Merhabaa!
Başlıyoruz bakalım.. umarım her şey güzel gider ve bu fici çok seversiniz *-*
İyi okumalar<3
***
Siyah saçlı artık düşünmek istemiyordu.
Artık bu evde yalnız yaşadığını, birazdan annesinin ona kahvaltının hazır olduğunu söylemeyecek olmasını düşünmek istemiyordu. Bir de.. sevgilisinin aramasıyla uyanmadığını fark ettiğinde ise acıyla gülümsedi Jungkook.
Artık her sabah kendiliğinden uyanacaktı.
Sonuna kadar açık olan pencerenin tam karşısındaki yatağında yatarken uyanmasına rağmen kapalı tuttuğu gözlerini yavaşça açmıştı beyaz tenli.
Donuk bakışları gri tavanıyla buluştuğunda üşüdüğünü hissetmişti. Ellerini yatakta gezdirip bulduğu yorganı üstüne gelişi güzel atıp gözlerini tekrar kapatmıştı Jungkook.
Nerede yanlış yapmıştı?
Küçüklüğünden beri düzenli olarak kiliseye gider, her zaman dua ederdi Jungkook. 17-18 yaşlarındayken çevresinde her zaman içkiler, uyuşturucular gezerken birini bile ağzına sürmemiş; kimseye küfür sarf etmemişti. Evlilik olmadan cinsel ilişki yaşamayı bile reddetmişti.
Bunlara rağmen ne mi olmuştu?
Tanrı, şehir merkezinde zincirleme gerçekleşen trafik kazasında ailesinin ve sevgilisinin canını alırken, başka kimseye dokunmamıştı. Haberlerde kurtulan insanlar için mucize denilirken kendi ailesi için "Ölüler var ama.." diyerek yine diğer mucizelerden bahsedilmişti.
Jungkook ellerini yumruk haline getirirken kaşlarını çatmış, istemsizce çenesini kasmıştı.
Öfkeleniyordu. Başına gelenler, ailesinin ve sevgilisinin başına gelenler...gelmemeliydi. Hak etmiyordu, bunların hiçbirini hak etmiyordu.
Bakışları yatağının hemen dibindeki duvarda asılı panoya kaydığında o kazada ölmeyen insanların fotoğraflarına bir süre bakmış, dilini iç yanağında gezdirirken hızla doğrulmuştu yataktan Jungkook.
"Siktiğimin mucizeleriymiş...Hepinizi araştırdım lan! Hepinizi! Hayatınızı bok gibi yaşamışsınız lan.. hele sen!" Jungkook öfkeyle bağırırken işaret parmağını panonun tam ortasındaki adama doğrultmuş, derin nefesler alıp verirken tekrar bağırmıştı.
"Seni şerefsiz... adam öldürmüşsün lan sen! Hapis yatmışsın yıllarca ama sen değil de benim ailem...!" devamını getirememişti Jungkook.
Ellerini saçlarından geçirirken odada hızla bir iki adım atmış, dolu gözleriyle tekrar fotoğraflara baktığında öfkeyle fısıldamıştı siyah saçlı.
"Hepiniz...hepiniz bunun bedelini ödeyeceksiniz."
Gözleri hızla etrafı tararken gördüğü şeyle sinsice sırıtmış, odanın köşesindeki çalışma masasına doğru ilerlemişti.
"Oo..bakın burada ne varmış!"
Jungkook masada duran incili sol eline alırken, hemen üstünde duran haç kolyesini sağ eliyle tutup havaya kaldırmıştı.
"Siz..ne boka yaradınız bunca zamandır?" Siyah saçlı sorduğu soruya cevap beklercesine hâlâ kitaba bakarken kahkaha atmıştı.
"Deliyorum baksanıza!...Umarım hoşunuza gitmiştir yeni halim..Çünkü benim çok hoşuma gidiyor."
Kısa bir kahkaha daha atıp odasından çıkmıştı Jungkook. Gerçekten kafayı yiyor gibi hissediyordu şu an. Delicesine kahkaha atıp küfredince o kadar rahatlıyordu ki..ha birde içince daha da rahatlıyordu. Böyle yaşamak..daha kolaydı, daha acısızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
66 Sins •Taekook
FanfictionAilesini ve sevgilisini bir kazada kaybetmesiyle hayatı altüst olan Jungkook, Tanrı'ya isyan ederek şeytana hizmet etmeye ve en büyük 66 günahı işlemeye yemin eder.