10 || öfori

223 32 72
                                    

━ [now playing]: labrinth,
formula

Az sonra dizlerimin bağı çözüldü ve bedenim yere yığıldı, yerde oturur vaziyette dururken yerdeki keskin minik cisimler ellerime ve bacaklarıma batmıştı, Ayrıca sol dizimden süzülen sıcak sıvıyı hissedebiliyordum.

İnsanlar üstüme üstüme yürürken ezileceğimi sanmıştım ama sıcacık bir el koluma sarılıp beni oturduğum yerden kuvvetli bir şekilde çekti. Bedenim elin sahibine çarptı, ardından sırtıma bir kol sarılmıştı.

"Arin, iyi misin?"

Başta Seungmin olduğunu sandım ama sesini duyduğumda arkadaşım olmadığından emindim, ne zaman irislerime vardığından emin olmadığım yaşlarım ise görüşümü bulanıklaştırarak sağlam görmeme engel oluyordu.

Hiçbir cevap veremedim bu yüzden. Beni ezilmekten kurtaran kişiyi ne görebildim ne de tek kelime edebildim. Hızlı adımlarla bedenimi kalabalıktan çekip çıkardı ve seslerin daha az olduğu bir koridora, ardından da sessiz ve mis kokulu bir odaya çekti beni.

Sonunda nefes alabildim, gözlerimdeki yaşlar hafifçe yanaklarıma dağıldı ve loş sarı bir ışık odayı aydınlattığında net görebildim beni tutan kişiyi: Na Jaemin idi bu. Kapattığı kapının hemen önünde duruyorduk ve Jaemin beni omuzlarımdan tutuyordu. "İyi misin?" diye sordu, kaçıncı soruşu olduğunu bilmiyordum.

"Hayır," dedim fısıltıyla, ellerimi kaldırdım ve cam kırıklarının açtığı onlarca minik kesiğe baktım, bazıları açtığı yaralarda duruyordu. Bu derece acıması normal miydi? Sadece hafif bir sızı hissediyordum, bacaklarım da aynı şekildeydi ama neredeyse hissetmiyordum bile. Pembe drajeden olduğunu düşündüm.

"Tanrım.." Jaemin beni odanın ortasındaki büyük yatağa oturttu, kendisi de çalışma masasının tekerlikli sandalyesine oturmuş ve tam bacaklarımın önünde durmuştu. Yüzünü görebilmek için hafifçe eğilmek durumunda kalmıştım.

"Nasıl oldu bu?" diye sordu Jaemin, bir yandan da deri ceketinin cebinden bir şeyler yokluyordu. Sonunda aradığını bulup telefonunun klidini açtı ve parmaklarını hızla ekranda gezdirdi. Gözlerim onun hızına yetişemezken Jaemin ekranı kilitlemiş ve telefonunu yatağa atmıştı.

"Yerde bir şeyler kırılmıştı." dedim, kelimelerin dudaklarımdan düzgün çıkması için büyük bir çaba sarf ediyordum. Krizlerimden kalan tırnak izleri de vardı avuçlarımda ama Jaemin tek kelime etmemişti bu konu hakkında.

"Çok dikkatsizsin. Nasıl yere düştün?" Jaemin sağ elimi büyük elleri arasına alıp minik cam kırıklarını edindikleri yerden hafifçe çıkarmaya başladığında minik sızı canımı titreten bir acıya dönüşmüştü.

"Ah!" Dudaklarımdan istemsizce yüksek bir inilti kaçtığında "Özür dilerim." dediğini duyar gibi oldum ama emin olamadım. Kucağıma doğru eğilmişti, yalnızca başının tepesini ve koyu renkli tutamları görebiliyor ve saçlarından yayılan kokuyu soluyabiliyordum.

Daha nazik davrandı bundan sonra, özenle cam kırıklarını avucumdan çıkardı ve diğer elime de aynı şeyi yaptı. Ben de az öncenin aksine cam kırıklarını derimin altında fazlasıyla hissediyordum.

Girdiğimiz odanın ev kapılarında olduğu gibi şifreli olduğunu tanıdık robotik sesin odaya doluşuyla fark ettim, ardından içeri uzun bir beden girdi ve arkasından kapı kapandı ve ona tekrar robotik ses eşlik etti. Hwang Hyunjin idi gelen, kucağında ilk yardım çantası vardı ve beni görmesiyle gergin ifadesine şaşkınlık nidası da yüklenmişti.

"Ne oldu?" diye sordu koyu sesiyle, ama bana bakmıyordu. Hemen Jaemin'e varana kadar adımladı ve pek de büyük sayılamayacak ilk yardım çantasını yatakta yanıma bıraktı.

the remedy for a broken heart :: hyunjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin