Ben Ölüm Ve Yaşamım

72 10 34
                                    

Ölüm, dile kolay dört harfti. Yaşam, bu da en az ölüm kadar dile kolay gelen beş harfti. Peki bize yükledikleri sorumluluklar da dile geldiği kadar kolay mıydı? Yaşam sonucundan bizim  sorumlu olduğumuz çıkmazlara, günahlara sürüklerdi bazı zamanlarda bizi. Ölüm ise sevdiklerimizi bırakırdı geride büyük bir acı ile. Peki bir Kral? Eğer ölürse, ardında ne bırakırdı. Sevdiklerini? Servetini? Halkını? Hayır, bir Kral öldüğünde ardında karışıklık bırakırdı. Aslan'ın seçtiği bir Kral öldüğünde, ardında kıyameti bırakırdı.

Kral Baekhyun'un o an ölüm ve yaşam arasında verdiği savaş ise kıyametin kaderini belirleyecek yegane şeydi. Bir gün önce olanlardan habersiz bir İblis'in kollarında sarayına getirilmiş ve hekimlerine bırakılmıştı. Onsuz tüm güç kız kardeşi Prenses Wheein'in omuzlarına yüklenmişti ve bir iblise hayatlarını borçluydu.

"Gerçekten Prenses, bir İblis ile anlaşma yaptığınıza inanamıyorum." Dedi abisinin sağ kolu Vezir Hyunmin.  Taht odasında İblis Chanyeol'e uzakta, neredeyse Prensesi sorguya çeker bir hali vardı. Kısa bir süre sessiz kalıp mavi elbisesini toplayarak pencereye doğru ilerledi genç kız adamın söylediklerinden sonra, nefes alacak bir alana ihtiyacı vardı. Wheein, Vezir'i sevmezdi, hatta kimse ona inanmasada zamanında babasını onun öldürdüğüne inancı tamdı, şimdi ki hedefi ise abisiydi. Belki de muazzam tasarlanmış başarısız bu tuzak onun eseriydi ama gizlemekte bir ustaydı. Hyunmin bir şeytandı ama insanlara karşı melek gibi görünmeyi hep başarıyordu.

"Ne o? Buraya geri dönmememizi mi tercih ederdiniz?" Hızla sordu Prenses ona doğru geri döndüğünde. Bu sorunun cevabını nasıl olsa biliyordu ve şimdi bir cevap alamayacağınıda. Nitekim vezir soruyu yanıtsız bırakıp gülümsedi sinsice. Rahatsız edici yavaşlıkta ki adımlarıyla Prenses'e yaklaştı Vezir. Özel şövalyesi Sehun tüm güvensizliğini sunarak öne atıldı. Genç Prenses'ten olabildiğince uzak durmasını istiyordu. Vezir tekrar güldü alayla şövalyenin koruma iç güdüsüne karşın. "Prenses'i koruman gereken kişi ben değilim Sehun." Söylediği ile ciddileşti Vezir. Şövalyenin kaşları catıldı, yaşlı adam umursamadı. "Daha çok toysunuz Prenses ama rivayetleri biliyorsunuz. Asıl korunmanız gereken kişiyi öylece saraya getirdiniz." Tek kaşı havalandı adamın, ellerini ardında birleştirip taht odasında hareketlendi.

"Kral'ının ölmesini istediğini böylesine belli etmemelisin Hyunmin" Camdan uzaklaşıp Vezir'e doğru yaklaştı genç kız. "Şahsen abimin ölümüne göz yummaktansa, onunla baş etmeyi tercih ederim." Diye ekledi imalı sözlerine. Vezir hiç üstüne alınmamıştı bu sözleri. "İnanın bana asıl sonumuz şimdi geldi Prenses." Alayla sırıttı ve ince bıyıklarıyla oynadı. "Park Chanyeol, şeytanın ta kendisi. Siz şeytanla hayatınız karşılığında bir anlaşma yaptınız." Fısıltılı ve rahatsız edici sesi taht odasında yayıldığında, daha gür ve alaylı bir ses varlığını gösterdi aralarında. Kahkahası kulakları tırmaladı o an ve korkutucu bedeni taht odasında belirdi.

"O kadar inandırıcıydı ki sözlerin Vezir Hyunmin." Tekrar alaylı bir kahakaha sundu adama yaklaşırken. Arkasında durup omzunu okşadı. Vezir korkuyla yutkundu gördüğü kızıl gözlerle. Chanyeol kulağına doğru eğildi ve fısıldadı hrmen ardından. "İnancınızdaki Şeytan'ın bile önümde diz çökeceğini bilmesem, Şeytan olduğuma inanırdım." Sözleriyle sertçe omzunu sıktı adamın ve dizlerinin üzerine çökmesini sağladı. Adam korkudan titriyor ve tek kelime etmiyordu. "Ahh evet seni duydum, her yerde kulağım var." Adamın kıvranması hoşuna gitmişti. "Ardımdan boş lakırtılar edeceğinize, benden merhamet dilemenizi tavsiye ederim." Şapkasının önünü hafifçe kaldırıp ilizyonunu sildiği yüzünü sundu herkese. Dikkatle Prenses'in gözlerinin içine baktı anlaşmayı hatırlatırcasına.

"Ki, o sefil ruhunuzu aciz bedeninizden sökmeyeyim." Alaylı, keyifli yandan gülümsemesi yerleşti yüzüne. Adamın ruhunun kokusunu çekti içine. "Çürümüş ruhun işime yaramasada bunu zevkle yaparım." Diye bitirdi sözlerini, Prenses Wheein ve Şövalye'nin gözleri hala üzerindeydi. "Yeter! " Prenses her ne kadar durumdan hoşnut olsada yükselti sesini. "İstediğin ruhları sana sunacağım, sadece zaman istiyorum." Dedi kararlılıkla." Hyunmin çıkabilirsin." Diye ekledi. Vezir o an ardına bakmadan taht odasını terk etti. İblis Chanyeol'ün gözleri yanında duran şövalyeyi buldu bir anda. Ruhunun cesur ve lezzetli kokusu odanın her zerresini yayılmıştı. "Şövalyen ile başlayabilirsin Prenses." Gülümsedi istekle ve tısladı.

White Darkness/chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin