04
Baekhyun buz gibi soğuk bir elin yanağını okşadığını hissetti. Ellerini bu elin üzerine koymadan önce dokunuşu altında hafifçe titredi ve vücut ısısıyla ısıttı.
"Baekhyun ah, bugün 22 yaşına girdin." Yanında Chanyeol'un derin sesini duydu. "12 yıldır yakın olduğumuzdan beri, belki daha da yakın." Baekhyun hepsini oldukça iyi biliyordu. Doğru arkadaşlığı bulduktan 12 yıl sonra, duyguların var olduğunu fark ettiğinden 12 yıl sonra, birilerini sevdikten 12 yıl sonraydı.
"Doğum günün kutlu olsun." Chanyeol, yorgunluk Baekhyun'un üzerine tekrar çökmeden önce fısıldadı; Chanyeol elinin arkasına çizdiği, rahatlatıcı küçük düzensiz çizgilerle birlikte onu uykuya sürükledi.
————
Baekhyun bilmediği -en azından ona yabancı gelen- bir yerde belirdi.
Bir projektörle beraber küçük bir odadaydı ve odanın ortasında yüzen yuvarlak bir küre vardı. Etrafa baktı ve ani bir esintinin ona bir yerden saldırdığını hissetti. Sorular ve düşünceler sanki birisi kafasına arkadan vuruyormuş gibi karışık bir şekilde aklından geçti ve aniden tekrar düşünmeye başladı. Vücudunun başka bir parçası şimdi dışarı koşmasını söylüyordu, hızlı.
Küreye dokundu ve projektör canlandı, siyah oda renklerle doldu.
————
Baekhyun henüz 3 yaşına girmişti ama sefil, ihmal edilmiş ve depresyonda hissediyordu. Kurumuş gözyaşları rahatsız edici şekilde yüzüne yapışmıştı ve etrafındaki havada olan gerginliği hissedebiliyordu. Annesinin endişeli ve hayal kırıklığına uğramış bir ifadesi vardı, "Artık seninle ne yapacağımı bilemiyorum" diyen türden. Soğuk bir geceydi ve karyolasında uyuyordu, annesine anlamadığı sözler bağırarak babasına uyuyordu ve oyuncak arabalar ve aksiyon figürleri, mutluluk dolu güzel rüyalar, gökkuşakları ve tek boynuzlu atlar hayal ediyordu.
Baekhyun 9 yaşındaydı. Sonunda babasının 6 yıl önce ne demek istediğini anlamıştı. Annesinin yüzü bu sefer ifadesizdi ama gözleri pişmanlıkla kararmıştı. Başını sallayıp uzaklaşmadan önce ona baktı. Baekhyun babasının nerede olduğunu bilmiyordu. O gece hava daha soğuktu ve o battaniyenin altına saklanmıştı, soğuğu ve annesinin ağlayışlarını engellemeyi deniyordu. Uyuyakaldı ama mutluluğu hayal etmedi.
Baekhyun 15 yaşındaydı. Onun farklı olduğunu düşünen insanlardan kötü muamele görmüş ve yanlış anlaşılmıştı. Derisinin parçalandığını hissetmeden önce kaldırımdaki çakılların üstüne tekrar düştü. Yanaklarının ıslandığını hissetti. Kolunu sadece kendini yukarı kaldırmak, bir şeye vurmak ve tekrar yere düşmek için kullanıyordu. O göremiyordu ve her şey zifiri karanlıktı.
"Şu aptala bak." Bir grup insan kahkaha atmadan önce birisinin mırıldandığını duydu, onların alay dolu sesi etrafındaki havada asılı kaldı, olmamasını istediği her şeyi ona hatırlatmak için durmadan zihninde yankılanıyordu. Çıtırdayan kemiklerin ve çığlıkların mide bulandırıcı sesini duydu. Biri onu çekip kaçmadan önce bileklerini tuttu.
"Chanyeol." Baekhyun nefes nefese söyledi, Chanyeol durdu. "Baekkie ah, bunu sana onlar mı yaptı?" Chanyeol'un parmak uçları nazikçe Baekhyun'un yüzündeki yaraya dokundu. Baekhyun geri çekildi. "Üzgünüm." Chanyeol özür diledi. "Orada olmadığım için üzgünüm, seni koruyamadığım için üzgünüm. Ben korkunç bir insanım ve bunun için üzgünüm Baekkie."
————
Projektör aniden durdu ve Baekhyun kalktı. Yanındaki yatak soğuktu.
Baekhyun'un canı yandı. Neyin onu böyle hissettirdiğini bilmiyordu ama o kadar canı yanıyordu ki, sadece yıkıldı ve ağladı. Ona bu kadar acı veren fiziksel bir yaralanma değildi ama bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordu. Baekhyun pantalonunu giymeye başladı. Acı, sanki canlı canlı yanmış gibi hissettiği noktaya kadar yoğunlaştı.
Güçlü biri tarafından alındığını hissetmeden önce acı aniden durdu ve soğuk bir esintinin ona vurduğunu hissetti.
"Kris?"
"Hayır, ben Tao. Kris şu an hastanede. Oraya gidiyoruz. Kıpırdama yoksa seni bırakırım."
Baekhyun "hastane" denilince uyuşmuştu. "Neden?"
"Bu... Chanyeol. Kalp atışını kaybediyor."
Baekhyun berbat hissetti. Vücudu gevşedi ve hiçbir şey duyamadı. Tao'nun gitmeden önce onu yavaşca arabanın arkasına koyduğunu hissetti. Baekhyun sormaya cesaret etti, "Ne zaman..."
Kelimeler tükürmeye çalıştığı bir kaya gibi acı vericiydi. "Chanyeol için ne zaman son olacak?"
Tao'yu göremiyordu ama her şeyi hissedebiliyordu. Ona büyük bir darbe vurduğunu hissetti. Üzüntü, sempative acıyla dolu bir etki. O kadar üzücü bir darbe ki Baekhyun'u arabanın arkasında sessizce ağlattı, annesinden öğrendiği bir şeydi.
"Bugün."
————
Her şeyin son bir ânı vardı. Aşk için son bir an, pişmanlık için son bir an, yaşam için son bir an.
Sorulan soru yoktu, nedeni yoktu.
12 yılın ne kadar hızlı geçtiği merak uyandırıcıydı ve bu 12 yılda deneyimlediği için şanslı olduğunu hissettiği bir şey yaşadı.
Masumken hayatındaki oyuncak arabaları gibi bir şeyler kaybetti. Ama masumiyeti sonsuza kadar sürmedi ve ilk öpücüğünde kaybetti. Hayatındaki küçük şeyleri kaybediyordu - anahtarlarını, cüzdanını ya da uğurunu.
Eylüldü ve Baekhyun bir şey kaybetmişti, asla geri alamayacağı bir şey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑩𝒍𝒊𝒏𝒅𝒆𝒅 [𝑨 𝑪𝒉𝒂𝒏𝑩𝒂𝒆𝒌 𝑶𝒏𝒆-𝑺𝒉𝒐𝒕] ✓
FanfictionByun Baekhyun kör doğdu, ve Park Chanyeol gençliğinden beri hep ona baktı. Park Chanyeol bir gün, Baekhyun'un bir kez olsun normal hissetmesine izin vermek amacıyla, onu hayatı deneyimlemesi için çatıya çıkarır. Ta ki yaptığı en büyük hata olduğu or...