Savaşın Kabusu

259 100 572
                                    

"Bak anne, bir masal ile geldim sana... Hani hep sen anlatırdın ya, bu sefer ben anlatacağım. Çok iyi dinle ama. Çünkü herkes bilmez Savaşın Kabusu'nu...

Bundan yüz yıllar sonrasıymış. Hani masallar 'yıllar önce' diye başlar ya, bu masalda yıllar sonrasında başlıyor. Anlatırken göz yaşlarımı tutamazsam kızma bana olur mu? Çok hüzünlü bir masal bu.

Bundan yüz yıllar sonrasıymış. Teknoloji o kadar ilerlemiş ki, hayal dahi edemeyeceğimiz şeyler mümkün olur olmuş artık. Yalnızca uçan arabalar değil, uçan gemiler bile varmış. Yürüyebilen evler, konuşan koltuklar...

Şimdi sen 'koltuklar nasıl konuşacak?' diyeceksin. Yalnız insanlar için icat edilmiş bunlar. Karşılıklı sohbet bile ederlermiş.

Teknoloji bu kadar ilerlemiş ilerlemesine ama insanlık unutulmuş o zamanda. Erkek çocukları göklere çıkartılmış. Kız çocukları ise bir fanusa kapatılmış.  Çünkü onlara göre kızlar eksik, erkekler ise tammış.

Bununla da yetinmemişler üstelik. Kadınları alıp her birini bir robotun içine hapsetmişler. Bu öyle bir robotmuş ki, tüm duyguları, düşünceleri yok ediyormuş.

Yıllarca sürmüş bu durum. Sonra bir gün Lema isminde bir kadın getirmişler. Hiç kolay olmamış doğrusu onu getirmek. Çırpınmış, karşı koymuş, kabullenmemiş. Yine de fazla direnememiş.

Koca koca adamlar tutmuşlar kollarından makinenin yani robotun önüne getirmişler. İçine yerleştirip bütün kabloları bağlamışlar vücuduna. Tam düğmeye basacakları zaman "durun!" Diye bağırmış. "Durun! Son bir sözüm var! Size yemin olsun ki; o düğmeye bastığınız an kurtulmanın bir yolunu yine bulacağım. Ne yaparsanız yapın işe yaramayacak."

O koca koca adamların içini bir an da olsa bir korku almış. Hemen basmışlar düğmeye. Basmaları ile de Lema'nın çığlıkları tüm odayı sarmış. Öyle bir çığlıkmış ki bu duyanların vicdanı sızlamış.

Sonra robot sarsılmaya başlamış. Sarsıldıkça sarsılmış. Robot Lema'yı kontrol altına almak yerine Lema robotu kontrol altına almış. Sonra şöyle bir savurmuş bedenini, bütün kabloları koparmış. Oradaki bütün adamlara saldırmış. Bir çırpıda odadan dışarı fırlamış. Bakmış bu binadan kurtuluş yok, koşarak rast gele bir odaya dalmış. Şans bu ya orası da ışınlanma odasıymış.

Kısa bir an kurtulacağını düşünerek umutlanmış. Ama sonra odadaki adamı görünce bütün umutları yıkılmış. Çünkü gitmesine izin vermezmiş buradaki hiç kimse. Tam pes etmek üzereyken "koş!' diye bağırmış adam cihazı çalıştırarak. Evet sayıları çok az da olsa iyi adamlar hala varmış.

Lema koşarak açılan geçide atlamış. Önce parlak bir ışık kamaştırmış gözlerini sonra ise sert bir şekilde yere çakılmış. Gözlerini açtığında hiç bilmediği bir diyardaymış. Binaların arasından yükselen tek tük ağaçlar hala varmış. O zaman anlamış ki yıllar öncesine ışınlanmış. Geri dönmek için ise artık imkansızmış.

Ayağa kalkıp üzerine bakmış ve o an ağlamaya başlamış. Çünkü bedeni hala o robotun içindeymiş. Düşüncelerini kurtarmış ama bedeni bir demir parçasının içinde esir kalmış. Öyle bir ağlamış ki kimse yanına gidip ne olduğunu soramamış. Çünkü biliyorlarmış böyle bir ağlayışın hiç bir dilde tesellisi yokmuş.

Göz yaşları kuruduktan sonra kendine bir söz vermiş yardıma ihtiyacı olan herkese yardım edecek, onların ağlamasına izin vermeyecekmiş. Çünkü o onların yerine de yeterince ağlamış.

O günden sonra hayatla savaşan bir çok kişinin yanında olmuş. Savaştıkları kişinin ise kabusu. Böylece Savaşın Kabusu diye anılmış dilden dile. Simsiyah pelerini, zırh gibi gövdesi ve yufka gibi yüreğiyle bir efsaneye, bir masala dönüşmüş.

Bu masal evinden, yüz yıllarca yıl uzakta yaşayan, özgürlük uğruna bedenini kaybedip demir bir vücuda hapsolan  Lema'nın masalıydı anne. Sakın kimseye anlatma olur mu? Birisinin bilmesini isterse o zaten bulur ve kaç yaşında olduğu fark etmez. İster beş yaşında isterse kırk beş. O bizi ve bizim gibileri mutlaka bulur...

Merhaba güzel okuyucularım. Yeni bir kurguyla geldim. Elpida bittikten sonra uzun bir süre ara verdim. İki tane kurgum vardı aklımda ama nasıl başlayacağımı bilemediğim için bir türlü başlayamıyordum. En sonunda ne olacak yaz gitsin dedim ve yazdım. Umarım beğenirsiniz.

Yazarken bir yanlışım olduysa kusura bakmayın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın... 💛💛💛💛💛

Anılar Evi - Küçük KurbağaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin