bana karşı bu kadar açık konuşması beni şaşırtmıştı. Özellikle yatak konusunu bana açması çok garipti.
"Yani, nasıl?" diye sorduğumda bu kez sessizliğini korudu. Nasıl olduğunu ben az çok tahmin ediyordum ve o da bunun farkındaydı. Susmasının sebebi de buydu. "Zevk almıyor musun yani?"
Ben kremi sürmeye devam ederken kafasını kaldırarak gözlerime baktı. Ben de böylelikle cevabımı almış oldum.
Boynundaki ve omuzlarındaki morluklar bittiğinde sıra göğüslerine gelmişti. O kadar biçimli ve güzellerdi ki, bakmaktan alıkoyamıyordum kendimi. Kan toplamış morluğa bastırmadan kremi yedirmeye başladığımda sadece parmağımın ucuyla değil tüm avucumun içiyle dokunma isteğim uyanmıştı."Peki sen neden bunu yapıyorsun kendine?" Bu kez neyi sorduğumu çok iyi biliyordu. Neden sevmediği bir insanla evliliğini sürdürüyordu ve üstüne üstlük aynı yatağa giriyordu ki?
Artık isteklerime karşı koyamayarak avucumun içini göğsüne dayamıştım ve uçlarının sertliğini elimde hissediyordum. Baş ve işaret parmağımla kremi daireler şeklinde sürmeye devam ederken göğüs ucu avucuma sürtünüyordu ve ben aldığım zevkten ölmek üzereydim.
"Peki sen bunu neden yapıyorsun?" Sorusuna karşılık afalladığımda yüzüne baktım. O da şu an gözlerime bakıyordu. "Kendine? Ve bana?" Son söyledikleri sorduğu sorunun devamıydı ama verecek cevabım yoktu.
"Görmüyor musun doğru olmadığını?"
Elimin hareketini durdurmamıştım ve şu anlık öyle bir niyetim de yoktu. "Yaptığımız her şey doğru da benim seni sevmem mi yanlış gerçekten?" Cevap vermemişti. Susmuştu.
İlk kez onu sevdiğimi dile getirmiştim. Sesli bir şekilde. Hem de ona karşı ve gözlerinin içine bakarken.
"Senin istemediğin adamla evlenmen doğru mu? Peki onu sevmemene rağmen onunla yatağa girmen? Bunları geçtim, senin bileceğin iş. Peki onun seni ahın çıkana kadar dövmesi doğru mu?" Susmaya devam ediyordu, her zaman yaptığı gibi. Belki verecek bir cevabı yoktu. Belki de vardı da, sadece ben o cevapları haketmiyordum.
"Bunlar doğru ama senin vücudunun kocana tepki vermemesine rağmen göğüs uçlarının bana sertleşmesi yanlış mı?"
"Soğuktan o, aptal."
Verdiği cevap beni öyle çileden çıkarmıştı ki elimdeki krem tüpünü eline sıkıştırdıktan sonra arkamı dönerek evden çıktım.
Beni sinirlendiren cevabı değildi. Söylediği şeyin gerçeklik payı yoktu. Bana asıl dokunan ne hissedeceğimi gram umursamadan vermiş olduğu tepkiydi. Hiç düşünmemişti beni. Ona verdiğim değer o an hiç umrunda olmamıştı.
Daha önce de sık sık yaptığım gibi ağlayarak eve yürüyordum ama bu kez durum farklıydı. İlk kez kalbim Sunay'a kırılmıştı. Gerçeklerin ve doğruların farkında olarak ilk kez bilerek canımı yakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
türbanlı × gxg
Historia Corta18 yaşındaysanız ve Türkiye'de yaşıyorsanız, hayat gerçekten çok zor. Özellikle de eğer baş örtülüyseniz ve hemcinslerinize ilgi duyuyorsanız.