1. 𝐁𝐨𝐥𝐮𝐦 { 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫 }

1.5K 93 46
                                    

"Irene! Aşağı gel seni bekliyoruz!"
Abisinin kalın, ama kendine has bir tonu olan sesiyle güne gözlerini açtı Irene. Sabah erken kalkmayı sevmezdi, ailesi de bunu bilirdi. Sadece önemli birşey olduğunda çağırırlardı.

"Geliyorum Dylan."
Dylan ondan yalnızca 1 yaş büyüktü ama yinede ona abi demesini isterdi. Irene ise her seferinde ( kesinlikle onu sinir etmek için değil ) ismiyle seslenirdi. 

Geniş yataktan sarkıttı ayaklarını Irene. Hâlâ kapalı olan gözlerini açmadan ayaklarıyla terliklerini yokladı. Pembe pofuduk terliklerini ayağına geçirince ayağa kalkıp gri perdelerini araladı. Içeriye iç açıcı bir aydınlık geldi. Irene bundan rahatsız olup gözlerini kırpıştırdı. Aydınlığa alışınca gözlerini araladı ve geniş gardrobunun kapaklarını açtı. Evde pijamayla dolanmayı sevmezdi. Evde süslenenlerden de değildi. Altına düz, siyah bir kot pantolon buldu. Üstüne bordo bir tişört aldıktan sonra saçlarını tarayıp merdivenlere yöneldi.

Hâlâ uykulu olduğunu kendiside bildiği için merdivenlerden yavaş yavaş iniyordu. Hızlı inerse düşme ihtimali çok yüksekti. Bir yandan ne konuşulduğu hakkında fikri olsun diye kapıyı dinliyordu. Ama içerden gelen tek ses bir kadının ( büyük ihtimal annesinin ) ağlama sesiydi. Kapıyı çalmadan girerse saygısızlık olacağını düşünerek kapıyı yavaşça tıklattı. Az önce uykulu bakan gözleri şuan merakla doluydu. Bu kadar önemli ne olabilirdi ki?

İçeriden kısık bir "Gel." Sesini duyduktan sonra salona girdi Irene. Salonda gözlerini gezdirdi. Annesi ve babası  koltukta   oturuyordu. Gözlerinde ki gözyaşı ve hayal kırıklığını dile getirmelerine gerek yoktu. Yanlarında olan kadınla adam onları teselli etmeye çalışıyordu. Dylan ise hiçbir şey anlamamışa benziyordu.

Dylan söze atıldı. "Anne neler oluyor?" Annesi ona döndü. Ağzından küçük bir kışkırtı çıktı. Ama bunun mutlulukla alakası yoktu. Sanki söylediği şeyin ironikliğine gülmüştü. Daha fazla merakta bırakmamak için konuşmaya karar verdi. Derin bir nefes aldı. " Hani birbirinizle farklılığınız hakkında şakalaştığınız zamanı hatırlıyor musunuz?" İkiside birbirine bakıp gülüştü. Abisinin sapsarı saçları ve renkli gözleri varken, kendisinin kuzgun karası saçları, bir o kadar da koyu gözleri vardı. Birbirlerine durmadan "Ya sen  evlatlıksın, ya ben." diyip gülüşürlerdi. İkisinin yüzündeki gülümseme de akıllarına gelen şeyle donuklaştı. Dylan en azından annesine benziyordu ama Irene hiçbirine benzemiyordu bu nedenle daha çok korkuyordu. Annesi gözlerindeki korkuyu farketti. Yanındaki kadına dönüp 'Kalanını sen anlat' dercesine gülümsedi. Kadın bunu anlamış olacak ki size girdi. "Ben Euphemia Potter. Yanımdaki de kocam Fleamont Potter. Tanıştığımıza memnun olduk kızım-"
"Irene." Dedi Dylan. Onların kardeşini bu kadar çabuk sahiplenmesine bozulmuş gibiydi. O da haklıydı. Kardeşini korumaya çalışıyordu.
Bayan Potter bunu farketmiş olacak ki " Üzgünüm, Dylan. Irene,çocukluğumla alakalı ne hatırlıyorsun?" diye sordu.
Irene cevap verdi. " Ben..bilmiyorum." Bayan Potter bunun üzerine anlatmaya başladı. "Sen ve ikizin James henüz 3 yaşındaydını-"
"Bide ikizim mi var lan?!"
"Susarsan anlatıcak aptal."
"Bana aptal deme."
"Ama öylesin güzelim."
Bayan Potter dikkati üstüne çekmek istercesine boğazını temizledi. İki çocuk da başlarını utançla öne eğip dinlemeye devam ettiler. "Sen ve ikizin James henüz 3 yaşındaydınız. Bir  muggle parkında oyun oynuyordunuz. O gün.." Gözlerindeki yaşları akmamaya zorladığı belliydi. Irene bunu farkedince " Ağlayabilirsiniz. Kendinizi sıkmanıza gerek yok." dedi. Euphemia ve Fleamont ,onun bu kibarlığına gülümsedi ve gururla baktılar. 
"O gün o mahalleye ölüm yiyenler saldırdı. James hemen elini tuttu. Yanımıza gelmeye çalışıyordu. Fakat sen yanınızda olan patlamanın sesinden korkup kardeşinin elini bırakıp kaçtın. Yıllarca seni aradık, yıllarca.. Herkes senin o saldırıda öldüğünü düşünüyordu. Hatta gazetede haberi yayınlarken ölülerin arasına ismini de koymuşlardı.Ama biz biliyorduk yaşadığını. Sadece babanla biz değil, kardeşin James'te arkadaşlarıyla okulundan gizlice kaçıp seni arıyordu. Bunu bizim farketmediğimizi sanıyordu ama biz daha fazla üzülmemesi için farketmemiş gibi davranıyorduk. Sonunda bulabildik.."
"Peki ikizi-"
"Neden gelmediğini merak ediyor olmalısın" diye sözünü böldü Fleamont. Irene başıyla onayladı."Onun seni bulduğumuzdan haberi yok. Sürpriz olsun istedik. Fakat biz yinede seni zorlamak istemiyoruz. Ne de olsa annenler sana kendi çocukları gibi bakmış ve buna çok minnettarız. Eğer burayı bırakmak istemezsen anlarız. Ancak.. sen bir büyücüsün Irene. Hogwarts Cadılık ve Büyücülük okuluna gitmen lazım. Çok zamanımız yok. Hemen karar versen iyi olur." Irene şoka girmişti. Ağzı açık bir şekilde Bay ve Bayan Potter'a bakıyordu. Onu en iyi tanıyan kişi Dylan olduğundan yanına gelip ensesine hafif bir tokat attı. Herkes ona merak ve şaşkınlıkla  bakarken " Böyle çok şaşırınca falan transa geçiyor garibim." Kıkırdadı. " Onu kendine getirmeniz için böyle yapmanız gerekiyor. Size bir tane kullanım kılavuzu hazırlamalıyım." İki kardeş gözlerindeki yaşlarla kıkırdadı.

𝐏𝐫𝐢𝐬𝐨𝐧𝐞𝐫 | Sirius Black {𝔪𝔞𝔯𝔞𝔲𝔡𝔢𝔯𝔰 𝔢𝔯𝔞}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin