lemon scented tree; two

1.1K 203 237
                                    

LEMON SCENTED TREE

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

LEMON SCENTED TREE


Lalisa'nın saçlarından bile daha sarı ve parlak olan güneş neredeyse doğmak üzereydi, kapının önünü süpürmek üzere elindeki çalı süpürgesiyle dışarı çıkan Lalisa erken kalkmış olmasına rağmen kendisini oldukça dinç hissediyordu. Fakat zihni bir o kadar karışık ve doluydu. Bir önceki gün akşam yemeğinde daima neşeli olan babası ve annesinin ağzı bıçak açmamıştı, tüm yemek boyunca anne babasının keyifsizce yemek yediğini gören Lalisa geçen yılki gibi koyunlarında bir hastalık olduğunu düşünmüştü. Çünkü onları en son bu şekilde düşünceli ve üzgün gördüğündehayvanlarının hastalandığını fark etmişlerdi ve en yakın köydeki doktoru getirmek için paraları yoktu, hayvanlarının hepsi bir gecede heba olmuştu. Şimdiyse yalnızca iki koyunları vardı ve Lalisa tüm varlıkları olan bu iki boz rengi, pek de etli sayılmayan hayvanları çok seviyordu.

Zihnindeki onlarca düşünceyle yarış haline girerek senaryolar üretirken evin bahçesine giriş kısmını süpürmeyi neredeyse bitiren Lalisa toprak yoldan gelen koşma sesiyle kafasını kaldırdı. Ense topuzundan fırlayan birkaç nemli saç telini geriye yatırırken kaküllerinin arasından kaşlarını çatarak hafif karanlık havada gelen kişiyi seçmeye çalıştı. Arkadaşı Jisoo elbisesinin eteklerini neredeyse dizlerini gösterecek kadar yukarıya çekmiş, ayaklarındaki terliklerin ayak tabanından kayarak çıplak teninin toprak yol tarafından tahriş edilmesini umursamadan hızla kendisine doğru koşuyordu. Koyu kahve kıvırcık saçları darmadağınık ve saç dipleri terden dolayı ıslaktı, bu tempoyla uzun süredir koştuğu hem saçlarından hem de kırmızılaşmış güzel yüzünden belliydi. Lalisa kalbinin korkuyla sıkıştığını hissetti, bu saatte onu buraya telaşla getiren neydi?

"Neler oluyor Jisoo?"

Jisoo sonunda yanına vardığında elbisesinin eteklerini bırakarak dizlerine dayadı ellerini, birkaç saniye oldukça derin ve hırıltılı nefesler alıp vererek soluklandı.  Nefesi az da olsa düzene girdiğinde yerinde doğruldu, uzun parmaklı beyaz elleriyle yüzünü ovuşturdu ve saçlarını sert bir şekilde geriye yatırarak nemli ve dağınık saçlarını bir araya topladı. Yol boyunca bir an önce buraya varmak için son hızıyla nefesini zorlayarak koşmuştu ve şimdi ilk andan beri tutmaya çalıştığı gözyaşları gözlerindeki yerini almıştı. Küçüklüğünü birlikte geçirdiği en yakın arkadaşı gittikçe korkutucu bir hal alan meraklı yüz ifadesiyle ona bakarken uzatmaya gerek duymadan direkt konuya girmeye karar verdi.

"Jungkook bu gece köyün ormanlık yolunun girişinde seni bekliyor olacak, yanına fazlalık olacak gereksiz bir şeyler alma."

Lalisa'nın ince sarı kaşlarını yavaşça çatıldı, neyden bahsediyordu bu?

"Tanrı aşkına, neyden bahsediyorsun Jisoo? Ne Jungkook'u, ne gecesi?"

Kim Jisoo güzeller güzeli arkadaşının meleği andıran suratını inceledi gözleri dolu bir şekilde. Kalbinde gittikçe büyüyen sancının kanına karışarak tüm vücuduna yayıldığını hissedebiliyordu, burnunun sızlamasıyla gözlerini anlık olarak açıp kapatmasının ardından derin bir soluk verdi acıyla. Ona bunu nasıl yapacaklardı? Köyün en güzel, en iyi kalpli kızını nasıl olur da delinin tekiyle evlendireceklerdi? Hayır, Kim Jisoo buna asla izin vermezdi. Dün kendi babasından olayı duymuştu ve doğru olduğunu düşünüğü şeyi yaparak direkt olarak Jungkook'u haber vermişti. Jeon Jungkook duyduğu şey karşısında Jisoo'nun tahmininden de fazla sinirlenmişti ve ikisi aynı dakikada plan yapmışlardı. Tek yol vardı, o da Lalisa ve Jungkook'un ormanlık yoldan güneye kaçmaları ve buralara bir daha dönmemeleriydi.

lemon scented tree | taelice minificHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin