Dizimde yatan Kuzey'in pürüzsüz yüzünü yağmurdan korumak için elimle kapatmıştım. Pantalonumun arka tarafı büyük ihtimalle çamur olmuştu çünkü toprağa oturmuştum. Aynı şey Kuzey içinde geçerliydi.
Gökyüzünden bize gülümseyen hilal şeklindeki aya baktım. Bize gülümsediği halde mutsuz olabileceğini düşündüm. Orada yalnızdı ve diğer gökcisimleriyle irtibata geçemezdi. O sırada Kuzey omzunu silkti ve ''Kardeşin olmayacak.'' dedi.
''Olabilir.'' dedim.
''Doğum kontrol hapları hamileliği engellemek için kullanılır.''
Güldüm. ''Cidden mi?'' dedim.
Evet anlamında başını salladı. Bir süre hiç bir şey söylemeden öylece kaldık. ''Burası çok sıkıcı.'' dedi. ''Tek güzel şey yağmur ve senin beni yağmurdan koruman.''
Elimi Kuzey'in suratından çektim ve ''Sadece yağmur.'' diyerek ayağa kalkmak için Kuzey'i dizimden indirdim. Ayağa kalktığımda eğilerek Kuzey'in elinden tuttum ve onu da ayağa kaldırdım. Belli olmayan bir yere yürümeye başladığımızda kolumu boynunun arkasından geçirdim ve geçirdiğim elimi serbest bıraktım. Diğer elim lacivert hırkamın cebindeydi.
Caddede ben ve Kuzey dışında kimse yoktu. Tek ışık kaynağı ay, sokak lambaları ve ara sıra karşımıza çıkan mavi ve kırmızı renkli gece lambaları yanan mağazalardı. Çoğu dükkanın kepenkleri kapanmıştı. ''Bence buradan gitmeyelim.'' dedi Kuzey.
''Neden?'' dedim.
''Serseriler.''
''Sanmam.'' dediğim anda omuzlarımda bir çift el hissetim. Arkamı döndüğümde karşımda boylu poslu iki adam duruyordu. Pek kaslı oldukları söylenemezdi ama bizden daha kaslı oldukları kesindi. Üstlerindeki desensiz ve dar siyah t-shirtler onları daha da ürkütücü gösteriyordu.
Ben Kuzey'in kolundan tutmuş ve kaçarken, onlar da bizi takip ediyordu. Yani ben öyle düşünüyordum. Aslında peşimizi bırakmışlardı. Nefes nefese ''Ucuz atlattık.'' dedim.
''Tek amaçları korkutmak. Aslında yakalansak bir şey olmazdı.'' dedi. ''Aşırı mükkemmel ve harika ve müthiş ve inanılmaz dövüş yeteneklerimle onları haklayabilirdim.''
''Daha yumruk bile atamıyorsun.'' dedim. Parmağımla elini gösteriyordum.
''Biliyorum.''
-
Uyandığımızda deniz kenarındaki kahverengi, odun banktaydık. Kuzey'in sırtı caddeye dönüktü. Ben ise onun dizinde yatıyordum. Güneş yeni doğmaya başlamıştı. Kuzey'i çenesinden dürterek uyandırdım ve turuncu gökyüzünü gösterdim. Kollarını açıp esnedi. Giydi bol t-shirt, esnediği zaman koltukaltının gözükmesine neden oluyordu. ''Kılsız.'' dedim.
''Hayır.'' dedi. ''Belki biraz.''
Kuzey ve ben dışında dışarıda kimse yoktu.İlk kez dışarıda bu kadar uzun kalmıştım. Evdekiler büyük ihtimalle beni arıyorlardı. Telefonumun şarjı bittiği için onlara ulaşamıyordum. Kuzey'in de öyleydi. ''Açım.'' dedi.
''Tabii ki.'' dedim. ''...ve sıkıldım.''
O sırada karşımızdaki denizden bir şeyin çıktını fark ettim. Koyu mavi rengi yüzünden pek rahat anlaşılamıyordu.
-
''En fazla iki gün.'' dedi annem.
''Neden?'' dedim. ''Ölmek üzereydi.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızlığa Dokun
Teen Fiction''İnsanların neden farklı olanları yargıladıklarını anlayamıyorum. Her insan aynı türden olmak mı zorunda? Her insan her gün mutlu olmak mı zorunda? Hayat bir yapboz gibidir ve her insan ayrı bir parçadır. Bende o yapbozu tamamlayan parçalardan biri...