"Sen gittiğin zaman
Sıcacık evinden öteye, savaşların arasına
Çığlıkların arasında rüzgar gibi ilerliyordun
Kulaklarında sana söylediğim şarkılarlaMermiler, kan kokusunun açlığıyla
Seni gördüler, bedenine saplanmak için
Fırladılar silahlarından
Öpmeye doyamadığım göğsünü parçaladılar sonra.Oysa sen hızla geçiyordun askerlerin arasından
Altında dalgalardan daha kudretli atınla
Seni evine götürmeye ant içmiş atınla
Seni, kendi canını sever gibi seven atınlaÇıktı o şanlı ruh savaş meydanından,
Getirdi cansız bedenini evinin yoluna.
Kanın mühürledi o külden bedeni,
Tanrı şahit, o da ben de
Ağlarız geceleri, aklımızda senin adınla."Sevdiceğinin ismini işiten toprak geriliverdi birden ve titredi ağaçların dalları, Yibo'nun dudaklarından fısıltı halinde geçen bir iç çekişle. Yeşil örtüyü süsleyen çiçekler korkularından büzülüverdiler, milyonlarca bile olsalar yanlarında duran genç adamın duyacağı tek kokunun kan kokusu olacağından utanıyorlardı sanki.
Yanlış da değildi.
Altı yıl önce sona eren savaş aslında hep burada gibiydi. Gökyüzü rengarenk gelmiyordu bazen ona, bulutlar yalnızca alev almış baruttan yükselen kara duman gibi görünüyorlardı, toprak da kanla ıslanmıştı. Ardından... Wang Yibo başını iki yana sallıyor, o an gerçek gökyüzünü, pamuk gibi bulutları, rengarenk çiçekleri ve yumuşak toprağı; gözlerinden süzülen bir damla yaş ve dudaklarında acı bir tebessümle izliyordu.
"Sen ve senin gibi askerler canlarını verdiğinden, şimdi ben böyle özgürce bakabiliyorum yere ve göğe." Yumuşak bir rüzgarla sallanan otların hışırtılarının arasından dört muzip bacağın sesi duyulduğunda Yibo yüzünü sola çevirerek yanındaki kudretli hayvana baktı.
Malky altı yıl önceki canlılığıyla, yine o dağları aşabilecekmiş gibi duran kaslı bacaklarıyla, eski sahibini mermilerin arasından kaçırabilecek kadar zekice parıldayan gözleriyle yaşıyordu. Sır gibi bakışları vardı, Yibo basit bir hayvan olmadığını biliyordu onun. Malky'nin ismini koyan kişiydi o, onun haşince parlayan gözlerini ilk gördüğü ve dudaklarına bir kelimenin esiverdiği anı dün gibi hatırlıyordu. Malky olsun, demişti ama sadece Malky olmamıştı o, sevdiğinin ve onun can dostu olmuştu, sahibinin cesedine bile sadık bir at olmuştu.
"Biraz daha dolan, sonra gideceğiz." dedi son altı yıldır yaşama sebebi olan ata doğru. Yibo, Zhan'ın cansız bedeniyle bütün gece ağladığı ve civar köydeki insanların endişeyle etrafına topladığı gece intihar etmeyi, sevgilisinin arkasından gitmeyi düşünmüştü. Yine de o an kafasını Zhan'ın boynundan kaldırıp arkasına baktığında, dimdik duruşuyla boşluğu izleyen Malky durdurmuştu onu.
Yibo intihar etmek için Malky'nin ölmesini bekliyordu.
"Ben acıktım, hem ortalıkta koşturmaktan da yoruldum." Acı acı gülümsedi. "Ama biraz daha kalalım, Malky... Zhan'ıma veda etmeye içim elvermiyor."
Wang Yibo yüzünü mezar taşına doğru çevirdi.
"Canım Zhan." Bakabilseydim sana, dudaklarını öperken fısıldayabilseydim kulağına, o zaman daha çok hissederdin yüreğimin senin için nasıl da yangın yeri olduğunu. "Biz çok, çok iyiyiz. Sen hiç merak etme, tamam mı? Güzelce uyu..."
Toprağa doğru eğildi. Hayır, hayır. Kendimi tutmam gerekiyor, güçlü durmam gerekiyor. Bu Tanrı'nın bana bahşettiği hayat... Hayır, yenilmeyeceğim; benim sevgilim her zaman dudaklarımdaki iç çekiş olarak kalacak, ben son nefesimi verip de ona kavuşana kadar Zhan'ı daima hatırlayacağım ve onu karşıladığımda olduğu gibi, sıcak anılarını yüzümde bir gülümsemeyle karşılayacağım. "...seni çok özledim. Çöldeki her bir kum zerresi suyu nasıl özlediyse ben de seni öyle özledim. Ama Malky'e iyi bakıyorum, kendime iyi bakıyorum, çünkü biliyorum ki sen ikimizi de çökmüş görmek istemezdin; ikimiz de ölene kadar ikimize de sahip çıkacağım ben."
Uzanıp soğuk mezar taşını öptü ve Zhan'ın ruhunu kollarının arasında hissetmeye çalıştı. Yoktu, her zaman olduğu gibi. "Şimdi gitmeliyim... Görüşürüz sevgilim."
Hışırdayan ağaç dallarının arasından koşuşturan bir sincabı izleyen Malky, sahibinin ona seslendiğini duyduğunda kişnedi ve onun sırtına binmesine izin verdi. Yibo dizginleri eline alıp atın bedenini evin yoluna doğru çevirmeden önce, Malky sanki tam olarak yerini biliyormuş gibi, parlak gözleriyle Xiao Zhan'ın mezarına bakmıştı.
***
6.12.2020
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Atlantis [Yizhan]
Fanfiction"malky... zhan'ıma iyi bak ve onu yine sırtında geri getir, olur mu?"