Bugün doğum günüm. 16 yaşıma basıyorum. Dünyanın en güzel günü falan değil. Keşke doğmasaydım dedirtecek günden bir doğum günü bu.
Tüm arkadaşlarım 8. yaşlarında diledikleri hediyeleri aldı. Ben hariç tabii. Geçen sene 15 yaşıma girdiğim gün dayanamayıp meşe ağacının altını kazmıştım. Koyduğum kağıt orada değildi. Bu gerçekleşmiş olmasını gösteriyor.
Arkadaşlarımın çoğu yeni oyuncaklar ya da kıyafetler istediği için aldıklarını düşünüyorum. Biz oraya dileğimizi kazdıktan sonra ailemiz ne dilediğimize bakıyor ve o hediyeyi bize alıyordu. Diş perisi olayındaki gibi.
Benim dileğim ise ailemin parayla alamayacağı bir türden. Bu yüzden mi gerçekleşmiyor diye düşünüyorum.
Her gün olduğu gibi odamdan çıkmamakta kararlıyım. Önce evimizde çalışan bir hizmetli kapıma gelerek salona gitmem gerektiğini söylüyor. Babamın işleri gereği hep yurt dışına çıkması gerekiyor. Bu günde olduğu gibi.
Annemse yok. Dileğimi dilediğim günden sonra onu hiç görmedim. Kayıplara karıştı. Babam onunla ilgili bir konu açtığımda ise hemen değiştiriyor. Ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yok. Dileğimin gerçekleşmemesi gibi.
Üzerime bugün için babamın yolladığı kıyafetleri geçiriyorum. Aynanın karşısına geçip kendime bir göz atıyorum.
Uzun ve ince bacaklarım var. Biraz çarpıklar. Boyum ideal ama ben daha uzun olmasını isterdim. Saçlarım kısa. Aşırı kısa. Ama böyle seviyorum. Üzerimde siyah bir tişört var. Onun üzerindeyse gri kareli bir gömlek. Altımda siyah bir şort. Babam beni gerçekten çok iyi tanıyor. Eskiden en sevdiğim renk pembe ve mordu. Şimdiyse sadece siyah ve gri. Diğer renklerle aram pek iyi değil.
Odamın kapısı yavaşça açarak aşağı iniyorum. Bugünde doğum günümü kutlamayacağım. Her yıl olduğu gibi. Salona gittiğimde koltuğun arkasından arkadaşlarımın çıkmasını falan beklemiyorum. Çünkü arkadaşlarım yok. Tek yakın olduğum kişi babam o da beni doğum günümde yalnız bırakıyor. Tabii iş yüzünden.
Salondan mutfağa geçerek hazırlanmış kahvaltı masasına oturuyorum. Omletimi yemeye koyuluyorum.
Yemeğimi bitirdiğimde tekrar odama çıkacakken arkamdan biri sesleniyor.
"Bayan, bu gün odanıza giremeyeceksiniz ne yazık ki odanızı temizlemek zorundayız. Gerekli eşyaları şimdi alıp çıkabilirsiniz. "
Bu evde asla ve asla bana ismimle hitap edilmez. İsmimden nefret ediyorum. İsmimi resmi bir şey olmadıkça kullanmayı sevmiyorum.
"Bana odam lazımdı." diye karşılık veriyorum ve Patie ne diyeceğini bilemeden yavaşça uzaklaşıyor. Patie en sevdiğim hizmetli diyebilirim .
Odama girdiğimde içerinin gerçekten el atılması gerektiğini farkediyorum ve telefonumu şarj aletimi kulaklığımı ve cüzdanımı alıp odamdan çıkıyorum.
Patie'yi bulup " Ben biraz dışarı çıkacağım. Bu arada biraz önceki davranış için gerçekten özür dilerim." Oysa bana gülümsemekle yetiniyor.
Siyah Converse marka ayakkabılarımı alıp ayağıma geçiriyorum. Bu gün doğum günüm hadi ama kendimi biraz şımartmalıyım.
Sokakta yürürken en sevdiğim kitapçının önüne geldiğimde duruyorum. Kendimi içeri manyak gibi koşarak bulmamak için zor tutuyorum. İçeri girdiğimde burada daha önce görmediğim kumral kıvırcık ve hafif uzun saçlı çocuğu görüyorum. Biraz sakalları var ama hiçte fena durmuyor. Gözlük takıyor ve bu onu sempatikleştirmiş.
"Teşekkür ederim." diyor çocuk. Biraz afallamış olsam da bozuntuya vermiyorum. Hangimiz insanların düşüncelerini okuyabilir ki ? Benim gibi düşüncesizlerin dileyeceği ve gerçekleşmeyecek türden dilekler bunlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dilek Diledim
FantasyBugün doğum günüm. 8 yaşıma basıyorum. Dünyanın en güzel günü benim için. İstediğim dileği dileyebilirim. Kimseye bağlı kalmadan yapabileceğim tek kararı bugün veriyorum. Yaşadığımız bölgede her çocuk 8 yaşına girerken tuttuğu dileği küçük bir kağı...