jiu [i]

456 86 126
                                    

        Gece yarısı eve dönüyor olmalarına rağmen dolunay yollarını aydınlatıyor, ıssız patikada ilerlemelerini kolaylaştırıyordu. Her daim dörtnala giden atları, yaralı generalin canının yanmasını engellemek için sakin bir tempo tutturmuşlardı.


       Yaklaşık yarım saattir iki taraftan da ses çıkmıyordu, ancak gerildiğini söyleyemezdi Adrien. Aksine, yıldızlı gökyüzünün altında yaptıkları bu küçük gezinti onu mutlu ediyordu. 


Küçük şeylerden mutlu olmaya ne zaman başladığını merak ediyordu sarışın asker.


      Aynı durumun Marinette için de geçerli olmasını dilerdi, ancak atını aniden durduran generalin yüz ifadesi huzurlu ya da mutlu izler taşımıyordu. "Sorun ne, Adrien?"


      Kaşlarını çattı ve kendisi de durdu, ardından yanındaki generalin gözlerine baktı. "Ne sorunu?" diye sordu saf bir şaşkınlıkla. Elleri atının kayışlarını sıkıca tutmuştu, şapkası gecenin sunduğu sıcak meltem altında sallanıyordu.


      "Sen..." diyerek söze başladı genç kız, ardından kısa bir mola verdi. Kelimelerini toparlamaya çalışıyor gibiydi. "Normalde böyle değilsin, yani... daha enerjiksin, daha neşelisin, anlatabiliyor muyum? Son birkaç gündür resmen beni görmezden geliyorsun."


"Seni görmezden gelmiyorum..."


      "Dün bahçede karşılaştığımızda, beni görür görmez arkana dönüp gittin. Eğer görmezden gelmiyorsan benden korktuğunu falan düşüneceğim." dedi general, sinirli bir ifadeyi yüzüne yerleştirerek. İnce kaşlarının çatılması sık görünen bir manzara değildi,


ve çok tatlı görünüyordu genç kız.


Sarışın asker ise bunu dile getirip gümüş işlemeli kılıcın kalbine saplanmasını arzulamıyordu, en azından şimdilik.


      "Ne yapmamı istediğini anlamıyorum?" Verdiği karşılığa hem general, hem de beyaz atın üzerinde duran gencin kendisi şaşırmıştı. Ancak bir kere konuşmaya başladığına göre artık geri adım atmak için çok geçti. "Bana sinirlendin, kızdın ve gittin! Saçları açık görmenin kimlere mahsus olduğunu nereden bilebilirdim, hanedanlığınıza geleli birkaç ay oluyor zaten."


       Atının kayışlarını bıraktı ve rüzgardan dolayı uçmak üzere olan şapkasını tuttu genç kız. Tam karşılık vermeye hazırlanıyordu ki, yeşil gözlü asker tekrar söze başladı. "Benden hoşlanmayan ya da sözlerimden rahatsız olan bir kızla flört etmeye devam edecek kadar yüzsüz ve alçak değilim."


"Sözlerinden rahatsız olduğumu söylemedim ki! Ben sadece..."


"Sen sadece ne? İyi hissetmem için yalan söyleme sakın, Marinette."


        "Sadece utandım, tamam mı! Senin aksine böyle konuları rahatça konuşamıyorum ben! Durumun sinirlenmem ya da sözlerinden rahatsızlık duymamla bir alakası yoktu!" diyerek atının kayışına tekrar uzandı. Ancak bu ani hareketi sonucunda kafasında zorlukla duran örgü şapka havalanmış, saçlarının rüzgar altında dalgalanmasına sebep olmuştu.

goodbye kiss [adrienette]✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin