"Fişini çekmek zorunda kalacaklar Youngjae, beş yıldır komada ve...bu kararı ailesi verdi."
Youngjae, Juyeon'un elini tutarken gözyaşları akıtıyordu. Kelebeğinin yüzü her zamanki gibi huzurlu ve sessizdi, sanki mutlu bir rüyada uyuyormuş gibi. "O-o her an uyanabilir...umudumuzu kaybetmeyelim, l-lütfen."
Sunwoo iç geçirdi ve arkadaşının yanına oturdu, ona sıkıca sarıldı. "İkimiz de Juyeon'un uyanmayacağını biliyoruz, Youngjae."
Youngjae bunun üzerine daha fazla gözyaşı döktü. Sunwoo'nun omzunda ağlayarak, Juyeon'u ondan almaması için yalvarıyordu. "Şşş, biliyorum...biliyorum. Bunu bende istemiyorum, ama yapabileceğimiz hiçbir şey yok."
"S-sunwoo, lütfen..."
Hiçbir şey oğlanların ağlamalarını durduramadı ve bir saat boyunca sadece birbirlerinin kollarında oradaydılar. Sonunda Youngjae yeterince sakinleşti ve defalarca fısıldadı. "Lütfen bunu Juyeon'uma yapmalarına izin verme."
"Hoşçakal demene izin vereceğim, tamam mı? Bunu hak ediyorsun. Keşke daha fazla zamanın olsaydı...ama çok üzgünüm Youngjae." Sunwoo odadan çıkmadan önce, ona bir kez daha sarıldı.
İçi boş ve çökmüş olan genç, yanaklarından akan yaşları sildi. Juyeon'un elini tekrar tuttu ve başını, acı verici bir sessizlik olan oğlanın göğsüne koydu. Sonrasında ise başını kaldırdı, titiyordu. Ama onunla savaşmaya çalıştı.
Ona bakarak sordu, "U-uyanmayacak mısın..?" Karşılığında sadece sessizlik vardı.
Youngjae ayağa kalktı ve Juyeon'un yüzüne eğildi, yanağına hafif bir öpücük kondurdu. Uyuyan güzelliğinin yanındaki çekmeceyi açan Youngjae, genç aşkı Juyeon hakkında yazdığı defteri çıkardı. İçinde anılar doluydu. Onu sol elinde tutarak, var olmayan sıcaklıklarını hissetti. Youngjae'nin diğer eli hala Juyeon'nunkiyle iç içeydi. Tekrar beyaz çarşafların üzerine koymadan önce onu kaldırdı ve oğlanlanın elini öptü.
Sevgilisinin başucunda diz çökerek ona gözyaşlarıyla tatlı-yumuşak bir öpücük verdi. Tereddüt etmeden ve Juyeon'a bir kez daha bakmadan önce ayrılmak için döndü, sonunda onu bir daha göremeyeceğine karar verdi. Uzaklaşırken gözleri Juyeon'un yüz hatlarının her yerine hayran kaldı.
"Seni seviyorum...kelebeğim."
***
O gece Youngjae, hayatı boyunca hiç ağlamadığı kadar ağlamak için eve gitti. Odasının karanlığında kıvrıldı. Annesini endişelendirmemek sessizce hıçkırarak ağlıyordu, bir yandan da çarşafları birbirine bağlıyordu. Annesi bir erkek arkadaşı olduğunu bile bilmiyordu, sadece bir arkadaşını kaybettiğini biliyordu.
Sonunda çarşafları yere fırlatarak gecenin geç saatlerine doğru sürüklendi. Juyeon'un siyah hırkasına ve defterine, sanki kollarında güvende bir hazineymiş gibi sarılıyordu. Ama Youngjae, o zamana kadar Juyeon'un çok uzaklara uçtuğunu anlamıştı.
O gece gökyüzüne doğru süzülürken ve mavilikte kaybolurken, etrafında sessizce uçan ve yumuşak kanatlarını çırpan kelebekleri hayal etti. Yapraklarının sarktığını ve solmaya başladığını hissetti.
Onu sevecek bir kelebeği yoksa, artık çiçek açmanın bir anlamı yoktu..
[SON]
Bu hikaye nasıl kafama esti bilmiyorum, ama çok hoşuma gitti :")
Destek olan herkese teşekkürler, umarım beğenmişsinizdir ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Butterfly || JuRic ✔️
FanfictionÇünkü çiçekler, kelebekleri olmadan onları sevmek için solar. Lee Juyeon + Son Youngjae //Wattpad'in ilk JuRic temalı kitabı © luvly-holy_vkook 2021 ✓