Odaya yaklaşan adım sesleri ürkmeme sebep olmuştu. Bir kaç saniye sonra odaya kırmızı atlet ve mavi bir şort ile denizden kurtardığımız sarışın kız geldi. Elinde simsiyah bir kırbaç vardı. Yavaş adımlarda bana doğru yürümeye başladı. Tırsmıştım ama belli etmemeye çalıştım. Yanıma geldiğinde ''Biliyor musun bilmem ama tecavüz ettiğim erkek kardeşime çok benziyorsun.'' dedi. Cevap vermedim. Sağ elindeki kırbacı sol eline vurarak yüksek bir ses çıkarıyordu. ''Ama o değilim.'' dedim. Sesim çok olmasada titriyordu.
''Ama benziyorsun ve o olman için benzemen yeterli.'' dedi
''Sırf erkek kardeşine benzediğim için mi beni kaçırdın?'' dedim. Evet anlamında başını salladı ve tam önümde eğildi. Sandalyeden destek alarak yaslandı. Göğüs dekoltesi oldukça fazlaydı. Bakmamayı çalışsamda kafamı hareket ettiremediğim için yapamadım. ''Peki burası neresi?'' dedim.
''Size yakın.'' dedi, gözlerimin içine bakarak.
''Bize yakın.''
Halen eğilmiş bir şekildeydi. Oldukça yavaş hareket ediyordu ve gözlerime bakmaya devam ediyordu. Sağ elini sandalyeden çekerek arka cebine koyduğu kırbacın ucunu tuttu ve çıkardı. Kırbaçla kendi dizine yavaşça bir kaç defa vurdu. Yavaşça vurmuş olmasına rağmen yüksek bir ses çıkarmıştı. Daha sonra bir kere benim bacaklarıma vurdu. Çok hafifçe vurmuştu. ''Peki.'' dedim, dizime bakıyordum.
''Çok zevkli.'' dedi dizime tekrardan vurarken. ''Yani yirmiye yeni basmış bir kız için.''
''Yirmi yaşında mısın?'' dedim. Evet anlamında başını salladı. Kırbaçla vurmaya devam ediyordu ve her vuruşu bir önceki vuruşundan daha sert oluyordu. Vuruşları can acıtacak seviyeye geldiğinde ''Durmayı düşünmüyor musun?'' diye sordum.
''Düşünüyorum.'' dedi ve omzumu tutup tişörtümü yukarı doğru çekmeye başladı. Boynumun bağlandığı ipler yüzünden çıkaramayınca ''Keserek daha ileri bir seviyeye geçebiliriz.'' dedi ve yanımdan hızlı adımlarla ayrıldı.
Oturduğum yerden kurtulmak amacıyla kıvranırken elinde mavi ve gri renkli bir makasla yanıma geldi. Tişörtümün göğüs tarafını çekip makasla bir kesik attı. Daha sonra makası yere bırakıp bir eliyle kesiğin sol, diğer eliyle sağ tarafını tutup çekti. Göğüs tarafım tamamen açıkta kalmıştı. ''Soğuk.'' dedim. Tecavüze uğramadan buradan kurtulmak istiyordum.
Elindeki kırbacı bu sefer göğsüme vuruyordu. Yine önceden yaptığı gibi her yaptığı vuruş, bir öncekiden daha sert oluyordu. Göğsüm kızarmıştı ve her vuruşunda dişimi sıkıyordum. ''Yeter.'' dedim, umursamadı. Vurmaya devam etti. Sandalyeyle beraber kendimi sertçe salladım. ''Peki.'' dedi. Çok gıcık bir şekilde gülüyordu.
-
Yarı çıplak vücudum soğuk hava tabakasıyla kaplanmıştı ve üşüyordum. Kız yanımda değildi, bağırmaya başladım. Birilerinin beni duymasını umuyordum. Hayatımda olduğum apandisit ameliyatına girmeden önceki zaman dışında hiç bu kadar bağırdığımı hatırlamıyordum. Bağırmam kendi kulaklarımın bile ağrımasına neden olmuştu. Bir süre sonra benim bağırışlarımla yukarıdan birilerinin bağırışları katıldı. ''Barış!'' diyorlardı. ''Aşağıdayım.'' dedim, bağırmayarak ve yüksek bir ses tonuyla.
''Bodrum.'' dedi annem. Benden uzaklaştıklarını adım sesleri sayesinde anlayabiliyordum. Merdivenleri iniyorlardı. ''Buradayım.'' dedim. Beni bulmalarını kolaylaştırmak için uğraşıyordum. ''Burada.''
''Sesinin geldiği tarafta bir duvar var.'' dedi annem. ''Bodrumun içine örülmüş.''
''Bir denizkızı vakası.'' dedim.
''Ona güvenmemenizi ve çok fazla yakın olmamanızı ve güzelliğiyle sizi büyüleyerek istediğini yaptırabileceğini ve aptal biri olduğunu ve evde durmasını istemediğimi söylemiştim.''
''Güzeller genellikle aptal oluyor.''
''Sende güzelsin ama bu aptal olduğun anlamına gelmez.''
''Genellikle.''
-
Kazmanın saplandığı duvardan tuğlalar üstüme doğru sıçramaya başlayınca kendimi korumak için pozisyonumu aldım. Yani almaya çalıştım. Bağlı olduğum sandalye, kendimi korumama engel oluyordu.
Kırık duvarın arasından fırlayan annem hemen bana doğru koştu ve sarıldı. Yüzünü çocuğuna kavuşamama korkusu ele geçirmişti. Ardından babam ve Kuzey geldi. ''Çok kaslısın.'' dedi Kuzey, yarı çıplak bedenimin karın bölgesine bakarken. Hiç kasım yoktu. ''Komik.'' dedim. ''Sanırım beni bu sandalyeden kurtarmak için ipleri çözmeyeceksiniz.''
''Kıpkırmızısın.'' dedi annem. Sağ bileğimin bağlı olduğu ipi çözüyordu.
''Kırbaç.'' dedim. ''Kırbaçla karnıma vurdu.''
Eve gitmek ve yemek yemek için oldukça sabırsızlanıyordum ama daha saatin kaç olduğunu bile bilmiyordum. Onlar ipi çözerken konuşmamıza karın gurultum eşlik ediyordu. Aslında burada kalmam ve eve veya ev dışında her hangi bir yere gitmemem daha uygun olabilirdi çünkü burada çok fazla insan ve gürültü yoktu. Denizden çıkardığımız korkunç kız dışında bana zarar verecek birisi de yoktu. Bakirliğimi kaybetmem dışında pek bir tehlike yoktu.
İpler çözülür çözülmez hızla ayağa kalktım ve anneme sarıldım. Boyunlarımız yan yanaydı ve hızlı bir şekilde nefes alışını duyabiliyordum.
Bodrumdan evin koridoruna doğru çıkarken Kuzey yanımda, elleri pantalonun ceplerinde bir halde ''Pek bir şey kaçırmadın.'' dedi. ''Seni aramakla geçen sıradan bir gündü.''
''Ne zamandır beni arıyorsunuz?'' dedim.
''Anne ve baban uyanır uyanmaz kahvaltıyı hazırlamışlar ve seni çağırmışlar ama sen gelmeyince odana bakmışlar ve odanda olmayınca işe gitmeyip seni aramaya başlamışlar. Aslında direkt beni aradılar ve bende evinize geldim.''
''Şuan saat geç sanırım.''
''Hava kararmış diyemeyiz.''
-
Kuzey ile konuşmak istiyordum ama bilgisayar ekranına yapışmıştı. ''Hey.'' dedim bana bakmasını umarak. ''Beni takacak mısın?''
''Sanmıyorum.'' dedi.
''Sanmıyorsun.''
''Ama bu mesajları senin gönderdiğini sanıyorum.'' dedi. Eliyle yanına gelmemi ifade eden bir işaret yapıyordu. Mesaj kutusunu açtı ve baştan ikinci mesajı gösterdi. Gönderen bendim ama ona hiç mesaj attığımı hatırlamıyordum. Tıkladı ve ona attığım mesajı okudum.
Çok güzel bir ormandı ve davet ettiğin için çok teşekkür ederim ama evime gitmek için yola çıktım ve eve nasıl gideceğimi bilmiyorum. Daha ormandan çıkmadım ve kayboldum. Buluştuğumuz binayı göremiyorum. Yardıma gelir misin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızlığa Dokun
Teen Fiction''İnsanların neden farklı olanları yargıladıklarını anlayamıyorum. Her insan aynı türden olmak mı zorunda? Her insan her gün mutlu olmak mı zorunda? Hayat bir yapboz gibidir ve her insan ayrı bir parçadır. Bende o yapbozu tamamlayan parçalardan biri...