dikkat: bu kitabı okurken şiddet unsurları, olası argo kullanımı, mental hastalıklar, kan, yaralama ve yaralanma, kaos, iLlEgal şEylEr, duygusal olmayan duygusal şeyler, aslında komik olmayan mizahım gibi birçok unsurla karşılaşacaksınız.
Lütfen bunlardan rahatsız olabileceğinizi düşünüyorsanız bu kitabı okumayın ve kendinize dikkat edin ✨
• • •
Karanlık ve boş bir oda, odadaki tek ışık kaynağı cılız mavi bir ışık. Işığın kaynağına yaklaştıkça sesleri algılaması kolaylaşıyor, tıkırtılarının fark edildiğini hissediyor fakat hâlâ ona dönen yüzler belirsiz.
Altı beden, yedi sandalye. Tek eksikleri, burada olma nedenleri, kendisi. Yüzlerindeki belirsizliğin sebebini fark etmişken bir anda netleşiyor, maskeler.
Masadakilerde birbirlerinden farklı bir maskenin silik görüntüsü beliriyor sonunda, bitkin gözleri ufak ışık miktarına daha yeni yeni alışıyor olsa gerek. Yüzleri seçemese de maskeleri algılamaya başlıyor.
Üstündeki bakışların gerginliği ile hızlıca ona ayrılan sandalyeye oturuyor, maskeli balosunu kaçıramaz ne de olsa. Gözleri yavaş yavaş maskeleri seçme aşamasına yaklaşıyor. Sonunda maskelere bakma kararına ulaşınca kafası sağına dönüyor.
Gördüğü ilk şey özür dileyen gözler, maskeler çok bir işkenceye benziyor bir anda görüntü. Ağzı kapatan bir maske ama onu huzursuz eden şey ağzını ve burnunu kapatan kısımların çocuğa nefes alacak kadar yeri bile zor sağlaması, zorla geçirilmiş hissi. Maskenin üstünde ters lale desenleri kanla boyanmışçasına kırmızı, belki de öyle yapılmış. Bunu düşünmek istemiyor, onu böyle hayal etmek istemiyor.
Kafası yanındakine dönüyor bu sefer.
Gözlerini tamamen kapatmış bir maske, kumaşa benziyor ama olmadığına neredeyse emin. Sanki maskeyi çekmeyi denerse maske karşısındakinin gözlerini tamamen rendeleyecekmişçesine. Bu sefer materyalin üst yüzeyinde ufak çizikler, sayılamayacak kadar çok gibi hissettiriyor. Gözlerine dair herhangi bir şey göremiyor, önüne gelen koyu saçları da cabası fakat bütün bunlara rağmen yüzünde sıcak bir gülümseme duruyor, bu iç acıtıcı çünkü buna inanmak istemiyor ve çeviriyor başını ondan.
Klasik bir balo maskesini andırıyor bu seferki maskenin göz kısmı fakat maskeden yükselen süslü boynuzlar bu sadeliği bozuyor. Maskenin bir yarısı tamamen siyah, açıklanamayacak kadar koyu bir siyah. Öbür tarafı her şeye rağmen beyaz, belki en temiz beyaz değil ama her şeye rağmen beyaz. Maskeyi yüzünde tutan şeyi bulamıyor, sanki yüzüne yapıştırılmış maske. Bir keçinin boynuzlarını andıran boynuzların beyaz tarafı çeşitli gümüş süslemelerle donanmış. Görebildiği gözlerdeki duygu umutsuzluk ve pişmanlığın ortasında bir yerde.
Daha fazla o gözlerle bakışmak onu kötü hissettiriyor ve kafası yana dönüyor.
Bu sefer daha farklı bir maske seçiyor gözleri, yüzün üst kısmını kaplayan maskenin üstünde bir başka yüzün çizimleri var. Hafifçe çatılmış kaşlar, geniş bir gülümsemenin etkisiyle bir parça kısılmış gözler. Diğerlerinden daha iyi gözüküyor birkaç saniye, maskenin altındaki dudakların gerçekte gülümsemediğini fark edene kadar, tek görebildiği patlamış bir dudak ve akan kan. Birkaç ufak morluğu daha fark ediyor çocuğu incelerken. Yüzünün buruştuğunu hissediyor.
Kafasını silkeleyip hızlıca sonraki bedene çeviriyor, bedenleri tanıyor ama adları seçemiyor adeta. Kalbindeki tek dileği buradakileri de alıp gidebilmek. -Nereye kaçabileceksin ki?- Kısık bir öksürük sesiyle kafası yönünü buluyor.
Bu sefer ona ulaşabilen tek his acı. Maske hangi maddeden yapılmış bilmiyor, bildiği tek şey maskenin bir çok el modelinden oluşması. Maske sayesinde gencin yüzünün sağ tarafında bir çok yer işgal edilmiş. Gözleriyle takip etmeyi deniyor. Çocuğun boynundan başlıyor eller, sağ tarafında çenesinden avuç içi başlayan ve çocuğun gözünün biraz altında biten yüzünü kavramış bir başka el, yumuşak saç tutamları arasında resmen saçlarını çekiştiren üçüncü el algılayabildiği son eldi. Gözleri çocuğun gözlerine takılıyor.
Ona bu kadar içten bakan çocuk ağlamak üzereyken ve onun yapabilecek hiçbir şeyi yokken daha fazla bakmaya içi el vermiyor. Son bedene dönmeyi başarınca karşısındaki manzara ilginçleşiyor.
Karşısındakinde herhangi bir maske yok?
Sahip olduğu tek şey burukça bir gülümseme, sanki yıllar sonra gülmeyi denemişçesine zorla duruyor dudaklarında. Nemlenmiş gözler, burada olmak onun da ilk tercihi değil. O da bir şeylerin farkındaymış gibi hissettiriyor bakışları. Üstündekiler kendi üstündekilere benziyor diğerlerine nazaran, aynı tarafta olduklarını umuyor fakat her şeye rağmen o yüzü tanıyamıyor yine de, bütün açıklığa karşın kendisi bilemiyor.
Yüzü daha fazla düşünmesine zaman kalmadan tok bir ses yankılanıyor odada. Sesin neye benzediğini o da betimleyemiyor.
''Hadi amanartık başlama zamanı, bu geceki maksimum bahsimiz çoktan belirlendi bile! Bu gece klasik bir gece olacak, sizden kabul edeceğim maksimum bahis...''
Işıkların kırmızıya dönmesi havadaki bıçakla kesilebilecek o gerginliği daha da tetikliyor. Masadakiler avuçlarının altındaki fişleri masanın ortasına ittirirken bedeni sadece kilitlenmişçesine izleyebiliyor.
"Hayatınız!"
Ne?
• • •
beyler, bayanlar ve non-binary bireyler! favori hayal kırıklığınız geri döndü.. yapacak daha iyi bir şeyim yok bu yüzden bu kitabı daha iyi hâle getireceğim, gerçek hâline ayar oluyorum biraz daha iyi olur umarım.. yazım tarzım gelişmiş gibi duruyor?
bu sefer kendime baskı yapmadan ve writers block yemeden bunu tamamlamayı deneyeceğim, aklıma estiğinde (breakdown ortası, gece üçte, gözümü açtığım bir an, hayatta kalmayı denerken, ne ararsan var) bölüme ekleme yapıyorum eğer yazım tarzımda ani bir geçiş varsa sebebi budur.. haftada bir bölüm atmayı deneyeceğim...
şu anlık sungchan ve shotaro olmayacak gibi, ileride eklemeyi deneyebilirim belki
ve evet birileri okuyacakmış gibi kendi kendime konuşma hazırlıyorum burada..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hated by life itself | nct
FanficHayatın bizzat kendisi tarafından nefret edildiğini bildiğinde tanrıya savaş açmak hiçte zor bir iş değildi. •nct au •shipten çok konu ağırlıklı ilerleyecek olsa da shipler için de anlar olacak- •trigger warningler prologue bölümünün başında verilmi...