"Ne zaman seni düşünsem yalnızlığım aklıma gelir Bir ürperti gibi derinden derine duyarım çaresizliğimi Nedir bu gürültüler derim, top patlamaları Nedir bu şakaklarımda zonklayan ağrı İçimden dalga dalga boşanan gözyaşları ne Bu hangi nehir ki uzayıp gider alabildiğine Nedir bu ümitsizlik dolu bu kahır dolu yaşlar Bu denizler altında kopup gelen fırtına Bu bir çağlayan gibi uğultulu yaşlar Oysa zamandır ilerleyen imkansızlıklar içinde Başlangıcı olmayan bir sondur yaklaştığım Bu ipince nehir nereye gidiyor bilen var mı Ağlatan ne beni O doyamadığım dakikalar mı Düşen aksi mi gözlerime o kahverengi gözlerin Ki içimde çalkantısıyla hıçkırır denizlerin Sorarım; bu ağlamak ne kadar, nereye kadar O zaman rüzgar durur, fırtına diner ansızın Kapanır yorgun gözlerim bir gece başlar Ve karanlık uykularla sürer ağlama saatleri Uyanınca bir ıslak şafaktır gördüğüm Bir büyük resimdir gökyüzü seyrederim Yine özleminle yanıp tutuşur göz bebeklerim Duyarım vurgularını başımda çaresizliğin Ben ağlayacak adam değildim bir adam için Beni perişan edecek ne vardı bu kadar Bir de "Erkekler ağlamaz" diyorsun Ağlamıyorsun Tanrılığından utanmasa Tanrı bile ağlar."