bir, biri ve birileri

185 18 14
                                    

Gökyüzünün kapalı olduğu bir sonbahar günü. Akşam üzeri, saat tam altı buçuk olunca Wuxian haftada birkaç gün ve bazen tüm hafta boyunca Wangji'yi görmeye gelirdi. Dün onu biraz kızdırmıştı ancak rutini bozmadı.

Göğsünde yırtıcı bir duygu var. Kemiklerine akın ediyor, kemikleri iğne ucu kadar küçük parçalara ayrılıyor. Hastalıklı. Hasta. Çaresi yoktu ve çare aramayı uzun zaman önce bırakmıştı. Wei Wuxian şifayı oldukça fena kapmıştı.

Wei Wuxian, Lan Wangji adında bir tür hastalığa yakalanmıştı.

Yerdeki sarı yaprakları ayağıyla eziyor çıkan hışırtıları yüzündeki çocuksu gülümsemeyle dinliyor. Bu hareketi, hastalığını, aklını ve kalbini meşgul eden birkaç şeyden biri.

Tatlı bir rüzgar yüzünü yalıyor, kilisedeki tütsülerin kokularını burnuna taşıyor.

Ezbere bildiği yolları zıplayarak geçiyor. Kilisenin arkasındaki patikaya sapıyor ve sonunda istediğini buluyor.

Lan Wangji ahşap bankların birinde oturmuş, artık maskesi olmuş, ifadesiz yüzüyle elindeki incili okuyor. Rüzgar saçlarını ve kıyafetlerini dalgalandırıyor, bembeyaz teni ve beyaz kıyafetler içerisinde gerçek bir tanrı olarak görünüyor Wei Wuxian'a.

Wei Wuxian önündeki tanrı yüzünden derin bir iç çekiyor ve bu fırsatı kaçırmak istemiyor. Çalılıkların ardına gizlenerek tanrısını izlemeye koyuluyor. Wei Wuxian biliyor, tanrısının yalnız olması, bir fırsat ve bu fırsat nadiren eline geçiyor ve kaçıramayacak kadar gözleri sanata doymak zorunda olduğunu hissediyor. Köyün bütün genç kızları soru sorma ya da günah çıkarma bahanesiyle Lan Wangji'nin gün boyu yanından ayrılmıyorlar.

Wei Wuxian da onlardan biri. Sanat Lan Wangji'dir. Şekilli ve biçimli kaşları, dudaklarını ahlaksızca üzerinde gezdirmek istediği dolgun dudakları, yüzüyle orantılı ancak Wei Wuxian'a göre tatlı bir burnu var. Uzun saçları ile ahlaksız, edepsiz düşünceleri var. Saçlarına asılmak istiyor Lan Wangji'nin kucağındayken...

Rahip, onun hayal kurmasına bile izin vermiyor. Bankta kıpırdanıyor, etrafa umursamaz bakışlarını atıyor ve kimseyi göremeyince incili okumaya devam ediyor.

Yakalanmak istemiyor, çalılıkların arasından çıkıyor, sanki saklanmamış, yeni geliyormuş izlenimini vermeye çalışıyor.

Banka doğru yürürken sağ elini şiddetle sallıyor, bir yandan da "Lan Zhan." diye bağırmayı da ihmâl etmiyor.

Lan Wangji sesi duyar duymaz vücudunda bir sinir dalgası yayılıyor. Sakin olmaya çalışıyor, belki onu görmezden gelirse geri giderdi.

Wei Wuxian ellerini uzun süre salladıktan sonra görmezden gelindiğini fark ediyor. Hayal kırıklığıyla ellerini indiriyor.

Beni görmezden geliyor, belki de dün için hala kızgındır. O zaman gönlünü almalıyım.

Rahibin görmezden gelişi baş belasını yıldırmadı. 

Wei Wuxian'ın attığı her adım rahibi delicesine geriyor, fark ettirmemek için büyük çabalar sarf ediyor.

Wei Wuxian hızla Lan Wangji'nin yanına oturuyor. Bank dar olduğu için vücutları birbirine değiyor ve Wei Wuxian'ın bacağı Lan Wangji'nin bacağının biraz üstünde kalıyor. Tam da tahmin ettiği gibi: tanrısının uylukları sıkı ve güçlü.

Bankın dar olması Wei Wuxian'ın işine geliyor fakat rahip için oldukça rahatsız. Herkes, ailesinin zoru ile pazar ayinine katılan küçük çocuklar dahi Lan Wangji'nin temastan hoşlanmadığını bilirdi. Elbette Wei Wuxian da biliyor fakat umursamıyor.

Rahip sertçe incili kapatıyor ve kızgın bakışlarını yanındakinin yüzüne çeviriyor.

"Kalk." diyor. Sesindeki soğukluk insanın içini ürpertiyor.

Wei Wuxian kalbini tutuyor. "Lan Zhan kalbimi kırıyorsun. Yanından kalkmamı isteyecek kadar nefret mi ediyorsun benden?"

Rahip ona cevap vermeye tenezzül etmiyor. Banktan kalkmaya hazırlanıyor ancak Wei Wuxian ondan hızlı davranarak ilk kalkan kendisi oluyor.

"Tamam tamam kalkmana gerek yok. Ben kalkarım. Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim. Dün için üzgünüm. Hadi ama Lan Zhan, o an ne yapabilirdim ki? Saklanabileceğim tek şey sendin. Bu kadar kızmakla biraz abartmıyor musun? Biliyorsun ben köpekten çok korkarım. Böyle bir şeyi bende yapmak istemezdim. Yani isterdim de.. Neyse.. Ama merak etme. Bir daha böyle bir şey olmayacak. Tekrardan özür dilerim."

Dün yine saat altı buçukta Lan Wangji'nin yanına gelmişti. Ona yine bir şeylerden bahsedip kendince dalga geçiyor, rahip ise hiç ses çıkarmadan onu dinliyordu. Ama birden nereden çıktığını bilmediği bir köpek, kendilerine doğru havlayarak koşmaya başlamıştı. O an Wei Wuxian panikle ne yapacağını bilemez bir halde Lan Wangji'nin kucağına çıkmıştı. Köpek gidene kadar onun kucağından inmemişti. Açık alanda saklanacak tek yer gerçekten de rahibin kucağıydı. Yalan söylemiyordu. Eğer rahibin arkasına saklanacak olsaydı Lan Wangji onu köpeğin üzerine iterdi!

Lan Wangji gerçekten üzgün olup olmadığını anlamak için Wuxian'ın suratına dikkatlice bakıyor, fakat gördüğü tek şey, her zaman yüzünde olan o, ciddiyetsiz ve sinir bozucu gülümsemesi. Lan Wangji'nin sinir kat sayısı artıyor ve önündeki baş belası ateşe körükle gidiyor.

"Lan Zhan! Özrümü diledim. Affettin değil mi? Tanrı bile senden daha affedici!"

"Tanrıya inanmıyorsun bile Wei Ying."

"Sana inanıyorum ya!"

Gözlerini yumuyor ve kendini sakinleştirmeyi deniyor. Tanrı insanlardan, kendisinden ne istemişti? Birbirinize karşı nazik olun, şefkatli, birbirinizi affedin. Tanrı Mesih'in uğruna Tanrı'nın sizi affettiği gibi.

Ayağa kalkıyor, Wei Wuxian'ın karşısına dikiliyor ancak bakışlarını karşısındakinin yüzüne değdirmeye cesaret edemiyor.

"Anladım. Sorun yok." diyor ve hiçbir şey söylemeden ayrılıyor.

Arkasında soru işaretleri ile bir baş belası bırakıyor.

bu kitabı o kadar çok yayımlayıp kaldırdım ki... neyse bu sefer kaldırmayacağım.

Rahip ve Günahkâr | WangxianHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin