Dudaklarıma sadece renk vermesi amaçlı hafif bir ruj sürdüm. Üzeri kırmızı beyaz çizgili detaylı kırmızı bir eşofman takımı tercih etmiştim. Çok sade bir makyaj yapmış, siyah uzun saçlarımı taramıştım. Bunun ilk gün için yeterli ve okula uygun olduğunu düşündüm.Kapının önüne varınca herkesten önce hazırlandığımı fark ettim. "Ben hazırım?" Diyerek seslendiğimde, içerden geliyorum gibisinden sesler geldi.
Dün kızlarla derin sohbetlere dalıp birbirmizi dinlemiştik. Bu hem aramızdaki bağın temelini atmış, hemde birileriyle konuşmak beni içten içe mutlu etmişti.
Jennie siyah, boğazını saran, kolsuz dar bir tişört giymiş. Altına yüksek bel siyah kot pantolon çekerek beline kemer takmıştı. Her seferinde aynı kombini farkı parçalarla yapıyor gibiydi.
"Jennie, yanlış anlama ama görevde giydiğin kıyafetleri, okulda giymen doğru mu?" Jennie bir bana, birde kendi üstüne bakmıştı. "Hepiniz olduğunuzdan farklı giyiniyorsunuz zaten. Endişe etme." Olumlu anlamda başımı salladım. Buraya doğru gelen Jisoo, at kuyruğu kızıl saçları, beyaz gömlek ve dar kot pantolonu, çok güzel gözüküyordu. Ardından Chaeyoung, tam tahmin ettiğim gibi çiçek desenli, göbeği açıkta bırakan bir üstle mini etekli bir takım giymiş, sarı saçlarına siyah bir bandana takmıştı.
¶
Okulun kapısına doğru yaklaşırken, adımlarımız yavaşlamıştı. Okuldaki öğrencileri incelediğimde herkesin uyum içinde fakat birbirinden farklı formalar giydiğini gördüm. "Herkes formalı, sorun etmezler umarım."
Chaeyoung saçlarını geriye atarak, "şu okula bir gireyimde giyinmek neymiş görsünler." Diyerekten yürümeye başladı. Bizde ona eşlik ettik. İçimde anlamsız bir can sıkıntısı vardı. Nedensizce Okula girmek istemiyordum.
Okula girdiğimiz an sanki insan görmemişcesine bize çevrilen gözler, beni rahatsız hissettirmişti. Lanet Güney'liler böyle olmak zorunda mıydı?
Jisoo gülümseyerek yere inen bakışlarının altından fısıldadı "sakın olay çıkaracak bir hareket yap-"
Daha sözü bitmeden, kızın biri hoyratça bana çarpmış, birde yetmemiş gibi üzerimi kahveye bulamıştı. Tanrım cidden mi? İlk günde mi? Yüzlerce insanın içinden ben mi? İçimden tanrıyla yersiz bir şekilde tartışırken, kıza döndüm.
En az benimki kadar siyah ve uzun saçları vardı. Suratı sevimliydi fakat kısa kahkülleri ona asabi bir hava katıyordu. Bir o kadar yapmacık ve endişe dolu ifadeye bulanmış suratı üzerimde gezinirken, asla ama asla gerçekçi değildi. "Aferdersin tatlım, iyi misin ?
Gözlerimi ona dikerek yapmacık bir şekilde gülümsedim. "İyim tatlım, bir dahakine önüne bakarsan daha iyi olacağım."
Jisoo'nun içinden bana ne kadar söylendiğini bilsemde, bana bilerek bu tavrı takınan Güney'liye karşı sessiz kalmayacaktım.
Sahte gülümsemesi anında silinmiş yerini gayet sinirli bir ifade almıştı. Yanından geçip gideceğim sırada bileğimi yakalamış, benim yapacağım hamleden önce Chaeyoung sanki bu anı beklermişcesine onun bileğimde olan elini tuttu.
Bu saliselik refleksine şaşırarak ona döndüm, gözlerini kırpıp önümde durdu. Pozisyonlarımız değişmemiş, kızın eli hala bileğimde, Chae'nin eli ise hala onun eli üzerindeydi. Etraftaki insanlar ses çıkarmaz vaziyette bizi izlerken, gerilmeye başladım.
Chaeyoung, gözlerini, bileğim ve kızların gözleri arasında gezdirerek konuştu. "Arkadaşımın elini, derhal bırakıyorsun." Diğer elini, kızın parmakları üzerine koyarak, ederek aheste aheste hareketle "yada bu ellerini kullanılmaz hale getirebilirim." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playing With Fire.°liskook
Actionİstihbarat birliği şube başkanı; Bay Choi, elini sertçe masaya vurarak, öfkeyle tısladı. "Geçmişiniz onlar tarafından ateşe verildi, bu yangını söndürmeden ve intikamınızı almadan gelmeyin." Başından beri cesur tavrıyla dikkat çeken kızıl saçlı kız...