İnsanın dinden çıkmasına sebebiyet veren sadece sorular olmayıp bazen cevaplar da vahim neticeler doğurmaktadır; Bu konuda bildiğim en iyi iki örnekten bahsetmek istiyorum
■ : Birinci örnekte İmam Gazali teşhisi koyuyor ve reçeteyi ölçü ile sunuyor; Taklidi imanı tahkik seviyesine çıkarma esnasında itikadın karışıklığa düşme ihtimaline, burhani yaklaşımların insanın zihninde birtakım problemlerin çıkmasına sebep olması ihtimaline binaen kelâmı ilaca benzetmiştir. İlaç, hasta olanı hayata bağlarken sağlıklı olanı öldürebilir. Dolayısıyla kelâm, yetkin bir tabip tarafından gereği kadar kullanılması gereken bir ilaç konumundadır. Tabii buradaki "kelâm"dan kasıt kelam ilmidir lâkin cevabını her ilim ve soruya verilecek cevaba hitaben demek de uygun olacaktır. Kendimizi daha çok kanıtlama telaşına düşmekten laf kalabalığı yapmak da zihinleri bulandıran bir etmendir. O kadar anlatılan şeyler arasında dinleyicinin dikkatini dağıtacak bir sebep tam olarak anlaşılmaya engel olabilir. Böyle bir durumun da mühim bir hususta olması yanlış anlaşılmadan ve yanlış anladığını da bilmemekten ötürü itikadi sorunlara yol açabilir. Tüm bunlara dikkat etmek önemlidir.■ İkinci örnekte ise bazı kimseler Bediüzzaman Said Nursi'ye bazı sorular sormuşlar ve kendileri daha sonra yazılmış bir mektupta şöyle demektedir; " O gece benden sual ettiniz, ben cevabını vermedim. Çünki mesaili imaniyenin münakaşa suretinde bahsi caiz değildir. Siz münakaşa suretinde bahsetmiştiniz."(Mektubat, 12. Mektup, sayfa 42)
Bediüzzaman'ın cevabında bahsettiği "İmani meseleler" üzerinedir. Bunu Kur'an, bunu hadisi şerif olarak da almak mümkün, hatta içtihatlar üzerine dâhi böyle denilebilir.
İlmimiz bu kadar kıt iken, ve kendi savımızı illâ savunmak adına ağız dalaşına çıkmak hakkında hiçbir örnek veremeyeceğim, hele ki böyle meselelerin ikili değil de bir topluluk içerisinde konuşulmaması gerekir ise susmak en iyisidir. Sen bir kişiyi irşad etmeye çalışırken çevredeki belki onlar kişi perişan oluyor. O konuşulanlarla belki de hiç aklında olmayan ve çözüm bulamadığı bir sıkıntıya yol açılıyor olabilir.
Günümüzde Kur'an ve hadislerin TV programlarında sakız gibi ağızda gevelendiği ve hiçbir ehlinden ilmi açıklamayla sonuçlandırılmamış o programların hepsi bilmedikleri bir vebal altındadırlar. Böyle ortamlarda, karşının da bilmediğini bilmediği ve öğrenmeye de gayretli olmadığı durumlarda susmak en iyisidir. Antikayı hurdacıya gösterip pazarlığa girişmek antikanın değerini düşürmek demektir. Varsınlar "Bilgisiz" desinler, kendimin cahilliğini kanıtlamaktan efdal görürüm.
Resulullah(s.a.v) sözün özünü konuşur, sorulan sorunun çoğunlukla karşılığını verirdi, sual ile cevabı iki kollu bir terazinin dengesi gibiydi. O'ndan (s.a.v) sadece soruları ve kendisine sorulanlara sunduğu cevaplara bakaraktan nebevi bir tebliğ metodu sayfalar dolusu çizilebilir ve araştırma konusu da olunması gerekilen bir detaydır aynı vakitte...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlahiyatçıları Ateist/Deist Yapan 27 Soru
Spiritualİnternette dolaşırken "İmam Hatiplileri Deist Yapan 27 Soru" diye yazılar gördüm. Bir profesörün makalesinin içindeki anket sorularının çeşitli sitelerde paylaşıldığını lâkin profesörün bu sebepleri sayarken ondan yahut herhangi diğer, medya, gündem...