demir eldivenler

Yeni bir can

Kayra ve Şule dünya da çok az özelliği içinde bulunduran ailelerin özel çocuklarıydı. Kayra'nın ailesi hava ve toprağa hakimiyet sağlayabiliyordu. Bu sebeple de çok büyük çiftliklere sahiplerdi. Çiftlikte Karya bir velihat prens gibi büyütülmüştü zaten de tek varisti soyda başka erkek çocuğu asla olmamıştı. Şule'nin ailesi ise ateş ve su güçlerine sahipti. Onlarda çok güçlü ve varlıklı insanlardi bu iki birbirine zıt gücü kullanıp önemli gemi filolarını yönetiyorlardı aile genel olarak askeri alanlarda hüküm sürüyordu adeta gerçek anlamda birer ateş ve mermiydiler ve Şule de ailesinin tek varisiydi. Ama Kayra prens olarak büyütülürken Şule bir prensesin aksine bir savaşcı olarak yetiştirilmişti. Suyu çok seven ateş gibi olan bu kadın buz gibi havada denizde yüzmeye bayılırdı arada ailesinden kaçıp uzaklaşabildiğinde dondurucu kış aylarında deniz buz tutmaya yakınken yüzerdi. Yine böyle bir günde Kayra sahilde yürürken Şuleyi gördü adeta büyülendi. Şulenin upuzun gece siyahi saçları ve adeta yakutu andıran gözleri kalbini tamamı ile delmişti hayranlıkla onu izledi ve karaya dönmesini bekledi. Şule karaya vardığında bu ne cürret beni mi izliyordun sen diye bağırdığında Kayra ona kendini tanıttı ve Şule de buna düşmanımsın farkında mısın diye sordu? Kayra sakince farkındayım dedi ama senin kadar büyüleyici bir varlığa insan neden düşman olmalı ki diye sordu? Ve devam etti düşmanlığın neden olduğunu biliyor musun diye sordu? Şule şaşkınlıkla sen biliyor musun dedi. Ikisi de neden düşman olduklarını bilmiyordu. Sahilde otururken Kayra'nin üşüdüğünü görünce bulduğu iki dalı gözleriyle ateşe verdi ve oturdu ama kumlar onu rahatsız ediyordu sanki. Bu jestine karşılık Kayra gücü ile kumlardan koltuk yaptı Şule'ye sabaha kadar birlikte sohbet edip güldüler. Şule de Kayra'dan etkilenmişti. Masmavi gözleri vardı sevdiği deniz gibi. Uzun boylu, sarışın ve oldukça yakışıklıydı. Aylar böyle geçti ailelerinden gizlice kaçıp sahilde birlikte vakit geçirdiler. Kayra artık kaçıp geçirdikleri saatlerin ona yetmediğini söyledi Şule'ye oda buna katılıyordu ailelerine birbirlerini sevdiklerini ve evlenmek istediklerini söylediler. Aileleri adeta delirmişti onlara bunun asla olamayacağını söylemişlerdi. Ama bu gençler kararlıydı evleneceklerdi ama ikiside ailesinin varisiydi soy onlarda bitiyordu. Aile bu süre gelen özel yeteneklerin kaybolmaması için evlenmemelerini söyledi. Ama ikiside isteklerinde diretti aile onlara kötü sonu söylemek zorundaydı. Egerki bu ailelerden birbirleri ile evlenmek gibi bir durum olursa doğacak olan çocuğun nasıl güçlere sahip olacağı ve ailelere yıkım getireceğini söylediler. Şule' nin ailesi tezat güçlerden oluşuyordu birde buna toprak ve hava katılırsa bu çocuk nasıl olurdu. Kehanet bu ailelerin birbirleri ile kanının karışması durumunda sona sürükleneceklerini söylüyordu. Ailelerin karşı çıkmasına rağmen iki genç kaçıp evlendiler. Kayra kendine küçük bir çiftlik kurdu. Şule ise ev hanımlığı yapıyordu. Ve hamileydi bebek bekliyorlardı. Bir kızları olacaktı. Isminin Alya olmasına karar verdiler. Özellikle alfabenin ilk harfi ile başlasın ismi istediler. Çünkü Alya onların mutluluğunun başlangıcı olacaktı. Aylar geçti ve Şule'nin doğum zamanı gelmişti. Ama Kayra onu hastaneye götüremezdi. Ailelerindeki hiç bir doğumda hastanede olmamıştı çünkü özellerdi ve bu normal görülemezdi. Şule'nin ailesini aradı ve durumu anlattı. Şule'nin babası da annesi de biricik kızlarından vazgeçemezdi. Bu yüzden ailelerine bakan ebe ile Şule'nin yanına gittiler doğum başlamıştı. Bir kaç saat sonra bebek doğdu. Gerçekten de bebek çok özeldi. Saçlı doğan bu kız çocuğu gözleri açık doğmuştu. Bir gözü yeşil bir gözü maviydi. Saçlarının yarısı siyah yarısı sarıydı. Olağan üstü bir çocuktu ailede daha önce asla böyle bir bebek görülmemişti. Şule kızına aşk ile baktı ve minik ellerini tuttu ve öptü. Işte o anda bebeklerinin gerçekten de.....