1. O benim şahsi kapağım!

361 23 3
                                    

Kalemi izlemeye devam ederken listeye ne yazmam gerektiğini düşünüyordum. Birkaç dakika sonra parmaklarımda duran kalemim harekete geçti ve kağıda şunları yazdım.

-Annemle kavga ettiğimde evine gidebileceğim biri. Onun evinde benim, benim evimde onun elbisleri olmalı!

-Gece onunla eğlenmek için evden kaçabileceğim biri.

-Beraber sarılarak uyuyabileceğim ya da omzuna kafamı koyup ağlayabileceğim biri.

-Kavga ettiğimde suçlu olsam bile beni savunacak biri.

-Müzik zevkimizin aynı olduğu biri.

-Canım sıkıldıkça dövebileceğim biri.

Yazmayı bıraktığımda son maddeyi silmem gerektiğini düşündüm. Ama sonradan vazgeçtim ve bununda listede olması gerektiğini düşündüm. Ve aklıma en önemli şeylerden birinin gelmesiyle tekrar yazmaya başladım.

-Küstüğümüzde bütün sırlarımı ortaya dökmeyen biri!

Bu daha önce başıma gelmişti ve tahmin edileceği gibi berbattı! Bir hafta evden çıkamamıştım. Sonrasında okula gelebildiğimde herkes bana alayla bakınca da ağlamıştım. Arkadaş bulma konusunda çok kötüydüm. Daha doğrusu istediğim gibi bir arkadaş bulma konusunda çok kötüydüm. Ben yanında her şeyi yapabileceğim birini istiyordum.

Gözlerimle listemi inceledikten sonra gözüm her cümlenin sonuna yazdığım "biri" kelimesine takıldı. Kimdi bu biri?

"Zil çaldı Yağmur. Gelmiyor musun?"

Uzaktan gelen sesle başımı kaldırıp Nil'e baktım. Eliyle "Gel" işareti yapıyordu. Bende başımı sallayıp onu onayladıktan sonra ayağa kalktım. Tabi o beni beklemeden içeri girmişti bile. Ah! Bir çok arkadaşım vardı ama hiçbiri anlamıyordu beni! Bir tanesi bile!

Omuz silkip yürümeye başladığımda elimdeki kağıdı alıp yere attım. O en iyi arkadaşı bulamayacaktım nasıl olsa. Ben sadece kendimi kandırıyordum. Bununla uğraşmak yerine Sezen hocanın kimya dersine gitmeliydim.

Okula girdiğimde öğrenciler için ders zili çalmıştı. Sinirle ayağımı yere vurup yürümeye devam ettim. Sezen hoca tam öğrenci zilinde sınıfta olurdu. Hatta saliyesini bile geçirmezdi! Geç kalanlara da "Ben öğretmen olduğum halde geç kalmıyorum sen nasıl geç kalırsın? " ile başlayan konuşmasını yapıp dışarı atardı. Ama iyi bir yönü vardı ki yoklama defterine yok yazmazdı. Yani bu da derse girip azar işitmek zorunda bırakıyordu beni. Daha okulun ikinci ayında devamsızlık yapmak istemiyordum.

5 dakika sonra

Sınıf kapısının önüne oturmuş hararetle oyun oynarken oyunun bitmiş olduğunu anlatan sesle durdum ve sonuca baktım.

Yeni yüksek skor

"Evvet!" Diye bağırıp kollarımı havaya kaldırarak zafer dansımı yapmaya başladım.

Ama karşımda beni izleyen birinin olduğunu bilmiyordum.

Kollarım yavaşça durup aşağıya inerken onun yüzünü yumruklamak istedim. Gerçekten her zafer dansı yapışımda birine rezil olmak zorunda mıydım!?

Kaşlarımı çatıp "Neye bakıyorsun sen?" Diye sordum. Bu çocuk hiç derse girmez miydi? Ne zaman sınıftan atılsam onu karşımda buluyordum. Ve evet haftada en az iki kere sınıftan atılan biri olarak bunun rekoru da bendeydi!

"Güzel dans ediyorsun." Diyerek gülmeye devam ettiğinde onu takmayıp oyunumu kapattım.

"Hey! Bak burada ne var?"

Bay En İyi ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin