Ne kadar o uçsuz bucaksız mavi tarlaya baktım bilmiyorum ama jonghyung un beni dürtmesiyle kendime geldim teneffüs oduğunu söyledi bende şaşırdım ne kadar uzun zamandır oraya bakıyormuşum oysaki bana sadece 1-2 dk gelmişti min ji ve jonghyungla bahçenin öbür tarfınına geçtik orada fazla kişi yoktu bizde bir banka oturduk ve özlem giderdik ben onlardan izin isteyip tuvaletin yolunu tuttum ki önümü bts tayfası kesene kadar
+dayın bize kopya koyduğun gün mü öldü(rm)
- seni veya sizi ilgilendirmeyen konulara burnunuzu sokmayın
+haklısın bizi ilgilendir miyor fakat oyuncağımızın geçmişini bilmek isteriz (jimin)
-birincisi ben sizin oyuncağınız falan değilim iki göz yaşı döktüm diye kendinizi bi bok zannetmeyin adi pislikler
Suga üstüme doğru yürüdü ve kolumdan tuttu ve beni okulun alt katına yani bodruma sürüklediler her ne kadarda çırpınsam onlardan kurtulamadım ah yn neden o lafı söyledin bodrumun ışıkları açıldı suga kolumu bıraktı bende orayı ovarken jin üstüme doğru yürüyordu bende geri geri gidiyordum ta ki o buz gibi duvarla sırtım birleşinceye kadar o hala üstüme geliyordu diğerleri de benim korkmama gülüyorlardı sanırım jin ile aramda 7 santim veya daha fazla kalınca durdu ve gülmeye başladı
+ne o korktun mu(jin)
- ne korkması şimdi önümden çekilirsen bu lanet yerden gidicem
+dayın ne zaman öldü?
-sanane ya sizene allah allah çattık var ya
Dedim ve jini ittim fakat giderken bileğimi kavradı ve sıkmaya başladı
+cevap bu değildi sanırsam
-bırak bileğimi canım acıyor ya bıraksana manyak mısınız siz beni neden burda zorla tutuyorsunuz
bileğimi kurtarmaya çalışıyordum ama bir milim bile kıpırdamıyordu
Jin bağırarak cevap dedi ben ise sesiyle irkildim bileģimi gittikçe daha çok sıkıyordu en sonunda dayanamayıp boncuk boncuk akan gözyaşlarımı serbest bıraktım ve kısık ve titrek sesimle bırak beni dedim bana şaskınca baktı aģladığıma şaşırıyordu bu çok belliydi bileğimi bıraktıgında hemen bileğimi ovmaya başladım bileğim morarmış ve kan toplamıştı ve hemen ordan yavaş adımlarla çıktım ve sınıfa gittim sırama oturdum ve defter kalem çıkarıp birşeyler yazmaya başladımElbet bir gün bu acı çeken ruhum rahatlığa kavuşur elbet birgün içimdeki bu cehennem ateşi söner ama ne zaman ne zaman yüzüm gülücükler saçıcak bende mutlu oldum diyceğim hayat ne zaman yüzüme bakarak şimdi senin sıran hayatını yaşa diyecek belkide bunların hiçbiri olmiyacak belkide bunlar benim gerçekleşmicek hayallerimdir kim bilebilir ki ne olacağını ansızın bir mutlu haberle dünyalar sizin oluken ansızın üzücü bir haber gelir ve hayatınızı darmadağan eder hayat budur işte acısıyla tatlısıyla herşeyiyle karşındadır
(Biliyom diceniz şimdi yazar bu nası bir söz karma karışık ama napalım okuyucu bende şaair deģilim ki zaten bunları düşünürken beyin hücrelerim aģladı)Kelimelerin sonuna doğru biri beni dürtüyordu bu min jiydi bana mal mal bakıyordu bende en sonunda noldu dedim bileğimi gösterdi
+hayırdır kızım kendine zarar verecek kadar manyaklaştın mı(min ji)
-he kanka ben malım kendime zarar veriyom salak salak konuşma ya tuvaletin kapısının arasına sıkıştı
+nası bi kapı buda bileğin bu halde(min ji)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Lisesinde Tek Kız
Randomokulundan atılmak üzeresin fakat hiçbir okul seni almak istemez sende akraban sayesinde bir yatılı erkek okuluna girersin hikaye her yaş için uygundur içinde kötü hareketler ve şeyler barındırmaz! yn: ahhh yeni bir erkek lisesi mi sen ciddi misin...