Şiirler özgürdü her zaman. Dilediklerince anlattılar bazen hissettiklerini, bazen uzak, alakasız kelimelere sığınıp ardında sakladılar anlamlarını. Şair ne anlatmak istiyordu? Ama her zaman bahsettirdiler kendilerinden, bazen sesli bir ortamda bağırırmışçasına çıktı ağızlardan, haykırırmışçasına. Bazense sevgiliye söylenen birkaç romantik cümle olup dökülüverdiler dudaklardan.
Bazen sadece bir adamın bakışıydı bir şiir. Çok anlamlı baktığında şiir olurdu gözleri bir kadının.
Bazen yüzlerce satır yazılırdı gidenin arkasından. Giden kimdir, neden gider bilmeden bile okumaktan keyif alırdık o şiirleri.
Kimi zaman aşık olunurdu bir cümleye, kimi zamansa kendin yazmış gibi okunurdu kelimeler. Seni anlatırdı sanki, seni sana tarif ederdi bir mürekkep, içinde kendini bulurdun.
Bazen şarkı sözleri şiir olurdu, melodiyle birleşirdi harfler. Bazense yalnızca kısa bir şiir dolanırdı diline, işte derdin; işte bu benim şiirim.Ben şiir olmak isterdim mesela, sende şiirin içindeki martılar ol. Okusunlar bizi bir çay bardağıyla birlikte. Bir dikişte, şansımız varsa birkaç yudumda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Şiirin Çığlığı
Poetry"Bir muma dokunduğumda hiç acı duymam, Bıçak batırsanız hiçbir şey olmaz, Onun kalbi atıyorken ben burada ölüyüm Ve de içim sızlıyor. Gel de gerçek değil de Sanki hala dökecek göz yaşım var. Bir muma dokunduğumda hiç acı duymam, Güneşte ve yağmurda...